Çok değil, bir saat önce üzerinde yemek yediğimiz masa şu an gözümde idam masası gibiydi. Sadece benim ve Aren'in değil üstelik. Arkadaşlarımın da idamı. Hepsi bir beklentiyle bana bakıyordu ama ne söyleyebilirdim ki? Ben suçsuzdum bir kere!
"Boşuna Mehir'e söylenmeyin." dedi Aren "Hepsinin son dakika haberi oldu, bu benim planladığım bir şeydi."
Dayım "Bak oğlum bizi geçtim ama Eren'e yaptığın ayıp." dedi.
Eren bana kızmış mıdır acaba?
"Yaptıklarını bilseniz bana hak verirsiniz." dedi Aren hiç tavrını geri almadan.
Ya ben hala rezil oluyordum ama! Yine mevzumuz Eren'in yaptıklarına gelmişti!
Eren'in sinirle soluduğunu an be an görebiliyordum. Kendini tutuyordu. Dayım tekrar konuştu. "Lan çocuk sevdiğin kızın abisi, olacak tabi o kadar, sen bu işleri ne zannediyorsun? Kolay mı öyle? Şimdi, birbirinizden af dileyip barışacaksınız!"
Hala "Yaptıklarını bilmiyorsunuz!" diye direten Aren'in devam edeceği cümlesini kestirerek "Yeter!" dedim. Ya kendin utanmıyorsun bari beni utandırma adam!
"Bakın bende hepinizin yanımda olmasını isterdim ama plansız bir şekilde oldu, her şey aceleye geldi. Zaten olmuş bitmiş bir şeyi uzatarak huzursuzluk çıkarmanın alemi yok. Yani bir yığın emekle mutlu bir aile sofrası kurdum , şu gelinen hale bak!" Sinirle
"Sen." dedim Aren'e "Af dilemezsen seninle evlenmiyorum!" Eren'e dönerek "Ve seninle de konuşmuyorum! Haydi yiyin bakalım şimdi birbirinizi!" diyerek babam ve dayımın koluna girdiğim gibi birlikte bahçeye çıktık. Peşimizden annem ve kızlar gelirken ikisinin baş başa aralarındaki sorunu halledeceğini umuyordum. Kaş göz işaretleriyle anlaşarak kızlarla birlikte yaptığımız şirinlikler sonucu kendimizi bizimkilere affettirebilmiştik. Sonuçta nihayet hep birlikte daldığımız koyu muhabbetten Eren'in bahçe kapısından içeri girmesiyle ayıldım. Hemen yanıma oturup kollarını bana doladı. Oh, sanırım bana kızgın değildi.Hemen ardından Aren'in girmesiyle dikkatimi ona verdim. Yüzünde yeni bir iz yoktu. Eren'in aksine mutlu değildi ama hoşnutsuz da değildi sanki.
Herkes ben gibi susmuş onları izliyordu. Aren karşıma oturduğu için Eren'e döndüm. "Barıştınız mı?"
Saçlarımı okşarken güldü. "Evet."
"Ya çok sevindim." dedim boynuna sarılarak. "Eh, güzel teklifine karşı koyamazdım." dedi Eren keyifle gülerek.
"Ne teklifi?" dedim Aren'e dönerek. Aren alaycı bir şekilde güldü. "Teklif mi? Yoksa öne sürdüğü şart mı?"
Kaşlarımı kaldırarak tekrar Eren'e döndüm. "Ne şartı?"
Eren'den cevap bekliyordum ama Aren ondan önce davrandı. "Ancak oğlumun ismini Eren koyarsam beni affedermiş! Sayende oğlumuzun ismi Eren olacak."
Sayemde? Ah, ben evlenmem demiştim doğru. Alt tarafı blöf yapıyordum ya! Nereden bileyim?
"Olmayan çocuğa isim mi koydunuz?" diye sordum kendime engel olamayarak.
Babam irkildi ve o sırada bana bir kez daha dank etti. İleride bu geceyi Aren ile tanışma gecemden sonra ikinci en rezil gecem olarak anacağım!
Ben kızaran yanaklarımla çekingen bakışlarımı etrafta dolaştırırken babam birden "Haldun koymayacak mısınız?" dedi. Ne yani demin bu yüzden mi irkilmişti? Bu akşam herkes bir garip ve kendi çıkarının peşindeydi!
Gözlerimi devirmiş tüm bunları düşünürken dayım araya girerek "Bende isterim." deyince gözlerimi kapatarak "Lütfen!" diye inledim.
Bu sırada Aren yeniden konuştu. "Sizlerin isimlerini de sonra doğacak olanlara koyarız."