" Sen çok sev de, bırakıp giden yâr utansın."♥
18.BÖLÜM°•°•°•°•°•
Gökyüzüne esir olduğum günden beridir inanmam kuşların hür olduğuna. Çünkü rüzgara emanet her beden kavuşacak bir gün fırtınasına, sadrı ele geçiresiye dek.
Her kalbin içinde yaşayan bir ruh vardır ya elbet...
Peki ya o ruh olmak?
"Ezel..." Fırat ne diyordu onu bile duyamaz hale gelişimi dayanılmaz kalp atışlarıma bağlıyordum. Delicesine çarpıyordu benden çıkıp gitmek ister gibi. O bile bana ait olmak istemez gibi...
"Gelme!" Son güç kaynağım bile bana yardım edemezken elimi uzatıp onu engellemek kaçışıma yol verdim gizliden. Adımlarım yeri yıkacak cinsten olsa bile şu an yer yarılsa içinden çıkmak istemezdim.
İlk defa birinin bana aşık olduğunu öğrenmek kötü bir duyguydu çünkü o kişi sevdiğim kişi değildi. Biri bana aşıktı ve bu korkunç gelmişti kulağıma ki gerçeklerden kaçıyordum Bertan'ın peşinden gitme bahanesi ile. O bile benden nefret ediyordu belki şu an.
Uzun zamandır Atınç'a olan hislerim varlığını bir anda yitirmiş gibiydi. Sanki birini sevsem o adama ihanet edecektim. Oysaki ondan nefret etmeye başlamışken bunu söylemesi kötü hissettirmişti. Sürekli hayalini kurduğum bir aşk masalı yoktu ama şu an aşkın varlığına dahi inanacak değildim.
Ve şu an anladığım tek şey Atınç'a karşı beslediğim tek duygunun hoşlantı, heves olduğuydu çünkü az önceki sözlerin yükünü taşıyamamıştım.
Koşuyordum, nefesim tıkanmaya başlamış olsa da hızla ona doğru koşuyordum. İçimden bir his kollarına atlayıp hüngür hüngür ağlamamın bana iyi geleceğini söylese de o bakışının etkisini unutmayacaktım. Ona defalarca kez nefret ettiğimi söylediğimi hatırladım, elbette unutmayacaktım.
Büyük adımları aramızda dünyalar kadar mesafe açarken hızla koşmama rağmen hala ona yetişemedim. O kadar sinirli ve yerden hıncını almak ister gibi yürüyordu ki bu görüntüsünden ürkmemek imkansızdı.
Ve birkaç adım kaldı ona ulaşmama. Bilerek mi yavaş yürüyordu bilmiyorum ama nefesinin sesini buradan hissedebiliyordum. Ciğerini döven kalbinin sesini ise asla duyamayacağımı da. "Bertan..."diyerek konuştuğumda kendime lanet ettim. Öyle seslenmemeliydim. Sanki ondan korkar gibi çıkmıştı sesim. "Git." Sadece bir kelimesi ile yıkıp geçirmişti beni. Yerle yeksan olmuş hislere sahip birine bunlar söylenmemeliyken ben ona neler söylemiştim kendi derdimle harman olarak onu üzmüştüm.
"Böyle yapma." Kendimi suçlu hissettiğim anlara onunla giriş yapmak istemezdim. Oysaki şimdi arkasından koşuyordum tüm pişmanlığımla. Bu gece böyle aydınlanmayacaktı. "Sen ve seninle ilgili şeyler umrumda değil. Git." Farkında olmadan mı yapıyordu bilmiyorum ama kalbimi daha fazla paramparça edemezdi. Hoş, kırılmış biri daha fazla parçalara ayırılamazdı.
"O yüzden mi aklından çıkmıyorum?" Hızlı adımları afalladığı için duraksadığında zihninde beliren anıyı anımsayabiliyordum. O gün küçük bir kağıda yazdığı 'Geçme her dakika, aklımın sokaklarından.'sözünü hala atmış değildim. Her gördüğümde aklımda canlanıyordu yüz ifadesi. "O yüzden mi arkadaşız?" Sırtı dönük bir biçimde soluyor olması düşündüğünü gösterir gibi sakindi. Oysa bu sefer onun aksine inatçı taraf bendim.
"O yüzden mi kaçıyorsun Bertan?" Dediğimde artık patlama noktasına gelmiş olmalı ki yüzüme bakıp hissizliğini haykıracak şekilde ruhsuz ifadesini yüzüne takılarak konuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/139844001-288-k119886.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Soluğu
Подростковая литератураNefret... Yalanlarla büyüyen bir insanın kana boyanmış hayatında edilebileceği tek histi belki. Ya da olmayan gerçeklere açtığım savaşta yenemediğim tek düşmanım. Kısaca silahlar elimdeyken kana buladığım bu hayatta küçük yaşta yalanlarla büyümekti...