Bölüm 1 ▶ Kurban

123K 4.4K 182
                                    

Aniden bastıran yağmura ormanın kuytu köşelerinde yakalanmıştım. Bir an olduğum yerde kalıp yağmurun durmasını beklemeyi düşündüm ama dakikalar geçtikçe çöken karanlık bu düşüncemi uygulamama engel oldu. Üzerimde en sevdiğim diz hizasını dört parmak örten kalın askılı mor elbisem ve siyah hırkam vardı.  Ayaklarımdaki havaya hiç uymayan sandaletlerim ise yağmurun etkisiyle çamura bulanmıştı. Bir dakika içerisinde tüm kıyafetlerim ıslanmış halde sağa sola bakınıyordum ama görebildiği tek şey, yoğun halde yağan yağmur ve birbirinin aynısı olup etrafımı kaplayan ağaçlardı. Gidecek doğru bir yön kalmamış gibiydi.

Isınan nefesimden ateşimin daha da çıktığını anlayarak vücudumun titremesine aldırış etmeden yeniden koşmaya başladım. Bir sığınak bulmak için acele etmeliydim. Tüm kuvvetimi ayaklarıma yönlendirdim ve nefesim kesilene kadar uzunca bir vakit koştum. Göğüs kafesim zorlanmaya başlayınca soluklanmak için bir ağacın gövdesine yaslandım ve ellerimi dizlerime yerleştirip derin derin nefesler aldım. Öne düşen saçlarımdan damlayan damlaların, toprağa karışmasını izledim bir süre. Beni bu duruma sürükleyen şeyleri düşündüm. Çamur içerisindeki bacaklarıma baktım. Her anıyla o geceyi hatırladım. Tıpkı o gece rüyamda gördüğüm gibi başımı hafifçe kaldırıp karşıya doğru baktım. Yağmurun ardında, eli silahlı, puslu bir adam görmeyi bekledim ama hayır, gördüğüm şey ne ondan daha iyiydi ne de ondan daha kötüydü. O an belki farkında değildim ama gördüğüm şey, aslında  varacağım son noktaydı.

Durmaya başlayan yağmurun arkasında gördüğüm o şey, ormanın ortasında duran büyük bir evdi. Ve o ev, o an için sığınabileceğim tek limandı. Yaslandığım ağacın gövdesinden ayrıldım ve tereddütlü adımlarla eve doğru ilerlemeye başladım. Yorgundum ve halsizdim. Bacaklarımı adım atmaya zorlamak için bile büyük bir çaba sarf  etmem gerekiyordu. Vücuduma aldığım darbelerin hiçbirini hissetmiyordum. Tek istediğim sıcacık bir yatakta uyumaktı. Derin bir uyku ihtiyacım olan tek şeydi.

Etrafı çitlerle çevrilmiş, iki katlı ve soğuk görünen bir eve öylece uzaktan baktım kısa bir süre. Nedense filmlerde hep tanık olduğumuz hayaletli, perili evleri anımsatmıştı bana. Ölüm kadar sessiz ve o kadar korkutucuydu. Allah aşkına kim ormanın ortasında yaşamak isterdi ki? Elbette bu ben olamazdım. Yine de bu beni durdurmaya yetmedi çünkü başka çarem yoktu ve biraz daha beklersem yere yığılıp kalacağımı biliyordum.

Tahta bahçe kapısını ittirip içeriye girdim. Paytak adımlarla verandaya ulaştım. Kapının zilini çalarken daha ne kadar ayakta kalabileceğimi düşünmemeye çalışıyordum.  Birkaç saniye bekledikten sonra daha fazla dayanamayacağımı hissederek, yeniden bastım zile. İkinci çalışımın üzerinden saniye geçmemişti ki kapı açıldı. Adamın yüzüne bakmak için, artık ağır gelmeye başlayan kafamı hafifçe kaldırdım. Tüm dünya bulanık bir hâl almıştı benim için. Karşımdakinin yüzünü net olarak göremiyordum ama bu o an için çok önemsiz bir ayrıntıydı. Bilincimi birazdan tamamen yitireceğimin, aşinası olduğum o karanlığa yeniden gömüleceğimin farkındaydım.

Cılız çıkan sesimle, "Halil" dedim. Kendi ses tonumu bile tanıyamadım. Titremekten dişlerim birbirine geçecek haldeydi. Tek bir kelime bile söylemediğini fark edince, "Onun kızıyım" diye eklemeye çalıştım çabucak. Adamın duyup duymadığını bile anlayamadan, direnmeye son verdim. Hatırladığım son şey, kapanan göz kapaklarım ve belimin arkasında hissettiğim güçlü bir koldu.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mavi Kelebek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin