Sevgili okuyucularım. Bölümlerin çok geç geldiğini biliyorum. Ama ben biraz özgüvenimin kurbanı oldum sanırım. Hikayeye başlarken hemen hemen iki günde bir bölümü bitirip arşivliyordum. Kurguma güvendiğim için bir anda fark edileceğini sevileceğini düşünmüştüm ama öyle olmadı. Buda bende bir hayal kırıklığı oluşturdu.bu bölüm nerdeyse 3 aydır elimde var ama yayınlamak içimden gelmiyor. Galiba fazla havalı hayallere kapılmışım. Neyse sonuç olarak yazacağım arkadaşlar. Keyifli okumakar diliyorun. Öpüyorum hepinizi hatam varsa affola........
************************************
Ey sevgili! Kulak ver sevdamın haykırışlarına. Unutma sen benim sadakatimsin.......
************************************Dünya; zencisi, beyazı, sarışını, kumralı, ingilizi, ispanyolu, musevisi, hristiyanı, müslümanı, budisti daha niceleriyle birlikte bünyesinde 7 milyar insanı barındırıyor. Nasıl bu insanlar birbirlerinden farklı karakterlere, farklı kişiliklere sahiplerse elbetteki hayattan beklentileri de farklı olacaktır. Kimi para, kimi kariyer, kimi yiyecek bir lokma ekmek, kimide sırtını sıvazlayacak şefkatli bir el isterken şüphesiz birbirlerinin ateşinde yanan bu iki gençte yaşadıkları anın donup kalmasını ve birbirlerine sarılı kalarak ömürlerinin sonlanmasını istiyorlardı. Seven insanın sevdiğini daima yanında, yamacında kollarında istemesi ayıpmıydı ki, bu iki genç bunu istemekten dilemekten çekinsinler. Hele Ahmet yıllardır kandil misali yanıp giderken şimdi derdine derman, yüreğine ferman, zehrine merhem bulmuşken gönlünün devasını istemek ona hiç garip gelmiyordu.
İki genç gözleri kapalı birbirlerinin kalp atışlarını dinlerken kendilerini izleyen Fehat'tan da çevre esnaftan da, kuaförün camına yapışmış gıptayla seyreden kadınlardan bi haberlerdi.
Cama yapışıp izleyenlerin başını çeken Ahu, bir kaynana edasıyla seyredip burun kıvıran Alev ablasına dönerek evladı yerine koyduğu Ahmet'in sevgisine karşılık bulduğunu söylemiş karşısından aldığı cevapla tatlı bir tartışmanın fitilini ateşlemişti.
" Vay görüyor musun bizim meraklı gazeteciyi abla. Kaptı sonunda senin aslan parçasını "
" Valla kaptı da kıymetini bilse iyi olur. Yıllardır marmara çırası gibi yakıyor oğlumu zilli. Eğer aslanımı üzerse Melek hanımdan önce ben yolarım o mısır püskülü saçlarını."
Ahu Alev'in söylediklerine "üzmez üzmez merak etme" diye cevap verirken diğer kadınlar yaradılışları gereği içlerinde olan merak duygusuyla Alev'in yanına sokulup bu iki gencin münasebetlerinin detaylarını öğrenmek için yaşlı kadını sıkıştırmaya başlamışlardı. Gençlerin aşkları zaten ayan beyan ortada olduğu için Alev artık Ahmet'in sevdasını saklamaya gerek görmemiş, yanına gelen kader arkadaşları dinlerken bari hayal kurup mutlu olsunlar diye sevda masalını anlatmaya koyulmuştu. Yaşlı kadın gerçekten bir masal anlatır gibi Ahmet'in Ece'ye aşkı sevdasını, onun için nasıl yanıp kavrulduğunu anlatırken tam tahmin ettiği şey olmuş yanındaki kadınlar sanki yeni yetme körpe gençler gibi hayallere dalmışlardı bile." Ah!" Dedi içinden Alev. "Şu aşk yokmu kirlisi, temizi, namussuzu, masumu hepsine pembe hayaller kurduruyor ya ne diyim. Rabbim şu gencecik yaşında fuhuş bataklığında çırpınarak hayata tutunmaya çalışan şu zavallıcıkları da hayallerindeki gibi gerçek hayatta mutlu etsin. Çelme takmasın artık bu hayat şu karşımdaki kızcağızlara."
Alev içinden kendi kendine dua ederken karşısındaki kader mahkumu gençlerde gerçekten tahmin ettiği gibi hayal alemine dalmışlardı. Ahu, Ferit köpeğinin gerçekten kendisini sevdiğini ve çocuk çocuğa karışıp evinin hanımı olduğunu düşlerken, kendilerine adam diyen ama aslında insan dahi olmayan mahlukların tecavüzüne maruz kalan Hülya ve Mihriban ise sevdikleri olup onlarla yaşadıkları hayatların hayallerini kurmaya başlamışlardı. Ardarda hem sevdiğini, hemde içinde can bulan evladını kaybeden Eyşan ise onlar yaşasaydı nasıl bir hayatı olacağının hayalini kuruyordu. Belki bir oğlu olurdu aynı sevdiğine benzeyen, yada Allah ona babasına aşık bir kız evladı bahşederdi. Eyşan düşündükleriyle yine içinin cızır cızır yanıp kavrulduğunu burnuna gelen yanık et kokusundan anlamıştı. Bu dert onu yavaş yavaş yakarak en sonunda küle çevirecek, evladının ve sevdiğinin yanına gönderecekti. O ana kadar da Eyşan'a düşen görev ona reva görülen çileyi isyan etmeden çekmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT'ın KADINLARI
Сучасна прозаKendi gözünüzde mükemmel olan hayatınızın aslında ne kadar boş olduğunu öğrenseydiniz ne yapardınız...... Peki sevdiğiniz adamın sizi aldattığını kendi gözlerinizle görseydiniz..... Ya muhteşem egonuz bir hayat kadını tarafında yıkılsaydı...... Yada...