" Oppa!" Chaeyoung altındaki okul eteğini umursamadan Hoseok'un kucağına atladığında Hoseok onu gülerek karşıladı. Chaeyoung'un ayaklarını yerden kestiğinde Jisoo onlara gülerek bakıyordu. Chae kollarını Hoseok'un boynundan çekmeyerek başını biraz geriye attı.
" Bütün gün neredeydin, çok merak ettim seni." Hoseok gülerek kızın ufak bedenini yere indirdi.
" Babamlaydım Chae, biliyorsun." Chae başını yere eğdi ve elleriyle oynamaya başladı.
" Gerçekten gidecek misin?" Hoseok Chae'nin saçlarını karıştırdıktan sonra kızla aynı boya gelebilmek için eğildi.
" Üniversite sınavına 1 ay var. Yani bu daha beraber geçireceğimiz bir ayımızın olduğunu gösteriyor." Chae gülse de içindeki burukluğu gizleyemiyordu.
" Biliyorum evet ama, gitmek zorunda mısın? Hep kalsan olmaz mı?" Dolu gözlerini bir kaç kırpıştırıp başını kaldırdı ve sağa doğru hafifçe eğdi.
" Chaeyoung, biliyorsun. Babam çok göz önünde olmamı istemiyor. Benim başımda belaya girerse, işleri yoluna koyamaz." Chaeyoung sinirle kollarını göğsünde birleştirdi ve gözlerini kıstı. Hoseok onun bu tatlı haline gülümsemeden edemedi.
" Ne zaman babanın işlerini anlatacaksın acaba!?" Hoseok minik bedeni kendine doğru çekti ve okul kapısından uzaklaştırmaya başladı.
" Hiç bir zaman bebeğim." Chae yenilgiyle ellerini çözdü ve Hoseok'un onu yönlendirmesine izin verdi. Birden durduğunda Hoseok da eş zamanlı olarak durmuştu.
" Seni seviyorum Hoseok biliyorsun değil mi?" Hoseok kocaman gülümsedi ve başını yere eğip saçlarını karıştırdı. Tekrar başını kaldırdığında bu sefer yüzünde hafif bir gülümseme vardı.
" Biliyorum Chae, ben de seni çok seviyorum. Her şeyden çok." Kızın alnına minik bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekildi ve eğildi. Ellerini kavuşturduğunda hızla Chae'yi çekiştirmeye başladı. Chaeyoung kenetli ellerine bakarken depar atan kalp atışlarını duymamaya çalıştı.
...
Chaeyoung
Gözlerimi hızla aralayıp doğrulduğumda Hoseok'un bana döndüğünü hissettim.
" Hey, sorun ne?" Dolu gözlerimi gizlemek adına öne doğru eğildim ve başımı ellerimin arasına aldım. Aklıma dolan anılar canımı yakarken, aynı zamanda kafamda yeni sorular meydana çıkarmıştı. Gözlerimi kırpıştırdıktan sonra belli etmemeye çalışarak gülümsedim ve arkama yaslandım.
" Sadece, kabus." Anlayışla başını salladı ve arabanın hızını arttırdı. Koltuğa biraz daha yerleştim ve gözlerimi kapadım.
" Hoseok?" Gözlerimi aralamadan konuştum.
" Hmm?" Uyku dolu sesi kulağıma dolduğunda ona döndüm. Belki konuşursak biraz uykusu açılırdı.
" Lise yıllarımızı hatırlıyor musun?" Güldü. Tek eliyle direksiyonun hakimiyetini sağlarken diğer eliyle radyoyu açtı. O düzgün bir kanal ararken ben alacağım cevabı merakla bekledim.
" Hiç unutmadım ki." Gülümsedim. Bu cümle buruktu. Cevap veremedim, ya da başka bir soru soramadım. Sanırım bu sefer konuşma sırası ondaydı.
" Düşünsene Chaeyoung, hiç gitmeseydim ve hep yan yana kalsaydık sence şuan ne durumda olurduk?" Dudağımı ısırdım ve ardından bozulduğumu belli etmemek adına güldüm.
" Belki evlenmiş olurduk, ya da şuan karnın şiş bile olabilirdi. Belki şuan uyuyor olurduk. Belki de beraber film izliyor olurduk. Kim bilir?" Kıkırdadı. Sorgulayan gözlerimi tekrar ona çevirdim.
" Ama şuan kardeşimle sevgilisin, kadere bak." Ağzımı açıp tek bir kelime bile etmedim. Eh, sevgili değildik. Ama yine de o öyle biliyordu. Diğer herkes gibi. Sonuç olarak artık Hoseok'a dair hissettiğim aşktan tek bir kırıntı bile kalmamıştı. Beni bırakıp gittiği günden beri ona olan duygularımı içimdeki mezarlığa gömmüştüm ben.
" Biliyor musun Chae? Seni hiç bırakmamış olmayı dilerdim." Gülmeden edemedim. Bu hikaye çok komiğime gidiyordu. Can yakıcı kısmını geri plana atmıştım artık. Artık.
" Ama bıraktın." Başımı cama çevirdim.
" Hala kızgınsın değil mi? Böyle olacağını bilemezdim ki. Yıllar sonra geldiğimde biz oluruz sanmıştım. Başlayamadığımız yerden başlar, devam ederiz sanmıştım. Ama sen değişmiştin Chaeyoung. Sen artık Rosé'ydin. Bana ihtiyacın yoktu, çok güçlüydün. Ama benim sana ihtiyacım vardı. Sırf bu yönün bile sana hayran olmam için kocaman bir neden." Göz devirmeden edemedim. Hoseok'a daima ihtiyacım olmuştu, ama en çok ihtiyacım olduğu zamanlar yanımda olmamıştı.
" Aşk, yıllara dayanamıyor Hoseok." Sonra sustuk. Geçmişin bir anlamı yoktu artık. Ki olmamalıydı zaten. Bu konuları konuşurken kalbim tek bir kez bile titrememişti. Sadece küçük ve Hoseok'a ihtiyacı olan Chaeyoung'a üzülmüştüm. O bunları haketmemişti.
" Neyse ki artık önemi yok Hoseok." Bana döndü. Ne diyeceğimi merak ediyor olmalıydı.
" Jungkook'u seviyorum çünkü, o beni mutlu ediyor." Farkettirmeden direksiyonu sıkan ellerine baktım. Belirginleşen çene kasları nedensiz bir şekilde içime su serpmişti. İçimdeki hâlâ bir nebze kalbi kırık kalan kızın hatrına bu sefer Hoseok'u üzmek istedim. Bencil olabilirdim ama bu yönümü çevremdekiler ortaya çıkarmıştı. Bugünki halime beni onlar getirmişti ve ben şimdi gayet memnumdum. Teşekkür bile edebilirdim. Gözlerimi tekrar yumdum ve derin bir nefes aldım.
Kafamdaki sorular beynimi daha fazla yakmaya başlamadan tekrar uyusam iyi olacaktı, yoksa kafayı yiyecek gibi hissediyordum. Beynim ve kalbim o kadar çok doluydu ki, ikisini aynı anda idare etmek çok zordu. Uyumak için çabalamama gerek yoktu, gözlerimi yorgunluğumdan dolayı açamadım. Radyoda çalan iğrenç şarkıyı değiştirmek için kolumu bile kaldıramadım.
Sanırım biraz da olsa uyuşmaya ihtiyacım vardı.
...
•düzenlendi•
Hey selamlar, nasılsınız?Maalesef silinen bölümü tekrar yaxabilmem imkansız. O yüzden yaşanan olayları üçe böldüm gibi oldu. Bu bölümde biraz geçmişe, Hoseok ve Rosé'ye değindik.
Olay sandığımızdan daha büyük sanırsam. Kaç yıldır hala aynı durum...
Umarım sevmişsinizdir, aranızda bu hikayede Hoperosé destekleyen var mı? Ben destekliyorum
Düzenleyemedim, kusuruma bakmayın çok uykumm geldi
İyi geceler, yani umarım
Öptüm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pinpoint | rosékook ✓
Fanfiction•tamamlandı• Ve eğer ki ben bilseydim, Tenime değen her iğne darbesinin acısıyla kalbime teker teker işlediğin duyguların acısının eş değerde olacağını bilseydim yara alacağım gerçeğini bu gecenin aksine, göz önünde bulundururdum Jungkook. Ve belki...