Bıçak

22 12 3
                                    

Benim hala umudum var biliyor musun? Gözlerine bakınca her şey olur diyorum. İmkansız diye bir şey yok diyorum. Ben umutsuz bir adamım ama sen yıldızlara dokunan kadınsın.

Sen yaparsın. Ben kendime bile güvenmezken seninle ıslandım. Seninle sınandım. Toprak oldum kuruttum bazen seni ama sen o çölde, suyu bulup yeşermeyi bildin. İşte bu yüzden sen bulutlara dokunan kadınsın.

Sen seversin. Hemde güzel seversin. Ben seni sevmekten bile acizken seninle inandım. Aşık oldum unuttum tükettim bazen seni ama sen o karanlıkta, ışığı görüp herşeye rağmen sevmeyi bildin. Çünkü sen kalbime dokunan kadınsın...

*********

Mektubu bitirdiğimde bitmiştim. Hem mutluluk hem hüzün hemde yıllar önceki acıyı tekrar yaşıyordum. Oturduğum yerde ağlamaya başladım. Birden Mahir geldi yanıma oturdu ve bana baktı. Ben ona baktığımda ise ona sarıldım ve ağlamaya başladım. Nasıl hissetmem gerektiğini ve ne yapacağımı karıştırmıştım. Boğazıma yumrular sırası ile diziliyordu. Şimdi benim bir ağabeyim mi vardı? Mektubu göz yaşlarımın görüşümü engellemesinden zor bitirmiştim. Gözlerimi kaldırdığımda sicim gibi akıyordu göz yaşlarım. Nasıl hissetmem gerektiğini şaşırmıştım. Mahir'de benden farklı değildi. Bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Eminim beni bu hale getiren mektubu merak ediyordur. Çünkü mektuba bakıyordu. Burnum sızlıyordu, kalbim tekliyordu. Babam... Annem...
Neler olmuştu şimdi? Bir ağabeyim... Kendimi nasıl ifade etmem gerektiğini bilmiyordum. Bu nasıl tarif edilir bilmiyordum. Mahir'e daha çok sarıldım. Ama bunu yaptığımın bilincinde bile değildim. Tek amacım acımı hislerimi sindirmekti.

Her şey bitti derken yeniden mi başlıyordu. Bir ağabeyim vardı. Neden ? Yani nasıl? Mahir ona sarıldığıma şaşırmış olacak ki beni kendisinden çekti ve kalkıp gitti. Yine tek başıma kalmıştım. Acılarımı tek başıma yaşamaya alışmıştım ama mutluluklarımı daha paylaşacak kimsem yoktu. Şu anda birden fazla duyguyu peş peşe yaşıyordum. Mutluluk , umut, acı, sızı evet kalbimin tam ortasında bir sızı vardı. Derinden sızlıyordu. Teklik bana çok geliyordu. Yorulmuştum ama tam anlamıyla gerçek manada. Küçük bir kız gibi ağlayarak istediğimi yaptırmak istiyordum. Kanıyordum. Hemde en derin yaramdan. Ben ilk aşkımı babamı kaybetmiştim. Ben hayattaki tek idolümü annemi kaybetmiştim. Bu acı yıllar sonra bile yine aynı yerinden kanayabiliyordu. Susamıştım birazcık mutluluğa. Ve sanırım iyi geliyordu. Artık yalnız değildim. Kimsem yoktu daha düne hatta iki saat öncesine kadar ama şimdi bir ailem var. Ağabeyim olan Kemal'i bulmak zorundaydım şimdi. Babam yaşasaydı o bulmuştu şimdiye kadar ama yaşamıyordu. Onun için ben bulacaktım onu.

Tekrar başımı gökyüzüne çevirdim. Bulutlara ve gökyüzüne baktım. Umudum vardı hala her kötü durumun mutlaka iyi bir sonu vardı ve ben bu sonu mutlu yapmaya kararlıydım. Gözümdeki yaşları sildim ve derin bir nefes aldım. Gülümsedim bu sefer. Birden arkamdan bir el dokundu. Başımı çevirdiğimde Mahir olduğunu gördüm.

"Hadi gitmemiz gerek"diye söyledi. Bana ilk defa anlayışlı davranıyordu. Sanırım yaşadıklarım onun içinde normalin dışında bir durumdu. Gerçi kimin için değildi ki. Hayatım boyunca çok şanssız olduğumu düşünmüş durmuştum. Çok acılar çekmiş çok yaralar almıştım. Yaşadıklarımın hepsi hafızamdaydı. Tek bir anımı dahi unutmamıştım öfkem azalmasın diye. Hepsini tek tek yazmıştım. Bu yüzden tek sitemim kaderimeydi. Sürekli sorardım kendi kendime, kaderin benimle alıp veremediği ne var diye. Bazen insanın yaşadıkları derinden etkileyebiliyor ruhunu. En kötüsü de ne biliyor musunuz? Bıkıyorsunuz, dayanamıyorsunuz. O noktada da yanınızda kimse olmuyor. Bir olayı-zorluğu tek başına atlatan insanlar çok güçlüdür derler ama külliyen yalan. O insan bir daha kırıldığı yerden ikincisinde daha sert kırılır, yıpranır, dayanamaz. Ben güçlü değilim sadece kırılmayı öğrendim. İşte bu yüzden kırmayın , kırılmayı da öğretmeyin...

Devam EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin