"Yüzlerindeki ifadeyi gördün değil mi?"Kahkaha atıyorduk. Yoongi arkamda ve
kolları belimde sarılı olmasaydı yerlerde sürünecektim sarsılarak gülmekten. Boynumu kıracak kadar geriye atıyordum başımı. Omzu olmasa kırılırdı başım. Omzunda yaslı olmasaydı başım."Yan masadaki kadın yemeğini kusacaktı görmeliydin Jiminie." yüksek sesle gülerek söylediği cümleye aynı şekilde karşılık verdim. "Gördüm zaten görmez olur muyum?"
Atılmıştık. Gittiğimiz ve tüm gerçekleri konuştuğumuz, ilişkimizi açığa kavuşturduğumuz kafeden kovulmuştuk halk arasında öpüştüğümüz için. Yoongi ikimizde nefessiz kalana kadar bırakmamıştı beni ve bırakmamıştım onu. Görevliler bizi kollarımızdan tutup dışarı çıkarırken bile birdi dudaklarımız. Muhteşemdi.
Kolunu boynuma sardı geceye şahitlik yapan sokaklarda yürürken. Eli boynumu okşuyordu, benim kolumsa belindeydi. Başımı boynuna gömmüştüm, yola bakmıyordum. Beni o yürütüyordu. "Mutluyum." diye fısıldadım. "Bunu daha önceden yapmalıydık."
"Geç olsa da oldu işte." dedi. "Artık birbirimize sahibiz. Sonunda sahibiz." Saçlarımı öptü. Gözlerim hala kapalıydı. Açtığım an rüya görüyor olma ihtimalimle yaşayamazdım.
Fısıldadım gülümseyerek. "Sonunda sahibiz."
-
Rüya değildi. Yoongi'yle akşam birbirimizi izleyerek uyuyakalmamız ve sabahına aynı anda kendimizde uyanmamız rüya değildi. Rüyadan daha güzeldi. Çünkü Yoongi çok güzeldi.
"Günaydın." dedim. Beni izleyen gözleri ışıldadı elim yüzüne gittiğinde. Yanağına koydum elimi. Gözlerini yumdu sıkıca. Ne olduğunu anlamadım ama bir şey demeden okşadım yanağını. Ben okşadıkça gevşedi gözleri bir süreden sonra da açıldı. "İyi misin?" dedim. "Miden falan mı bulanıyor?"
"İyiyim." dedi güne ilk kelimesini duyurarak. Dudakları kıvrıldı. "Nasıl olmam?" Yanağındaki elimi tuttu ve dirseklerinde yükselip üzerime eğildi. "Böyle uyandığım bir sabahta nasıl iyi olmam?" Gülümsedim genişçe ve o tam gülümsememden öptü.
"Eww ağzım kokuyor yapma." diye söylendiğimde kıkırdadı. "Sorun değil ama rahatsız olacaksan kalk, dişlerini fırçala ve gel. Oynaşmak istiyorum."
Utançtan ısınan bedenimle utangaç şekilde güldüm ve yanağını öperek kalktım. Yoongi'nin utangaç biri olmadığı biliyordum zaten ve ben de bence iyi idare ediyordum. Buna çok sürünmemin de etkisi olabilirdi. Sonunda ona kavuşmuşken utanarak aramıza ara koyamazdım.
Odamdaki banyoya girdim. Yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Saçlarıma da hafifçe şekil verip odaya geri döndüm. Yoongi arkası bana dönük yatakta oturuyordu. Yatağa koşarak atladım ve kollarımı omzuna doladım. "Fırçaladım. Oynaşabi.." Gözleri kapalı halde gülümsüyordu. "Ne düşünyorsun sen?" dedim kıkırdayarak. "Beni kirli hayallerine alet edemezsin."Gözlerini yavaşça açıp beni önüne çekti ve sıkıca sarıldı. Karşılık verdim. Saat sabahın yedisiydi yani annemler bir saate kalkardı.
Kollarından ayrılıp yüzüne baktım parlayan gözlerimle. Yüzüne bakmak bile kalbimi hızlandırmıştı. Burnumu burnuna sürttüm ve alnımı alnında dinlendirdim. Dudaklarına yöneleceğim sırada durdum. "Hey burnunda bir şey var."
Eli hemen burnuna gitmiş ve beyaz tozu silmişti. "O da neyin nesi?" dedim anlamayarak. Birkaç kere burnunu çekti ve omuzlarını silkti. "Hiçbir fikrim yok. Bir yerden bulaştı sanırım."
Kaşlarımı çatıp onu inceliyordum. Bir kere daha burnunu çekti. "Hasta mısın?" dedim ama hemen kafasını iki yana salladı ve koluma uzanıp beni kucağına çekti. "Yoongi hastaysan bana bulaştıramazsın. Annemin iğrenç kürlerinden sen içmiyorsun." dedim mızmızlanarak. Kıkırdadı ve boynumu öptü yavaşça. "Sana hastayım. Bu hastalık sana bulaşmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little man big problems | yoonmin
Fanficjimin küçüktü ama hissettiği duygular buna tezattı. #homophobia #friendstolovers