" Kimse istemediğim sürece beni bir yere götüremez." Onları gizlice dinlediğim gerçeği ortaya çıkarken ikisi de aynı anda bana döndü.
" Sen bizi mi dinliyordun, hem de gizlice?" Gözlerimi devirmeden edemedim.
" Gizlice olmasa dinlememe izin verecektiniz sanki! Hem şu gizlice dinleme konusunu aşabilir miyiz? Şuan asıl konumuz benim neden gitmem gerektiği." Jungkook'a döndüğümde gözüm sarılı bileğine kaydı. İçimde oluşan burukluğu belli etmemeye çalışsam da uzun bir süre gözüm elinde takılı kalmıştı ve bunu her ikisi de farketmişti.
" Chaeyoung, sadece söylediğimi yapsan olmaz mı?" Jungkook'un yorgun ve kırgın sesi içimi acıtırken ona ufak bir adım atmaktan çekinmedim. Elimle bileğini tuttum.
" Bunu kim yaptı?" Düşündüğümün aksine elini geri çekmedi. Sadece sıkıntıyla nefesini üfledi.
" Ben yaptım, önemsiz bir şey." Gözlerim istemsiz kısıldı. Elini sıkıca sıktığımda acıyla inledi ve elini çekmeye çalıştı.
" Önemsiz, öyle mi?" Gözlerini devirdi. Orta ve işaret parmağımla gözlerini oymamak için zor duruyordum. Sertçe elini bıraktım ve aramızdaki mesafeyi açtım.
" Asıl konumuza gelebilir miyiz?" Hoseok ellerini havaya kaldırdı. Bu onun ' ben bir şey bilmiyorum ' yüz ifadesiydi. Hırsla Jungkook'a döndüm.
" Hoseok, bizi yalnız bırakır mısın?" Hoseok da bunu bekliyormuş gibi arkasını döndüğü gibi hızla uzaklaştı.
" Anlatman gereken şeyler olduğunu biliyorsun değil mi?" Sesimin kırgın çıkmasına engel olamadım. Jungkook'la yüz yüze düzgünce konuşmayalı o kadar zaman olmuştu ki bu beni mutlu etmişti, aynı zamanda üzmüştü de.
" Chaeyoung, lütfen. Şimdilik sadece Hoseok'un seni götürmesine izin ver. Her şeyi düzelttiğimde sana anlatacağım." Başımı hızla iki yana salladım.
" O zaman yanında olamam ki, sonradan öğrensem ne yararı olur?" Bir kaç adım atıp aramızdaki mesafeyi azalttı. Elini yanağıma koyduğunda iç çekmemek için zor durdum.
" Korkuyorum, sana bir şey olacak diye aklım çıkıyor. Güzelim, lütfen. Lütfen sadece git olur mu?" Elimi, yanağımı okşayan elinin üzerine koydum.
" Beni korkutuyorsun, hem böyle şeyler söylüyorsun hem de gitmemi bekliyorsun." Gülümsedi.
" Bana bir şey olmayacak, sana da bir şey olmasına izin veremem. Sadece birazcık ortalarda gözükmeyeceksin. Seni hergün telefonla arayacağım zaten. Şimdi Hoseok ile git, eşyalarını bir an önce topla. O seni güvenli bir yere götürecek." İçimi kaplayan telaş duygusunu bir kenara atıp kollarımı boynuna doladım. Ne olduğu hakkında gram fikrim yoktu, ama yine de korkuyordum işte. Aniden hayatımda bir sürü değişiklik olmuştu. Daha yeni toparlanmıştım, şimdiyse tekrar dağılmak istemiyordum.
...
Jungkook
" Orospu çocuğuna bak hele." Taehyung'un sinir dolu sesi kulağıma dolarken dirseğimi bacağıma dayadım.
" Taehyung boş boş konuşup durma, düşünüyoruz şurada." Herkes Yoongi'ye hak verirken gözlerimi kapayıp açtım.
Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
" Ne yapmalıyız?" Sanki Jimin aklımı okumuştu.
" Siz kafanıza takmayın, ben halledeceğim." Hafifçe arkama yaslandım. Diğerleri bana boş gözlerle bakarken sesini ilk yükselten kişi Yoongi oldu.
" Neyini hallediyorsun?! Adam, öldürmekten çekinmiyor. Adam, bildiğin insanları doğruyor. Hala hallediyorum diyor ya." Sinirle nefesimi üfledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pinpoint | rosékook ✓
Fanfiction•tamamlandı• Ve eğer ki ben bilseydim, Tenime değen her iğne darbesinin acısıyla kalbime teker teker işlediğin duyguların acısının eş değerde olacağını bilseydim yara alacağım gerçeğini bu gecenin aksine, göz önünde bulundururdum Jungkook. Ve belki...