"Uyuşturucu bedenimle buluşunca," burnunu çekip biraz bekledi ve devam etti. "yaptıklarımı unutuyorum Jimin."Yerde yatıyorduk. O süre zarfı boyunca, Yoongi'nin dağılışı boyunca, hareket etmemiştik. Sadece kalkıp otomatik şömineyi tek tuşla açmış ve odadan battaniye getirip yere sermiştim. Birbirimize dönük yatıyorduk. Elim yumuşak yüzünü okşuyordu. Küçük bir çocuk gibi sakinleştikten sonra bana olayları daha anlaşılır biçimde anlatmıştı.
Daha iyiydi. Ya da her zamanki gibi rol yapıyordu ama sakindi. "Bırakmayı tabi ki istedim ama tek dostum gibiydi. Her şeyi unutturuyordu." Kafamı sallıyordum. Gözleri hala ağlamaktan cam gibi parlaktı. "Her şeyi batırdığım zamanlarda tek kaçış kapımdı."
"Benimle paylaştığın için teşekkür ederim." dedim. Yaklaşıp alnından öptüm ve ona biraz daha sokuldum. "Dediğim gibi, her şeyi düzelteceğiz. Önce Wonho'dan başlarız." Kolunu belime sardı. "Biraz uyumak ister misin?" Yorgun gözüküyordu ve yorgundu da. Kafasını hafifçe salladığında ona daha sıkı sarıldım. En savunmasız haliydi karşımdaki. Ona asla dayanamıyordum.
Buraya Bay Min'in cenazesinden kaçmak için geldiğimizi anlamıştım. Yoongi bir hafta kadar önce bana babasına cinsel yönelimini açıkladığını ve kavga ettiklerini söylemişti. Emindim ki günlerce kavga etmişlerdi. Düşünmek istemesem de aklımda Bay Min'in düştüğü sahne canlandı. Yoongi'nin acısını hissedecek gibi oldum ama asla onun kadar kötü hissedemezdim. Gözünün önünde olan olay yüzünden hep kendini suçlamıştı. Kavga yüzünden, Bay Min'in orda olması yüzünden, onu sinirlendirdiği için, homoseksüel olduğu için, Yoongi her şey için kendini suçlayabilirdi. Tanrım. Bunları yaşamış olması beni de mahvediyordu.
Uyuduğuna emin olunca biraz uzaklaşıp onu izlemeye koyuldum. Gözlerinin altının olduğundan daha mor olduğunu farkettim. Benimle olduğu tüm süre boyunca kullanmış mıydı? Nasıl farkedememiştim ki? Bugün bile kullanmış olmalıydı. Kaçış olarak gördüğü şey, ona anlık bir rahatlama ve bitmek bilmeyen üzüntüler hissettirmişti. Bir kere uyuşturucunun bataklığına batmıştı ve ne kadar çırpınsa daha da mahvolup dibe çökmüştü.
İşinin ne kadar zor olduğunu farkettim. Daha önce uyuşturucunun zerresi kanıma geçmediyse de Yoongi'yi bu hale getirebilecek şeyin şeytani gücünü kavrayabilirdim. Her anında yanında olmalıydım. Onu zihninden kurtarmalıydım çünkü o kendine sadece kötü şeyleri layık gördüğü zaman dilimindeydi. Ona dünyaları vaad edebileceğimi bilmiyordu ya da haketmediğini düşünüyordu. Ona onun her şeye değeceğini göstermeliydim.
Yavaşça yerden kalktım ve nereye sakladığını bulmaya çalıştım. Valizine, yastığının altına, dolabına baktım. Sessizce hareket etmeye çalışıyordum. En sonunda beyaz laneti askılığa astığı kalın kabanının iç cebinde buldum. Poşeti elime alırken gözlerim doldu. Bir adamın hayatını mahveden cansız obje ellerimin arasındaydı.
Yavaşça kapıyı açıp dışarı çıktım. Evden biraz uzaklaşıp ormanlık alanda küçük çalıları bir araya getirdim. Ortaya poşeti koydum ve cebimdeki çakmakla küçük bir ateş tutuşturmaya çalıştım. Biraz zamanımı alsa da sonunda alev almıştı. Yanışını büyük bir keyifle izledim. Son gözyaşlarımı beyaz toz yüzünden akıttım. Alev yaklaşık bir saate odun ya da çalı atmadığım için kendiliğinden söndüğünde eve geri yürüdüm. Biraz olsun rahatlamıştı içim.
Yoongi'yi hala uyuyor bulduğumda yanına yaklaşıp narin bir öpücüğü dudağına kondurdum ve mutfağa gittim. Uyandığında çok aç olacaktı. Ben de şuan çok açtım. Pratik olarak dolapta bulduğum tavukla tavuklu ramen yapmaya başladım. Kafam çok dalgındı sanırım böyle kolay bir yemeği bile saçma bir şekilde yapmıştım ama sonra umursamayıp yemeği kısık ateşte bırakıp içeri gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little man big problems | yoonmin
Fanfictionjimin küçüktü ama hissettiği duygular buna tezattı. #homophobia #friendstolovers