Oy vermeyi ve bolca yorum bırakmayı unutmayın! Paragraf yorumlarınız beni yazmaya teşvik ediyor.
İyi okumalar, sizi seviyorum❤️...
" Aman tanrım! Bu yüzük benden pahalı!!!" Lalisa'nın dediğine gülerken başımı iki yana salladım.
" Yoongi-yah! Şuna baksana çok güzel değil miydi? Bana da alsana." Lalisa resmen yüzüğü göstericem derken kolumu çıkaracaktı.
" Sen benim hiç bişeyimsin." Ama lalisa somurtmadı.
" İleride karın olacağım ya." Yoongi dahil tekrar güldüğümüzde başımı kapıya çevirdim.
İçeri varillerle getirilen içkilerin garsonlar tarafından taşınmasını izledim. Parmağımdaki yüzüğü çevirirken diğerlerinin sohbetlerini pek de dinliyor sayılmazdım.
O gün Jungkook'a, ben de seninle olmak istiyorum dedikten sonra onu hiç görmediğim kadar mutlu görmüştüm. Ertesi gün işten geldiğinde cebinde bordo kadife bir kutu vardı. İçindeki bu mükemmel yüzüğü de parmağıma geçirivermişti. Ama asıl önemli olan bu değildi. Bu tektaş yüzüğün üstünde ek olarak annesinin evlilik yüzüğünü taşıyor olmak beni daha da mutlu ediyordu. Jungkook bunu annesinin ölü bedeninden çıkardığını anlatmıştı. Artık tamamen birbirimize ait olduğumuzu hissediyordum ve bundan ilerisi yoktu.
Gözüm hep kapıdaydı çünkü bugün Jungkook işten sonra beni alıp ablasıyla tanıştırmaya götürecekti. Birbirimizi daha da tanımaya çalışıyorduk bu sıralar. Ben de Jungkook'u götürüp annem ve babamla tanıştırmak isterdim elbette, ama bunun imkansızlığı yüzünden sadece mezarlarına en sevdikleri çiçeklerden buketler yerleştirmiştik. Bu da tanışma sayılmazdı mıydı? Elinden tutmuştum ve bu benim evleneceğim adam cümlesini gururla söylemiştim.
Jungkook hızla içeri geldiğinde gülümsedim. Sevdiğim adamı görünce yüzümde güller açıyordu.
" Geç kaldım üzgünüm hadi gidelim!" Elimi tutup beni çekiştirirken kahkaha attım.
" Burası size emanet." Jisoo Taehyung'un kolları arasındayken bana havadan öpücük attı ve gitmemi işaret etti. Yine aynı hızla bardan çıkıp Jungkook'un arabasına bindiğimizde motoru ne zaman çalıştırdığını bile farketmemiştim. Jungkook üzerime eğildi ve kemerimi taktı. Aynı zamanda dudağıma minik de olsa bir öpücük bırakmayı unutmamıştı. Gülümseyerek radyoya uzandım ve rastgele bir kanal açtım.
" Nadya seninle tanışacağı için çok heyecanlı." Başımı ona çevirdim.
" Ben de çok heyecanlıyım. Umarım beni sever." Başını salladı.
" Eminim sevecektir." Yolun geri kalanında çok konuşmadık. Sonunda lüks bir otelin önünde durduğumuzda etrafı inceledim. Jungkook arabadan inip kapımı açtı ve elimi sıkıca tuttu. El ele otelin içinde ilerlerken o başıyla lobideki adama selam verdi ve asansöre ilerledi. Tabii ben de peşinden.
Jungkook kapıyı çalıp bir adım gerilediğinde kalbimi hissedemiyordum. Jungkook'un düzgün(!) bir aile üyesiyle tanışma düşüncesi beni sandığımdan çok heyecanlandırmıştı. Kapı yavaşça açıldı ve sarı saçlı, zayıf bir kız karşıladı bizi. Gülümsemesi oldukça tatlı görünüyordu. Odanın içine girdiğimizde bile Jungkook belimdeki elini çekmemişti. Kıza elimi uzattım.
" Merhaba." Elimi sıkıca kavradıktan sonra güldü.
" Merhaba, Chaeyoung olmalısın. Hoseok da Jungkook da çok bahsetti." Gözlerini devirdiğinde hüsranla elimi çektim. Dakika bir gol bir dedikleri bu olsaydı gerek.
" Nadya!" Nadya denen kız yatağa oturduğunda biz ayakta kalmıştık. Gözleriyle üzerimi süzdüğünde parmağımda takılı kaldı.
" Annemin yüzüğü değil mi o?" Bir tane alnına yapıştırmak istedim. Nedensiz gıcığıma gitmişti.
" Siz ikiniz emin misiniz şu evlilik konusunda. Jungkook!?" Kook sinirlendiğimi hissetmiş olmalı ki belimi nazikçe okşadı.
" Yani tabii sizin kararınız, ben bir şey demiyorum." Biraz daha öyle boş boş sohbet ettikten sonra otelden ayrıldık. Jungkook huyumu biliyordu ki biraz daha o ortamda kalsaydım Nadya'nın saçını başını yolucaktım. Zor şeyler yaşamış olabilirdi, kardeşini kıskanıyor olabilirdi ama bu ego neydi böyle?!
" Ablandan nefret ettim." Kollarımı göğsümde birleştirdim.
" O da senden." Güldüm. Hislerimizin karşılıklı olması çok iyiydi.
...
Jungkook masanın üzerindeki dosyaları incelerken kalemle kafasını kaşıyordu. Sinirle nefesini üflediğinde ağzıma patlamış mısırdan bir parça attım.
" Jungkook?" Başını kaldırmadan cevap verdi.
" Efendim bebeğim?" Gülümsedim.
" Mutlu musun?" Gözlerime baktı ve güldü.
" Tabii ki bu nasıl soru?" Omuz silktim.
" İşinden diyorum, dövme artisti olmayı sevdiğini biliyordum. Niye bıraktın?" Arkasına yaslandı.
" İlerde bir gün evlendiğimizde, bu evin içini bir sürü çocukla doldurduğumuzda dövmeci yeterli gelmeyecekti. Daha düzgün bir iş olması gerekliydi. Nereye kadar dövme yapacaktım?" Ayağa kalktım ve yanına oturdum.
" Biliyorsun benim de işim var. İhtiyacımızdan çok daha fazla kazanıyorum. Dövmeciyi tekrardan aç." Güldü.
" Kadınlara dövme yapacağım, özel noktalara." Göz kırptığında kafasına vurdum.
" Bu senin işin aptal, hem ben sana güveniyorum tamam mı?" Başını salladı.
" Bunu düşüneceğim." Başımı salladım. Kucağına rahatça oturduğumda kaşlarını çattı.
" Ve kaşını tekrar deldir, ben seni öyle sevmiştim." Güldü.
" Serseriyken yani." Hızla başımı salladım.
Parlak gözlerine bakarkan yumuşak saçlarını yavaşça okşadım. Gülümsüyordu.
Jungkook cidden, çok özeldi.
" Jungkook bak ne diyeceğim." Başını salladı.
" Hani ben iddiayı kaybettim, sonuç olarak sen de bana aşık olarak kaybettin. Ne istersem yapıcaktın hani." Kaşlarını kaldırdı.
" Ne istiyorum biliyor musun?" Derin bir nefes aldığında gülümsedim ve yavaşça tişörtümü çıkardım.
" 3 ay daha dolmadı ama, yatağında olmak istiyorum." Dudağına eğildiğimde gülüyordu.
" Fakat iddiadaki gibi tek geceliğine değil," dudağımı ıslattım.
" Daimi olarak."
...
•düzenlendi•
Hellooo!
Yakında final demek istiyorum, umarım sevmişsinizdir❤️
Yeni bölüm +60 da gelir diye umuyorum
İyi gecelerr bebeklerim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pinpoint | rosékook ✓
Fanfiction•tamamlandı• Ve eğer ki ben bilseydim, Tenime değen her iğne darbesinin acısıyla kalbime teker teker işlediğin duyguların acısının eş değerde olacağını bilseydim yara alacağım gerçeğini bu gecenin aksine, göz önünde bulundururdum Jungkook. Ve belki...