Bölüm 3 ▶ Geçmişin İzleri

79.5K 3.3K 80
                                    

Patlama sesi kulaklarıma dolmuş, aynı anda zihnimin en dip köşelerinden fırlayan anılar, perde perde gözlerimin önüne serilmişti. Ölüm adımı fısıldarken, menekşe rengi gözlerindeki hüzün kırıntılarını görmek, soluğumu kesmişti. Tamamen sildiğimi sandığım geçmiş, kalbimin ortasına saplanan zehirli bir hançer gibiydi. 

Önce sırtından beline doğru uzanan, altın sarısı buklelerini görmüştüm. En sevdiği beyaz elbisesini giymişti. Aynanın karşına geçmiş kendini inceliyordu.

Dudaklarımı büzerek, "Anne, acıktım" dedim.

Omzunun üzerinden geriye dönüp zoraki bir tebessümle,"Gel tatlım, anneciğinin seninle konuşacakları var" dedi, titreyen sesiyle.

Çok küçüktüm. Henüz oyuncaklarıyla oynayan bir çocuktum ve bir şeylerin yolunda gitmediğini anlayamamıştım. Annemin acısını, zehirli kelimelerini görememiştim. Bunun için hayatımın her saniyesinde kendimi suçladım.

Tüm masumiyetimle usulca yanına gidip yüzüne baktım. Akmış rimelleri, yanağına doğru yayılmış ruju bile beni korkutmamıştı. Çünkü o benim annemdi. Ondan korkamazdım. Geceleri defalarca uyanıp üzerimi örten, elinde kalan belkide son parayla sırf ben istedim diye çikolata alan, tüm yaşam zorluklarına rağmen gülümseyen, şefkatini hiçbir zaman bizden esirgemeyen bir kadındı o. Ondan asla korkamazdım. Ama korkmalıydım. 

Elleriyle, küçücük ellerimi kavrayıp yanaklarına yerleştirdi. Menekşe gözlerinden iki damla yaş ellerime doğru süzülürken, "Anneni biraz sever misin kuzum?" diye sordu.

Başımı salladım. Kollarımı ona uzatıp, yüzümü boyun çukuruna gömdüm ve elimi yumuşacık saçlarında dolandırdım. Beni kucağına çektiğinde, başımı göğsüne yasladım. 

"Seni çok seviyorum anne. En çokta kokunu çok seviyorum" dedim, tıpkı onun bana her zaman söylediği gibi.

Annem sanki bu söylediğim onu üzmüş gibi hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Ona sarılmaya devam ettim. Daha sıkı ve sevgi dolu olarak sarıldım.

"Masal, annenle gelmek ister misin?" diye sordu, saçlarımın arasına öpücük kondurarak. Geri çekilip, yüzüne baktım.

Çocukluğun verdiği masumiyetle,"Nereye gidiyorsun ki?" diye sordum.

Şefkatli ellerini saçlarımın arasına daldırıp, "Uyumaya" dedi umarsızca.

Somurtarak, "Ben uyumak istemiyorum. Sende uyuma. Oyun oynayalım, o zaman ağlamazsın anne" dedim.

"Bu dünya çok kötü bir yer Masal. Artık yoruldum. Annene uyuması için izin veremez misin? Hem bak kötü adamlar birazdan bizi bulacaklar. Onlarla mı olmak istersin yoksa benimle mi? "

"Kötü adamları ağabeyim döver anne. Ben seninle kalmak istiyorum" dedim. Yanağına öpücük kondurup, kucağından indim. Yatağın üzerinden en sevdiğim pelüş bebeğimi aldıktan sonra,

"Birazcık uyuyabilirsin" diye ekledim ve odadan çıktım. Bu uykunun sonsuza kadar süreceğini asla tahmin edemezdim.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mavi Kelebek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin