1.0 ✓

6.2K 592 133
                                    

Diğer bölüm sadece 20 bilmem ne oy aldı, yorumlar desen gittikçe düşüyor. Bir kaç kişi dışında hikayeye önem veren yok galiba. Yazıyorsam, şuan onların hatrına yazıyorum. Ben bu hikayeye saatlerimi ayırıyorum, belki de ders çalıştığım saatten kesiyorum, uykumdan kesiyorum. Ama değer göremiyor bile. Emeklerime yazık bence (!)

Teşekkür ederim.

...

Chaeyoung

Göz altlarımdaki kapatıcıyı dağıtırken telefonumdan yükselen hafif müziğe eşlik ettim. Sonunda kapatıcı cildimle birleştiğinde yüzüme ince bir pudra geçtim. Ardından göz kapaklarımı biraz gölgelendirdikten sonra kirpiklerimi kıvırdım ve maskara uyguladım. Yanaklarıma hafifçe turuncu tonundaki allığımdan dağıttım ve dudağımın içine sürdüğüm kırmızı ruju parmağım yardımıyla yaydım. Makyajım sonunda bittiğinde aynadaki görüntü beni oldukça tatmin etmişti. Üzerimdeki ince askılı siyah dar ve mini elbiseyi düzelttim ve yandan asmalı çantamı omzuma astım. Hafif dalgalı saçlarımı havalandırdım ve aralarına parfüm sıktım. Müziği kapattıktan sonra telefonumu çantama attım ve odamın ışığını kapattım. Pencelerin hepsini kapattıktan sonra beyaz spor ayakkabılarımı giydim ve arabamın anahtarını elime aldım. Kapıyı kapattıktan sonra hızlıca aşağı indim. Kapının önündeki arabanın kilidini açtım, sürücü koltuğuna oturdum. Kapıyı sertçe çektim ve anahtarı deliğe yerleştirdim. O sır da telefonumun çalmasıyla yan tarafımdaki çantaya uzandım ve telefonu elime aldım. Ekrandaki 'Jungkook' yazısı üflememe neden oldu. Dünden beri en az 20 defa aramıştı ve artık canıma tak etmişti. Aramayı reddettikten sonra arabayı çalıştırdım ve yola koyuldum.

Sonunda barlar sokağına girdiğimde arabayı sağda boş bir yere park ettim ve çantamı alarak arabayı terk ettim. Telefonuma mesajların yağdığını gösteren bildirim sesi gecemi mahvederken telefonu hızla açtım ve mesajlara tıkladım.

Jungkook: konuşmalıyız, acil

Göz devirmeden edemedim, dünden beri aldığım kaçıncı aynı mesajdı? Telefonum tekrar sinir bozucu sesiyle çalmaya başladığında reddetmekten çekinmedim. Sabrımın son tanelerindeyken ' kişiyi engelle ' tuşuna bastım ve telefonu tekrar çantamın içine attım.

Açıkçası konuşmak istemiyordum, daha dün gece bana ' anlatamam ' diyen adam şimdi benimle ne konuşmak istiyor olabilirdi ki? Artık moralimin bu denli çabuk bozulmasına izin vermeyecektim. Şuan keyfim oldukça yerindeydi ve herhangi bir şeyin bu geceyi mahvetmesine izin vermeyecektim.

Kapıdaki bodyguardlar kenara çekilip içeri girmeme izin verdiklerinde gülümsedim ve içeri girdiğim ilk anda kasanın önünde oturan Hoseok'un yanına ilerlemeye başladım. Seokjin bana döndüğünde yüzünde şaşkın bir ifade oluşmuştu. Nedensizce bu çok, üzücüydü. Eski zamanlardaki gibi hissetmiştim. Çok da eski olmayan günleri özlemek, garipti.

" Chaeyoung?" Gülümsedim ve Hoseok'un yanına oturdum. Hoseok bana döndükten sonra gülümsedi ve göz kırptı.

" Nefes kesici gözüküyorsun." Gülmeden edemedim. Aramızdaki soğukluk bu kadar sürmüştü işte.

" Abartma." Seokjin önüme her zaman içtiğim kokteylden koyduğunda gözlerimi teşekkür etme mânasında kırpıştırdım.

" Chaeyoung?" Meraklı bakışlarımı Hoseok'a çevirdim ve başımı sağa eğdim.

" Sana sarılabilir miyim?" Evet, dakika bir gol bir. İlk dakikadan kalbime bir öküz oturmuştu. Hoseok'un ağzından bu cümleyi duymak o kadar yaralıyıcıydı ki. Başımı hızlıca sağladım ve dolu gözlerimi saklamaya çalıştım.

Ama hayır, sadece mutluluktan ağlayabilirdim. Şuan da mutlu hissediyordum zaten. Uzun bir süre sarılı kaldıktan sonra Seokjin'e döndüm.

" Kızlarla tartışmışsın." Başımı salladım.

" Önemsiz bir şeydi." Kaşlarını kaldırdı.

" Bana bir daha gelmeyeceğini söylediler." Ve sen de bir kere bile beni aramadın Seokjin. Gülümsedim.

" Ani kararlar." İşte, bazen sadece susmak gerekiyordu. Ben de bu gece öyle yaptım, değer verdiğim insanlarla daha fazla aramı açmamak için sustum. Kırmamak ve kırılmamak için.

Önümdeki bardaktan ufak ufak yudumlar alırken başımı merdivenlere doğru çevirdim. O sırada tam kızlar iniyordu. Üçü de nefes kesici gözüküyordu, yüzlerindeki gülümseme beni biraz hayal kırıklığına uğratmıştı. Belli etmemek için önüme döndüm ve yeni yanıma oturan Namjoon ile sohbet etmeye başladım. Kızlar Seokjin'in yanına yani barın diğer tarafına geçtiklerinde gülümsedim. Herhangi bir iletişim gerçekleştirmedik. Konuşulanlara çok odaklanmadım. Ta ki Lalisa'nın sesini duyana kadar.

" Chaeyoung, iki dakika konuşabilir miyiz?" Başımı salladım ve peşinden sandalyeden kalktım. Merdivenlerden çıktık ve prova odasına girdik.

" Chaeyoung ben, özür dilerim. Sadece kızgındım. Bize artık hiç vakit ayırmıyordun, hayatın sadece Jungkook'tan ibaret gibi davranıyordun. Ayrıca gözün başka hiç bir şey görmüyordu. Dördümüzün birleşme noktası olan dansı da bu kadar çabuk silip atabilmen, beni hayrete düşürdü." Başını eğdi.

" Ben de özür dilerim. Sizi hiç bir zaman silip atmadım, istesem de atamam. Ayriyetten istemiyorum zaten. Sadece yaşadığım şeyler ve hissettiklerim o kadar karışıktı ki resmen örümcek ağının ortasında asılı kalmıştım. Neyse ki hallettim." Anlayışla başını salladı.

" O zaman iyiyiz?" Hızlıca başımı salladım. Sıkıca bedenimi sardığında gülerek ben de ona sarıldım. Artık aşağı inme vaktimiz geldiğinde birbirimizden ayrıldık ve merdivenlere yöneldik.

Ben bar sandalyesindeki yerimi alırken kızlar da sahnedeki yerlerini almıştı. İnsanların alkışına katıldım ve sahnede gözlerimi alan mor ışığın ve kızların büyüsüne kaptırdım. Kızlar göz alıcı bir şekilde dans ederken yanımdan hızla kalkan Hoseok'u sonradan farkettim. O hızlıca arka kapının olduğu yere ilerlerken her ne kadar kızları izlemeyi bırakmak istemesem de merak duyguma kilit vuramadım. Hızla yerimden kalktım ve peşinden gittim. Yavaş adımlarla ilerleyerek arka kapıya ulaştım. Beni görmesini engellemek için sadece dinlemeye karar verdim.

" Ağabey. " duyduğum ses kaşlarımı çatmama neden oldu. Jungkook Hoseok'a ağabey diyordu. Kesinlikle ortada büyük bir sorun vardı. Hoseok'un konuşmasına izin vermeden tekrar konuştu:

" Bana yardım et." Küçük dilimi yutacaktım şimdi. Jungkook yardım istiyordu, hem de Hoseok'dan! Ne boklar çevirmişti acaba.

" Jungkook ne bu telaş? Anlat, ne istiyorsun?" Kapıya biraz daha yaklaştım ve daha iyi duyabilmek için gözlerimi kapattım.

" Chaeyoung, onu burdan götür. Zarar görmemesi için."

İşte bir insan sadece 24 saat içerisinde maksimum ne kadar şaşırabilir sorusunun cevabını şimdi verebilirdim.

Milyon kez.

...

•düzenlendi•

Selam, naber?

Umarım beğenmişsinizdir.
Ben beğenmedim.

Olaylar hakkında bir fikriniz varsa lütfen yazın.

İyi günler, düzenlemedim bu ara da üzgünüm

pinpoint | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin