0.9 ✓

6.1K 482 70
                                    

Titreyen ellerimle telefonumun fenerini kapattım. Jungkook'u arayıp gelmesini söylediğimde yerde
ki cesedi incelemeye başladım. Cesede attığım her adımda gözlerim dolarken midem altüst oluyordu. İşte şimdi tam da ayakkabımın bir tık ilerisinde duruyordu. Boğazındaki derin kesik iç çekmeme sebep oldu. Paramparça edilmiş vücudu şimdi de beni paramparça ediyordu.

Danışmadaki kız.

Ne günah işlemişti de onu bu hâle getirmişlerdi? Ne yapmış olabilirdi ki? Bunu hâk edicek ne yapmış olabilirdi?

O sırada kot ceketinin ön cebine sıkıştırılmış krem rengi sayfa dikkatimi çekti. Dizlerimin üzerinde eğilip nota uzandım. Küçük notu parmaklarım yardımıyla açtım. Yazan yazıyı kısık sesle okuduğumda kaşlarım istemsiz havalanmıştı.

" bir sonraki kişi daha yakından Jungkook." Notu hızlıca buruşturup arka cebime attığımda hissettiğim şaşkınlığın beni ele geçirmesine izin vermedim. Kanlı olmasına rağmen diğer cebine de uzanıp açtığımda içini boş görmek beni hayal kırıklığına uğrattı. Bütün ceplerini kontrol ettim. En son arka ceplerine bakmak için kızı ters çevirdiğimde arkadan arabanın fren ses geldi. Tedirginlikle fenerimi kapadım. Ses çıkarmamaya özen göstererek bekledim. Kim olduğunu bilmediğim ayak sesleri bana yaklaşırken kanlı ellerimi düşmemek adına yere koydum. Telefon feneri olduğunu düşündüğüm ışık üzerime çevrildiğinde gözlerimi kapadım.

" Chaeyoung!" Jungkook'un endişe dolu sesi rahatlamama sebep oldu.

" Aman tanrım Chaeyoung, bunu sen mi yaptın?" Göz devirip ayağa kalktım. Nasıl bu kadar soğukkanlı kalabildiğimi bilmiyordum ama, kalmıştım işte. Gördüğüm ilk ceset sayılmazdı, zamanında bir cesetle daima göz göze gelirdim. Aynada.

" Hayır aptal, geldiğimde buradaydı." Cebimdeki notu çıkarıp çıkarmama konusunda şüphelerim vardı. Şimdilik bunu bir sır olarak saklamaya karar verdim.

Gözleriyle yerde yatan cesedi incelediğinde ellerini yumruk haline getirdi. Sonra bir anda gözlerini gözlerime çevirdi ve bileğimden tutarak beni kendine çekti.

" Önemi yok Chaeyoung, sen iyisin değil mi?" Sertçe bedenini ittirdim.

" Önemi yok mu? Kızı paramparça etmişler gerizekalı! Önemi yok mu? O kızın bir ailesi vardı, belki de doyurması gereken bir kardeşi, çocuğu? Önemi var Jungkook, her şeyin bir önemi var. Şimdi bana anlat, ayrıntı atlamadan. Kim yaptı bunu? Ve neden yaptı? Bunu yapanın sana ne garizi var? Etrafından birini öldürecek kadar senden nefret eden bu kişi kim?" Derin bir nefes aldıktan sonra başını eğdi.

" Anlatamam Chaeyoung, cidden olmaz." Güldüm. Sinirim bütün vücuduma dağılırken sakin kalmak adına yumruğumu sıktım.

" Anlatamaz mısın?" Cevap vermedi. Hızlı adımlarla yanından uzaklaşırken ellerimi üzerime sürttüm. Arabaya hızlıca bindim ve torpidodaki ıslak mendille ellerimi güzelce sildim. Motoru çalıştırdım ve sokaktan çıktım. Ağrıyan başım görüşümü zorlaştırırken derin bir nefes aldım ve vitesi ileri attım. Çokta dolu olmayan sokaklardan evime doğru sürerken düşünmemeye çalıştım. Düşünmemek ne kadar zorsa, düşünmemeye çalışmak da o kadar zordu. Hissettiğim boşluğun sabrımı taşırmasına milim kala arabayı garaja bıraktım ve hızla evime çıktım. Çantamı herhangi bir köşeye attıktan sonra ayakkabılarımı da sinirle çıkardım. Üzerimdeki tişörtü hırsla çıkardıktan sonra dışarıdan içerisi gözükmesin diye perdeleriektim. Şuan en son uğraşmak istediğim şey karşı komşumun ergen oğluydu. Odama ilerlerken hissettiğim sinirin nedenini sorguluyordum. Odaya attığım ilk adımda aynayla yüz yüze geldim, ve durdum. Uzun süre kendime baktım. Çökük gözaltlarıma, renksiz dudaklarıma, uzun bir süre önce neşeyle bakmayı unutmuş gözlerime, tarihinin geçtiğini bildiğim lenslerime, kurumuş, makyaja dair hiç bir şey olmayan cildime. Ve aklımda sadece şu 2 kelime belirdi.

pinpoint | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin