Chaeyoung
Kalın perdenin tamamen kapatamadığı pencereden gözlerime ulaşan ışıkla yüzümü buruşturdum. Akşamının güzel geçtiği günlerin sabahına güneşle uyanmak hiç hoşuma gitmiyordu. Mesela öpülerek uyandırılsam olmaz mıydı?
Çıplak bedenimi Jungkook'a doğru çevirip başımı göğsüne yasladım ve kolumu karnına attım. İnce örtünün örtemediği üst bedeni oldukça soğuk sayılırdı. Eli belimden örtüye kaydı ve üst bedenimi tamamen örttü. Beni düşünmesi gülümsememi sağladı. Tekrar uyumak adına gözlerimi kapadığımda sol taraftan gelen zil sesine küfür etmekten çekinmedim. Jungkook'un zil sesi ne zamandan beri bu kadar kulak tırmalıyıcıydı?
" Sen bakabilir misin?" Jungkook'un uyku dolu sesine karşı gülümsedim ve bedeninin üstünden çalan telefona uzandım. Göğsüme sardığım beyaz örtüyü tutarak doğruldum ve telefonu kulağıma yasladım.
" Efendim?" Gözlerimi kapadım. Çok uykum vardı.
" Alo Chaeyoung sen misin? Ben Jimin." Yüzümü buruşturdum.
" Okumam var Jimin, sağol. Sana da günaydın." Kıkırdama sesleri geldi.
" Günaydın. Şey hep beraber dışarıya kahvaltıya gidelim dedik de size de sormak için aramıştım. Gelir misiniz?" Telefondan saate baktım. Saat daha sekize geliyordu.
" Saat kaçta?" Bir kaç saniye cevap vermedi.
" 9 gibi." Esnedim.
" Ben seni ararım." Cevabını beklemeden kapattım ve telefonu sağıma bıraktım. Tekrar eski pozisyonumu aldığımda Jungkook saçlarımı okşamaya başladı.
" Ne diyor?" Gözlerimi kapattım.
" Kahvaltıya gideceklermiş dokuz gibiz. Gider miyiz diye soruyor." Yerimizi değiştirip üstümdeki yerini aldığında gülümsedim.
" Gitmeyelim." Bir kaç dakika öylesine boş boş düşündüm.
" Ama hepsi gidiyor, şimdi gitmezsek ilginç olur. Hem kızlar başımın etini yer." Başını göğsüme yasladıktan sonra tek gözünü kapattı.
" Zaten sabaha karşı yattık, saat nerdeyse beşe geliyordu. Uyuyalım işte." Güldükten sonra bedenini ittirdim ama tekrar beni kendine çekip kucağına oturtturdu.
" Jungkook! Sen hiç doymaz mısın? Hani ben de insanım." Güldükten sonra boynuma, kokumu içine çeke çeke uzun süreli bir öpücük kondurduğunda kıkırdadım.
" Hıı, seviyorsun sanırım beni he?" Göz kırptım.
" Ne demezsin." güldü. Ardından devam etti:
" Seni ve seni sen yapan her şeyi." Kucağından inip bedenlerimizi uzaklaştırdım.
" Kes Shakespeare'liği de duşa gir hadi." Gülerek yataktan kalktığında kollarımı açarak yattım.
Yorgunluk cidden çok kötüydü.
...
" Merhaba!" Lalisa aynı anda hepimizin üzerine atladığında yüzümü buruşturdum.
" Birinin gecesi güzel geçmiş anlaşılan." Hepimiz gülerken Lalisa bir anda kızardı. Vay be, demek gerçekten yapmışlardı.
" Ya Chaeyoung!" Sırıttım. Yalandı sanki. Jimin'in kahvaltı için seçtiği yeri incelediğimde oldukça memnun kalmıştım. Cam kenarına, büyük bir masaya geçtiğimizde çoktan herkes eline mönüleri almıştı. Kısaca bibimbap ve bitki çayı söyleyip aradan çekildiğimde diğerleri hala karar vermeye çalışıyorlardı. Jungkook da siparişini verdiğinde gülümseyerek ona döndüm. Gözlerimizle konuşurken parmağının ucuyla burnuma dokundu ve dudaklarıma minik bir öpücük bırakıp çekildi. Yüzümde şimdiden kocaman bir gülümseme oluşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pinpoint | rosékook ✓
Fanfiction•tamamlandı• Ve eğer ki ben bilseydim, Tenime değen her iğne darbesinin acısıyla kalbime teker teker işlediğin duyguların acısının eş değerde olacağını bilseydim yara alacağım gerçeğini bu gecenin aksine, göz önünde bulundururdum Jungkook. Ve belki...