15 Kasım 2009
"İhaleyi almadan gelme dostum." diyerek elini Brad'in omuzuna koydu Harry. Brad gülümseyerek başını salladı.
"Aylardır bunun için çalışıyoruz Harry, merak etme... Bu arada, Diana'ya bakmayı kabul ettiğin için çok teşekkür ederim. Malum, onu bırakabileceğimiz bir büyükannesi ya da dedesi yok."
Harry tebessüm ederek başını sallamakla yetindi. Brad ile o kadar da yakın dost değillerdi aslında. Sadece aynı şirkette, aynı projede çalışan arkadaşlardı.
Brad, eşi Luna ile kaçarak evlenmişti. Bu yüzden ikisinin de ailesi onları istememişti. Brad, Los Angeles'a eşi ile birlikte giderken küçük kızları okula gittiği için onu götürememişlerdi. Zaten sadece bir hafta kalıp döneceklerdi.
Brad eğilerek küçük kızının omuzlarını tuttu. Omuzlarına düşen sarı saçları babasının elini gıdıklamıştı.
"Sadece bir hafta Diana. Harry ile iyi geçin. Yoksa geldiğimde hesaplaşırız..."
Küçük kız korkuyla başını sallayarak gök gürültüsüne karşı yüzünü buruşturdu. Hava çok bozuktu. Gök bir kez daha gürlediğinde arabanın içinden babasına ve kendine hayranlıkla bakan annesine gülümseyerek el salladı.
"Hava bozuyor dostum, umarım bir şey olmaz."
Harry endişeyle konuştuğunda Brad doğrularak kızının saçını okşadı. Ardından Harry ile tokalaşarak birkaç adım geriye gitti.
"Hoşçakalın..."
Brad vedalaşmayı sevmezdi. Özellikle de küçük kızıyla. Daha fazla oyalanmadan hızlıca arabasına ilerleyip şoför koltuğundaki yerini aldı. Gitmeden önce son kez kornaya bastı. Harry elini sekiz yaşındaki küçük kızın omuzuna atarak arabaya baktı. İkisi birden el salladılar.
Brad ve eşi Luna'yı on dört saatlik uzun bir yolculuk bekliyordu. Belki de daha uzun...
17 Kasım 2009
Evde gayet boğucu bir hava vardı. Harry parmaklarını saçlarına geçirerek patronuna ve iş arkadaşlarına baktı.
"Ne demek uçak düştü? Özel uçak
d-diyordunuz hani?"Harry'nin sinirden sesi titriyordu. Alfred Harry'nin omuzlarını tutarak onu sakinleştirdi.
"Kendine gel Harry, hepimiz üzgünüz! Ama elimizden gelen bir şey yok!"
Harry histerik bir kahkaha atarak dizleri üzerine çöktü.
"Şirketten kaç kişi daha senin bakımını yaptırmadığın uçağınla öldü Aldwin? Vicdanın rahat mı?"
Aldwin normal bir zamanda Harry onunla bu şekilde konuşsaydı işine bile son verebilirdi. Ama Harry'nin dediklerini duyamayacak kadar vicdan duygusunda boğulmuştu.
"Benim başımda sekiz yaşında bir çocuk var, çocuğa annesinin ve babasının öldüğünü nasıl söyleyeceğim!"
Harry'nin yüksek çıkan sesiyle odadaki tüm gözler kapının hemen yanında dolu gözlerle bekleyen kız çocuğuna dönmüştü. Diana olduğu yerde dizlerinin üzerine çökmeye başladığında Harry koşarak onu yere düşmeden önce yakalamıştı.
Küçük kız zoraki aldığı nefeslerle Harry'e döndü. Dolu gözlerini onu tutan yeşil gözlü adama kaydırdı. Nefes almakta zorlanıyordu.
Ailesi ona sadece bir hafta gideceklerini söylemişti. Ama bu sonsuz yolculuk neyin nesiydi?
14 Nisan 2014