15: don't say anything,

375 31 5
                                    

Anlatamadıklarım var sana. Söyleyemediklerim. İçimde bukte kalan kelimelerim var.

Hepsi seninle ilgili. Hepsi de sen.

Kelimelerin ağırlığı içimde bir baskı oluştuyor.Gün geçtikçe daha da batıyordum dibe.

Bir denizin en dibindeyim. Denizin derinlerinde yaşıyorum.Sonsuzlukta ve karanlıkta. Dalgaların sesi kulağımda.

Boğuluyorum. Yüzeye çıkma arzum kalmadı. Çıkamıyorum da zaten. Darbelerim yüzeye çıkakacak kadar güçlü değil de. Kelimelerim güvensiz, yüzme bilmiyorum.

Kendimi denizde bulmuştum bir
anda. Ayaklarım altındaki kum hoşuma gitmişti. Bedenimi okşayan soğuk su beni kendine çekiyordu. Az kalsın ölecektim.

Fakat ayıldım ve çıktım o korkunç denizden. Kelimelerimi bıraktım ardımdan.

Ağlayarak çıktım.İçimdeki umuda küfrederek çıktım denizden. Bir haykırış bir çığlıkla çıktım.

Kurtardım kendimi o sonsuzluktan.

...

Kai gidiyordu. Adımları koşarcasınaydı. Kendini rüzgara teslim ediyor gibiydi.

O da benim gibiydi.

Benim gibiydi.

Uçurumun eşiğindeydi ve uçuruma adım atma cesareti bulmuştu kendinde.

Bu korkunçtu. Ölüme sarılıp kendini ona çekmek korkunçtu.

Çünkü ölmek herkesin yapabileceği bir şey değildi.

Kai göründüğü gibi değildi. Ya ben de Kai gibiysem?Ben de dışardan iyi görünüp içimde fırtınalar kopuyorsa?

Kendimi bir anda denizde bulmamın sebebi bu muydu?

Ben de mi ölümü arzulamıştım?

Bedenimi denize mi bırakmak istemiştim?

İçimdeki fırtınalardan haberim yoktu bile. İçimde bir kasırga olduğunu biliyordum.

Fakat kasırganın birgün duracağını umut ediyordum şu ana kadar.

Benim içimde fırtınalar hiç kopmamıştı.Hiç şimşekler çakmamış, hiç gök gürülmemişti.

Sadece bir kasırgaydı. İçimdeki her şeyi hortumlayan bir kasırga. Bu benim yarattığım bir kasırga değildi. Bu insanların içimde oluşturduğu kasırgaydı.

...

Koştum. Kai'nin arkasından ona yetişmek için delice koştum.

"Dur." diye bağırdım.

Tabi ki de durmadı.

Tekrar aynı şeyi tekrarladığımda adımlarını daha da hızlandırdı.

"Sana dur dedim." diye bağırdım tekrardan.

Kai yürüdüğü yolda ona doğru gelen bisikleti görmediği için  hızla gelen bisikletle çarpıştı.

Yere düştü ve iki saniye hiçbir şey yapmadan durdu. Doğal olarak kazanın şokundaydı ama o kadar da kötü bir kaza değildi.

Bu çarpışma bana zaman kazandırmıştı. Hızlıca yanına ulaştım ve oturur vaziyette bulunan Kai'nin yanına çömeldim.

Sol kolunu tutarken sinirli bir şekilde bana baktı.

Gözlerinden ateş fışkırıyordu.

"Dursaydın eğer bu kaza olmayacaktı." dedim ciddi bir şekilde.

"Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok." diyerek cevapladı beni. Konuşmasından ünlemler fışkırıyordu.

"Senin olmayabilir." dedim göz ucuyla sol koluna bakarken. Kırılmış olabilirdi.

Sol kolunu hareket ettirmeden sağ koluyla destek alıp ayağa kalktı. Bisikleti süren kişiye eğildi ve özür diledi.

Sol kolunu tutarak gidiyordu.

Kolu kesin olarak kırılmıştı.

...

Kulaklarım dinlediğim müziğin zevkini tadarken ben okula gelmiştim. Kulaklıklarımdan zar zor ayrıldım ve karmakarışık bir şekilde sararak çantama attım.

Sınıfa kadar hapşurarak gitmiştim. Hapşuruklarım ve burun akıntım hiç durmuyordu.

Tabi akşamdan sabaha kadar sahilde kalırsam olacağı buydu.

Sırama oturup çantamı yana astım ve içinden gerekli malzemelerimi çıkartıp sırama koydum.

Yorucu bir güne merhaba Ha Ra.

Sonunda öğlen teneffüsüne girmiş ve rahat bir nefes almıştık.Okulun kantininde oturmuş ,sıcacık ıhlamurumu içiyordum.

"Kızlar, sınıf öğretmenimizin dediğine göre Busan gezisi varmış. Gitsek mi? Lütfen lütfen." dedi Tae Hee sesini yumuşaklaştırarak.

Seon Mi ellerini çırparak Tae Hee'ye onay verdi.

"Ama ben hastayım." diyerek biraz mızmızlık yaptım.

Seon Mi abartılı bir şekilde nefes alırken "Bak şöyle nefes alırız,rahatlarız. Busan hepimize iyi gelir. Gezip üzerimizdeki baskıları atarız."

Başımı iki yana sallayarak onay verdim.

Hapşuruklarım bir sonu yoktu.Koridarda yürüken -şimdi olduğu gibi- herkes ben hapşurunca bana bakıyordu.Ve bu birazcık sinir bozucuydu.

Tam ağzımı açmış hapşuracakken sürüklenmemle hapşuruğum takılı kalmıştı.

Kai kolumdan tutarak beni sessiz bir yere sürüklemişti.

Kolumu kolundan  çektim ve ifademi birazcık ciddileştirdim.

"Sen." diye başladı söze.

"Ne bu saçma hareketler. Beni sürüklemek falan?" diyerek sözünü kestim.

Beni takmayarak "Hiçkimseye söylemeyeceksin." dedi. Sesi kalın çıkıyordu.

"Neyi?" diye sordum sesimdeki merakı gizleyemezken.

Alçılı kolunu gözüme sokarak "Bunu." dedi.

Boğazımı temizledim ve arkamı döndüm.

"Sana bir şey dedim!" diye tısladı.

"Bunu herkese söyleyecek kadar acımasız değilim."

"Kendini acındırma."

cherry 오 sehun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin