16: this is wrong

464 33 22
                                    

what is love_jaymes young





Üstüme giydiğim kırmızı kalın hoodieye boy aynamdan bakış atarken yeterince kalın giyinip giyinmediğimi düşünüyordum. Altıma siyah bir eşofman giymiştim, üstelik berem ve atkımla birlikte montumu da giyecektim.

Sahile indiğimiz o akşam fena üşütmüştüm. Aslında o gece aklımı da üşüttüğümü düşünüyordum. Her neyse.

Burnum akmaya devam ederken kaçıncı peçetem olduğunu bilmiyordum ancak sıcak bir şeyler içerek gitmek iyi gelebilirdi. Çabuk atlatan biriydim ve çok nadir hasta olurdum, genel anlamda ateşim düşmüş ayağa kalkabilecek durumdaydım.

Busan'a olan gezi iki üç günlük bir şeydi ve sınava hazırlanan tüm son sınıfların kafasını dağıtması adına yapılıyordu. Benim aklımın dağılmasına işe yaramasını ummaktan başka bir şey yapamazdım. Aklımı karıştıran, saatlerce hatta günlerce düşünebileceğim konuların, insanların, dibimde bitmesini istemiyordum.

Fazlasıyla dağıtmıştım, öncelikle sevdiğim bana iyi geldiğini düşündüğüm kişilerden özür dileyecek daha sonrasında da onlardan batırdığım her bok için etrafı toparlamamda yardım isteyecektim.

Seon Mi ve Tae Hee'ydi.

Siyah spor çantama kalın eşofmanlarımı ve bir kaç tane elbisemi koyarken fazla bir şey koymama gerek olmadığını biliyordum. Yatağımın üstündeki telefonum titreşmeye başladığında kızlardan mesaj geldiğini gördüm.

Daha fazla oyalanırsam yetişemeyecektim. Her şeyin hazır olduğunu düşündüğümde spor çantamı sırtıma asıp evden çıktım.

Okula tabiri yerinde donarak vardığımda ardına ardına burnumu silmeye devam ediyordum. Herkese okulun kafetaryasında toplanmaları gerektiğini söylemişlerdi, sıcak kahve içerken masada oturuyorduk sadece.

"Gelmekte üstelememeliydik belki de." Tae Hee pişmanlık dolu sesi kulaklarıma dolduğunda kızarmış burnumla bakışlarımı ona çevirdim.

"Hatta bence eve dönmeliyiz. Daha çok hasta olacaksın." Seon Mi söylenirken göz devirmekle yetindim.

"İyiyim ben, abartmayın. Güzel vakit geçireceğiz hem." Kurumuş dudaklarıma sıcak kahvemi götürdüm.

"Jongdae seni sordu." Seon Mi sıkıntıyla nefes verdiğinde kaşlarımı çattım. Onunla iki gündür konuşmamıştım, özellikle Kai'nin beni köşeye sıkıştırıp tehditvari konuşmasından sonra.

Ne Sehun ne Kai kimseyi görmek istemiyordum, o gece yaşananlar aklıma geldikçe daralıyordum. Daha doğrusu Sehun'un sevgilisi olduğu gerçeği canımı yakıyor ve Kai beni ne zaman görse bakıışlarıyla tehdit ediyordu sanki.

Kafam sorularla doluydu, bir çok şeyi merak ediyordum ancak doğru zamanı bulmam gerekti, değil mi? En azından kendimi konuşabilmeye hazırlamalıydım, onun yüzünden acı çekip çekmediğimi bilmesini falan istemiyordum. Ona sığınmak hiç istemiyordum, çünkü artık ulaşmak daha da imkansızdı. Sınırlar çoktan çizilmişti ve ben geç fark ediyordum.

"Olan hiçbir şeyden haberi yok muhtemelen." Sehun'un Kai'den haberi olabilirdi ancak Jongdae'ye söyleyeceğini düşünmüyordum. Bu yüzden sormayacaktım bir şey.

"Endişeli görünüyordu, senin nasıl olduğunu sordu." Anlamazca Tae Hee'ye döndüğümde sertçe yutkundu.

"Yani dün okulda konuştuk biraz, neden gelmediğini falan sordu bende hasta demiştim." Tae Hee'nin telaşla söylediklerinden memnun kalmışçasına kafamı salladım.

"Otobüsler gelmiş!" Kim olduğunu bilmediğim bir çocuk bağırırken ayaklandım. Bu gezinin iyi geçmesini diliyordum sadece.




























cherry 오 sehun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin