Kulaklarım uğulduyordu. Parmağımdaki hissettiğim baskı ve sol kolumdaki acı, boğuk kokuyla birleşmişti. Midemi bulandıran iğrenç kokunun üstüme sindiği gerçeği gözlerimi açmama neden oldu.
Etrafıma göz attığımda hastane odasının mavi beyaz renkleriyle karşılaştım. Seon Mi'nin beklenti dolu gözlerinden, benden bir cevap beklediği açıktı.
Kurumuş dudaklarımı araladım. "Seon Mi?" Boğazımda hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. Sürahiyi işaret ettiğimde hızlıca ayaklandı.
Klasik hastane yataklarının komodinindeki sürahiden su doldurup uzattı. Oturuşumu biraz daha dikleştirmeye çalışıp soğuktan morarmış elimle bardağı tuttum.
Yüzümün olduğundan daha soluk, gözlerimin acısından da hafif kızarmış olduklarını az çok tahmin ediyordum.
"Daha iyi misin?" Başımı sallamakla yetindim. Konuşacak gücü bulamamıştım o an kendimde. Vücudumdaki ağrının zaman zaman artması, yüzümü arada bir buruşturmama neden oluyordu.
Bu aralar en çok yapmayı sevdiğim şeydi sanırım. Seon Mi'ye baktığımda dudaklarını aralayıp hızlıca yutkundu.
"Sehun ve Kai birisinin yere yığıldığını görmüşler. Sen olduğunu görünce de hemen hastaneye getirmişler."
Sunyeon olmalıydı. Yeni gelen kız da onlarla birlikteydi. Büyük ihtimalle o da buradaydı.
Bir anda Sehun ve çevresiyle yakın olması saçma geliyordu. Önceden yakın olduğu bir arkadaşı olmalıydı. Sehun sonuçta okulda herkes tarafından az çok tanınan biriydi. Kolay kolay Kai ve Kyungsoo kadar yakın olamazdı kimse Sehun'a. En azından dışarıdan bakan birinin gözüyle öyle görünüyordu.
Seon Mi saçlarını arkasına atıp yatağımın kenarına oturdu.
"Kapı çaldığında sen olduğunu zannedip kapıyı açmıştım ancak karşıma Kai çıktı. Bana senin eve bir kaç adım kala yerde bayıldığını söyledi."
Yüzündeki duygu geçişlerini bariz görebiliyordum. Aklında bir ton soruların dolandığını anlayamamak aptallık olurdu.
Tae Hee'ye söyleyip söylemediğini sormak istedim. Ailesiyle akşam yemeğindeydi sonuçta. Endişelenip korkmasını istemiyordum.
Boğazımdaki acının hafiflemiş olması yüz ifademi de rahat hale getirmişti. Çatlamış dudaklarım hafif yanıyordu.
"Tae Hee'ye söyleme." Konuştuğumu duyduğunu bile düşünmedim. Boğazımı temizlemeye çalıştıkça daha çok acıdı.
"Küçük bir olayda bile fazlasıyla endişeleniyor. Haber verip yemeğini mahvetmek istemedim."
Hafifçe gülümsedim. Dudaklarımdaki çatlaklar pek izin vermiyordu lakin.
"Annene haber verdim ama." Kaşlarımı çattım. Bana sorması gerekirdi.
"Saçmalık." Sinirlendim. Bu tarz olaylarda yakınlarına haber vermek önemlidir, boktan bir aile durumunuz yoksa tabi.
"Ne zamana kadar bu devam edecek?" İstemsizce ağzımdan çıkan ses Seon Mi'nin yüzünde anlaşılmazlık yaratmıştı.
Her gün evde beni umursamadan birbirlerine ettikleri ağır sözlerin ne getireceğini bilmeden bağırığ çağırıyorlardı. Saçmalıktan ibaret bir aile hayatım vardı. Bu karmaşanın içinde de Sehun'a karşı duyduğum küçük duygularıma tutunmuştum.
Zaman geçtikçe daha çok sarıldım onlara. Zararı olduğunu düşünmemiştim hiçbir zamanda. En zor anlarda kalbimden damlıyordu hissettirdikleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry 오 sehun
FanfictionSoğuk bir kış gecesiydi. Dudaklarından dökülen vişne rengi ses, kırıklarıma dolmuştu. ⌜ by:exoschalice started: 11april2018 finished: ━ ship: boyxgirl ━sehunxhara ⌟