Bazı anları kafamda çok büyütürdüm. Küçük olaylardan akla bile gelmeyecek sonuçlar çıkarabilme kabiliyetim de vardı. Takıntılıydım da. Sevmediğim özelliklerdi hepsi. Sadece yaşayıp giden biri olmak istemiştim. Tae ve Kook öyleydi. Çok düşünmezlerdi. Benim gibi didiklemezlerdi. Bana o küçük aletleriyle tavsiye vermekte de ilk kez haklılardı.
"Ne olmuş yani? Wonho dediğin çocuk seni sevmese ne olur? Senin zaten öldürücü bir tayfan var. Onlara katılmasan da olur. Hem Yoongi hyungun seni onlara tercih edeceğini biliyoruz." Tae'yi aramıştım çünkü beni rahatlatan tek insan o olurdu hep. Dört saattir yatakta yatmış ama asla gözümü kırpmamıştım. Yine kafamda kuruntular kurmuş ve çıkmaza sürüklendiğimde Tae'yi aramıştım. "Yoongi hyungun o istedi diye onunla gitti ama?" dedim sesim titreyerek. En azından sonradan gelir diye düşünmüştüm.
"Hadi ama kendin söyledin çocuk sarhoşmuş. Sana daha fazla bulaşmaması için götürdüğüne eminim. Yoongi kimseyi senden daha fazla önemsemez."
Duyduğum sözleriyle gözlerim doldu. Ben öyle hissetmiyordum. Sanki herkesi bana tercih edebilirmiş gibi hissediyordum. "O zaman niye hala gelmedi?"
"Uyuyakalmıştır Jimin? Yarın sorarsın hah? Yatıp uyu bebeğim. Saatin dört olduğundan haberin var mı?" Sesinin yorgun çıktığını farkettiğimde saatin dört olduğunun farkındalığı da gelmişti. Onu bu saatte hiç düşünmeden aramıştım. Uykusundan kalkmış ama hiç söylenmemişti. "Tae seni seviyorum."
"Bu çok homoca."
"Kes sesini." Gülerek telefonun kapatma tuşuna basmadan önce onun da gülen sesini duydum. "Ben de seni dostum."
-
Çok fazla uyumamıştım. Gözlerim kapanmaya başladığında güneş yeni doğuyordu. Gözlerimde hala ağırlık vardı ama açmama sebebim ondan kaynaklı değildi. Yoongi tam dibimde, yanağımı okşayarak beni izlediğini hissediyordum. Kalbim atışını hızlandırırken yaptığım tek şey uyandığımı belli etmemekti. Ellerinin beni uyandırmamak için çok hafif bir şekilde yanağımdan boynuma inmesi beni aşırı zor hallere sokuyordu.
"Aç gözlerini. Uyandığını biliyorum."
İçimden aptallığıma söverken yavaşça gözlerimi açtım. Gülümsemesiyle karşılaştığımda kalbim tekledi tekrardan. Ellerini hala çekmemişti. Öylece gözlerine baktım. Gözlerimi kaçırmamak için büyük çabayla baktım çünkü utanıyordum. "Ne zaman geldin?" diye saçma bir soru yönelttim ona.
"Uyuyordun. Güneş yeni doğuyordu."
Uykuya daldığım sırada gelmişti. Onu sabahlara kadar beklemiştim ve uyuyakaldığımda gelmişti. "Beni yalnız bıraktın." dedim. Eli boynumu okşamayı bir anlığına kesti.
"Özür dilerim."
"Farklı bir yerde uyuyamadığımı biliyorsun."
"Biliyorum."
Sinirden güldüm. Biliyordu tabi. Ama yine de yalnız bırakılmıştım. Yatakta öbür tarafa döndüm ondan uzaklaşıp. Camdan dışarısını seyrettim. Beni yoruyordu. Yoongi hakkında emin olduğum tek şey onun hakkında hiçbir şeyden emin olamamamdı. Önceden onun karakterine çok takılmazdım. İyi vakit geçirdiğimize bakardım ama o dengesizdi. Bir gün sizi dünyanın en mutlu insanı yapabilir ve ertesi gün aranıza mesafeler koyabilirdi. Eminim şuan öpüşsek birkaç saate hiç tanışmıyormuşuz gibi yapardı. Bir dakika neden öpüşmekten örnek veriyorum?
Düz bakışlarımla pencereden bakıp düşüncelerimi kaplamasına izin verirken kollarının belime dolandığını ve başını omzuma koyduğunu hissettim. Kaskatı kesilmiştim. Kalbim bu kadar hızlı atmasa taşa dönüştüğümü sanardım gerçekten. Kolları sıkıca belime dolanıp omzumdan boynuma yerleşti ve boynumu öptü. Bu kadar heyecanı çocuklarla toplanıp yeni oyun aldığımızda bile yaşamıyordum ki benim en büyük heyecanım o olurdu. Boynumu derince kokladığında gözlerim isteğim dışı kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little man big problems | yoonmin
Fanfictionjimin küçüktü ama hissettiği duygular buna tezattı. #homophobia #friendstolovers