2: the door thing

1.2K 72 22
                                    

Soğuk Ocak ayında üstüme giydiğim lacivert montum yeteri kadar sıcak tutmadığı gibi eteğimin altına giydiğim külotlu çorap içimin titremesine neden oluyordu. İçime giren ince soğuğa aldırmadan dinlemeye çalıştığım şarkıya odaklanamıyordum bile.

Vücudum aslında soğuğa karşı fazla tepki göstermezdi lakin geçen kıştan bu yana daha fazla üşüyordum. Nedenini anlayamamıştım henüz.

Soğuk yüzünden okula koşa koşa gitmeye karar verdiğim andan sonra nefes nefese kalmış, ağzımdan giren soğuk hava boğazımı acıtmaya başlayınca da vazgeçmiştim bu kararımdan.

Sanırım okula biraz geç kalmıştım ancak ilk dersten yok yazmayacaklarına güvenerek yavaş ilerlemeye devam ediyordum. Sabahtan ilk dersin fizik olması da buna etkendi tabi.

Çok başarılı olmak için çabalayan bir kız değildim lakin sınıfta kalmama neden olacak kadar başarısız da değildim. Kısacası derslere az da olsa çalışıyordum.

Tae Hee bu konuda beni sürekli uyarırdı. Sınavlar zaten zorken en azından Seul'de iyi kötü üniversitelerden birine girebilmem için çalışmamı söylerdi. Hatta beni okul çıkışında çalışmaya kalmam için zorlardı. Ben de etüt akşamları uyumanın daha iyi olduğunu düşünüp uyurdum.

Beni düşündüğü için bu kadar çok üstelediğini çok iyi biliyordum ancak ben böyle de mutluydum. Sanırım.

Okulun kapısına yaklaştığımı fark ettiğimde adımlarımı hızlandırmaya çalıştım. Her gün aynı yolu yürümeme rağmen fazla yoruluyordum. Yürümek harici başka spor yapmadığım için de yoruluyor olabilirdim. Spor başarısız olduğum basit şeylerden biriydi işte.

Okulun girişi, görüş açıma girdiğinde bahçede kimsenin olmamasıyla rahatça yürümeye devam ettim. Okulda popüler bir öğrenci değildim ancak soğuktan kızarmış yanaklarıma eşlik eden dağılmış saçlarımla kimseye görünmek istemiyordum.

Sonunda okulun içine girdiğimde saatime baktım, neyseki dersin yarım saati çoktan geçmişti. Hızlıca üçüncü kata çıkıp sınıfımın kapısına vardığımda ellerimle dağılmış ve hafif kabarmış saçlarımı düzeltebildiğim kadar düzelttim. Atkımı boynumdan çıkartıp kapıya yaklaştım. Kapıyı çalmaya hazırlanmışken aniden kapı açıldı.

Alnımda ki muhteşem acıyla inledim. Ellerim refleks bir şekilde alnıma giderken yere eğildim.

"Hey, iyi misin?!" Cidden bunu mu soruyordu.

Acının verdiği basınçla gözlerim dolmuştu. Kollarımı kavrayan sıcak ellerin farkına bile varamadım.

"Tanrım!" Acıyla kıvrandım. Ellerinin tereddütte kalışıyla irkildiğini anladığımda korkutmak istemedim daha fazla. Ellerinin sıcaklığı montum olmasına rağmen ısıtıyordu beni. Beni saatlerce bırakmamasını istedim o an.

Sol kolumu kavradığı eli, kolumu yavaşça bırakıp yüzümü kaplayan saçlarıma gittiğinde irkildim.

Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp bana baktığında gözlerimi sımsıkı kapattım. O'ydu.

Ellerinden akan sıcaklık bile bedenime iyi gelmiyordu ki ona bakmak beni anında öldürürdü. O kadar dokunacaktı ki bana her şeyiyle, neler olacağını şu an bile kestirememiştim.

Ve bu kesinlikle iyi değildi.

cherry 오 sehun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin