14.Bölüm-Ağlarsa Anam Ağlar...

148 25 9
                                    

Selammm...
Herkese hayırlı, huzurlu geceler diliyorum. Geçmiş bayramınız mübarek olsun.
Sizlere keyifli okumalar diliyorum. Hatam varsa affedin.
(Multide,  zümrüt gözlü mihribamınımız var.)

************************************
Çay odun ateşinde sevda gönül ateşinde demlenir. İkisinin de demsizi bir işe yaramaz.....
************************************
Sevdayı gönül ateşinde demleyip Birbirlerinin sıcaklıklarında can bulan âşıklar sessizce denizi izleyip önlerine gelen çayı keyifle içtikten sonra Ece'nin röportaja geç kalması sebebiyle her ne kadar ayrılmak istemeseler de arabaya binip yola çıkmışlardı.
Ahmet yola koyulduklarından beri ara ara kendisine nazlı bakışlar atan sevgilisini sinesine sarmak istese de trafikte olduğu için nefsine hâkim olmuş onun yerine duygularına tercüman olması için bir türkü açıp kendisine eşlik etmeye başlamıştı. Genç adamın hayaliydi sevdiğinin yüzüne bakarak aşkını türkülerle dile getirmek. Şükür ki rabbine artık duaları kabul olmuş, kuru bir ağaç gibi olan kalbi sevdiğinin yanında can bulmuştu.

Çıkalım kaleye bir akşam üstü bir akşam üstü
Sen Sivas'ı seyret yar bende seni yar bende seni
Sanma deli gönül yar sana küstü yar sana küstü
Sen Sivas'ı seyret yar bende seni yar bende seni

Yıllardır hasretim o gül yüzüne o gül yüzüne
Ceylan bakışına yeşil gözüne yeşil gözüne
Başımı koyupta göğsün üstüne göğsün üstüne
Sen Sivas'ı seyret yar bende seni yar bende seni

Bu garip ferhatın gurbanın olsun gurbanın olsun
Sensiz bu dünyayı söyle neylesin söyle neylesin
İste bu canını yoluna sersin yoluna sersin
Sen Sivas'ı seyret yar bende seni yar bende seni

Ahmet'in eşlik ettiği türkülerle kuaförün önüne gelen taze âşıkla Ecenin geç kalmasından dolayı hiç ayrılmak istemeseler de vedalaşmak zorunda kalmışlardı.
Ece sevgilisinin yanağına bir öpücük kondurup ceylan gibi sekerek kuaförün alçak basamaklarını tırmanırken genç adam yıllardır gecelerini süsleyen hayalleri şu iki günde dolu dolu yaşamasından dolayı tabiri caizse arafta geziniyordu. Eğer yaşadıkları gerçekse ve sevdiği kadın onu aşkıyla ödüllendirdiyse dünyada cenneti yaşardı. Ama kollarında onu aşkıyla yakan kadın hemen her gece gördüğü rüyalardan biriyse mahşere gitmeden cehennem ateşinde kavrulurdu. Bu yüzden değil miydi zaten deniz gözlüsüne temkinli yaklaşıp onu üzmesi.
Neyse ki kendini genç kıza ifade etmiş, ömrünü uğruna harcadığı hatunda yıllardır aşkıyla mecnun olan adamı anlamıştı da o içindeki araf duygusu bir nebze olsun azalmıştı.
Ecesinin ardından arabadan çıkıp kuaförün iki dükkân ilerisindeki babasından kalan esnaf lokantasını işleten arkadaşı Ferhat'ı yanına çağırmak için telefonu eline alan genç adam yıllardır sabahı sabah ettiği hayallerinin yıkılmasından dolayı duyduğu korkuyla "Marmara çırası gibi yandın oğlum. Sen bu saatten sonra iflah olmazsın" diyerek kendini teselli etmeye de başlamıştı.
Ece ise sevmenin ve sevilmenin verdiği mutlulukla kuaförden içeri adım attığında bir anda etrafını sarıp sanki kırk yıllık ahbapmış gibi kendine sarılan kadınlarla ilk başta afallasa da sonradan ne kadar şanslı olduğunu bir kere daha fark ederek yüreğinde ailesiyle eş değer sevgiye sahip olan kadınlara aynı karşılığı vererek kollarını kader mahkûmu dostlarına sarmıştı. Kadınlar bir yandan Ece'ye sarılıp bir yandan da geçen gece gerçekleşen nişanı anlatması için genç kızı soru yağmuruna tutunca, genç kız onların özgürlüğe olan hasretlerinden dolayı nişanı merak ettiklerini anlamış ve onlara Kübra'nın muhteşem nişanını anlatmak için koltukta oturan Alev ablasının yanına oturmuştu. Bayram geldiği için heyecanla sabahı bekleyen çocuklar gibi çevresini sarıp ağzından çıkacak kelimeleri bekleyen kadınları daha fazla bekletmemek adına önüne konulan çaydan bir yudum alan Ece arkasına yaslanarak kendi içinde dönüm noktası olan nişanı ballandıra ballandıra en ince ayrıntısına kadar anlatmaya başlamıştı. Hatta o kadar çok ayrıntı veriyordu ki karşısında peri masalı dinler gibi hülyalı gözlerle kendini izleyen kadınların nişanı gözlerinde canlandırdıklarından emin olmuştu. Zaten genç kızın da amacı o geceyi bu yaralı kadınlara hayallerinde tekrar yaşatmaktı. Genç kızın anlattıklarını kahkahalarla yorumlayan kadınların bir anda susmasıyla gözlerini kapıya çeviren Ece kapıdan o güzelim yeşil gözleri kan çanağına dönmüş Melis'i görmesiyle bir anda kalkıp onun yanına girmek istemiş ama bu isteği Alev ablası tarafından durdurulmuştu. Ece'nin kolundan tutup onu kalkmaya yeltendiği koltuğa tekrar oturtan Alev "Kimse yanına yaklaşmasın. Annesinin yanından geldi. Bırakın kendi haline biraz." diyerek hem genç kızı hem de diğer kadınları engellemişti. Dünyadan kendini soyutlamış gibi kuaföre giren Melis bir süre boş gözlerle etrafa bakmış sonrasında ise bir Rüyadan uyanır gibi silkelenerek eline aldığı fön makinesini aynaya fırlatmıştı. Tıpkı kendi hayatı gibi paramparça olan aynanın önünde dizlerinin üzerine çöküp çığlık çığlığa ağlamaya başlayan Melis ile oturdukları yerden ayaklanan kadınlar genç kadının etrafında toplanırken Alev abla ve Mine abla sinir krizi geçiren kadını kollarının arasına alarak teskin etmeye başlamışlardı. Gördüğü tablo karşısında içi parçalanan Ece'nin, Melis'in Alev ve Mine ablasının kollarından sıyrılarak " Ölüyor abla. Benim güzel annem o dört duvar arasında günden güne ölüyor. Her açık görüşte onun biraz daha çöktüğünü görüyorum. Dayanamayacak abla. 2 sene daha dayanamayacak. Ben burada ona kavuşmak için günü geceye eklerken, anacığımın o cezaevinden na'şını verecekler kollarıma. Ben nasıl yaşarım o zaman. Allah aşkına söyleyin bana. Benim için hayatını yakan kadına ömrünün son günlerini refah içinde geçirtemezsem yıllardır çektiğimiz çilenin ne anlamı kalır." diye feryat etmesiyle nutku tutulmuştu. Melis'in annesi ceza evinde miydi? Peki, oraya nasıl girmişti. Neden Melis annesinin onun için kendini yaktığını düşünüyordu. Aklındaki sorular ve biraz önce şahit olduğu olayla yüzü bembeyaz kesilen Ece kendisinde ayakta duracak gücü bulamamış adeta pelte haline dönüşen vücudunu biraz önce oturdukları koltuğa bırakırken yanına oturtulan Melis'le ne yapacağını bilememiş, sadece ona iyi gelmesi adına kollarını deyim yerindeyse enkaz yığınına dönen genç kanına dolamıştı. Kendisine sarılan Eceyle bir süre sessiz kalan Melis sonrasında hayal âlemine dalmış gibi cümlelerini sıralayarak genç kızı can evinden vurmaya devam etmişti.

HAYAT'ın KADINLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin