8.Bölüm=İlk gün

516 32 0
                                    

Kalkmak üzereydik. Uçağın tekerleri tamamen içeri girdi. Asil e baktım. Oda bana baktı. Benim midem bulanıyordu. Sanki onunda öyleydi. Uçak kalktığı zaman:
-Dikkat dikkat! Sayın pilotunuz İzgi Akyol konuşmaktadır. Uçağımız başarılı bir şekilde kalkış yapılmıştır. Bilginize!
Birazdan servisimiz olucaktır. Tekrardan iyi uçuşlar dileriz.
Asil daha iyi görünüyordu. Normalde tek kişi 72-75 lira felandı. Ben Asil i ve uçağın evcil hayvanlara verdiği hizmetten dolayı tam 80 lira ödedim. Bence yine benim için uygun bi fiyat. Asil kendini uykuya bırakmıştı. Bende camdan bulutların resmini çektim. Baya bi yükselmiştik. Yani şu an uçak düşse çantamı takar Asil i kucağıma alıp camı kırar ve atlardım. Yaşardımda Asil belki biraz havadan etkilenebilirdi. İşte ayy nediyon ya sen Kumsal saçma düşünceler. Töbe o sırada yanımdaki hostesin sesiyle dünyaya geri döndüm.
-Acaba bişey alırmıydınız? Menüde ara atıştırmalıklar bulunmakta. Ana yemek yarım saat sonra.
Belki bişey yemesemde belki Asil in yiyeceği bir şey vardır diye düşündüm. Meyve varsa bende alabilirdim.
-Menüde tam olarak ne bulunmakta?
-Armut, kırmızı ve yeşil elma, muz, dut, çilek, erik ve içeceklerimizle kuruyemiş türleri var. Hepsi bir avuç olmak üzere bademle yer fıstığı bulunmakta.
-O zaman biraz badem bi şişe su ve bi muz alabilir miyim?
-Tabi.
İstediklerimi alıp bana uzattı.
Badem bi torbanın içine konulmuştu. Su yu alınca çantama koydum. Muzda bir ambalaj a sarılmıştı.
-Merak etmeyin tüm yiyceklerimiz uçakta midenizi kaldırmıycak şeylerdir.
-Teşekkür ederim.
Dedim. Arkasına döndü ve ilerledi. Tabiki de su benim için değil Asil için almıştım. Benim zaten en sevdiğimden yedi sekiz tane kanım vardı. Badem yiyebilirdim. Muz da Asil i ilk aldığımda sahibi meyve olarak muzun çeyreğini verebilirsin sever demişti. O yüzden aldım. Önümde bulunan küçük bi televizyon vardı. Altındada hani olur ya böyle tepsi gibi bişey yiyecek ve içecek koymak için işte ondan vardı. Onu açıp üzerine bademi ve muzu koydum. çantamdan bardağımı çıkardım çantamdan çıkarmadan kan paketin ucunu yırttım. Ve yavaşça pardağa doldurdum. O sırada bişey fark ettim, benim dişlerim uzamıştı. Telefonumu açıp kameraya baktım. Cidden uzamıştı ama aslı gözlerim kıpkırmızıydı. Hemen telefonumu kapatıp içmeye başladım. Her yudumumdan sonra ağzımı siliyordum. Her ne kadar bardakta vişne suyu gibi gözüksede içtiğimde dışardan gören herkes ağzım kanıyor sanardı. Bu yüzden her yudumumda ağzımı siliyordum.
Yarım Saat sonra:
Ana yemek servisi gelmişti.
-Bir şey istermisiniz?
-Hayır teşekkür ederim.
Servisi yapan kişi ilerlerken bende çantamın ön cebinde bi kabarıklık hissettim. Baktığım zaman kulaklığımın olduğunu gördüm. Kulaklığımı taktım ve bi şarkı başlattım. Adı=atiye Şarkının adı=yetmez
Şarkı:
(Tam beni anlatıyor.
Sözlere dikkat. Bide siyah ile yazılanlara)

Giderek acı vermez.
Alışır hissetmez.
Yüreğin yorgun yolun uzun.
Yaşlı düşlerin.
Uyuşurken için tutuşur her hayalin.
Büyümek derler deler geçer.
Yıllara gücün yeter mi?
Yetmez.
Canını yakarlar.
Yetmez, dahası var.
Dört başın oool asil dokun.
Onlardan ol seni alkışlarlar.
Yetmez.
Seni yakalarlar. Kanadını koparırlar.
Öylece dur.
İnaccı gurur.
Aslında bu işte bir yanlızlık vaaar.
Oooouuuuououoo!
Öylece dur.
Yalancı huzur.
Aslında bu işte bi yalnızlık var.

Bir ağaç kadar ürsün.
Toprağına sürgün.
Yarına kırgın dünee yakın
Paslı sözlerin.
Kalbini tutkunsan sana "mecnun" derler.
Sevmeyi sorsan ne bilirler.
Hasrete ömrün yeter mi?
Yetmez.
Canını yakarlar.
Yetmez.
Dahası car.
Dört başın ouuul asil dokun.
Onlardan seni alkışlarlar.

Şarkı devam ediyorduki. Yanımdaki hostese baktım. Kulaklığımı çıkardım.
Elinde Asil vardı. Şarkıyı durdurup.
-Bi sorun mu var?
Dedim.
-Şey aslında köpeğiniz uyanmış. Yolcuların ayağı kalkması yasaktır. İsterseniz ben perdenin arkasına götüreyim.
Dedi.
-Olur. Zaten orda yemeği ve suyu var.
Dedim.
Zaten tam iki adımlık yer yani. Yeminle tam iki adımlık yer arkamı dönüyorum iki adım atıyorsunuz ve
köpeğiniz için yer. Hostes koyunca su içmeye başladı. Tam bir saat olmuştu. Hosteslerden birini çağırıp:
-Şey acaba kaç saat sürecek?
Dedim.
-Şu an bi saati gitti geriye altı saat kaldı.
Deyince çıldırcak gibi oldum.
-Sağlun
-Ne demek. Başka bi şey gerekirse söyleyiniz.
Dedi ve arkasını dönerek gitti.
15 Dk Sonra;
Çookk sıkılmıştım. Asil havlamaya başlayınca;
-Kucağıma alabilirmiyim?
Dedim, hosteslerden biri Asil i aldı ve kucağıma koydu.
-Teşekkürler.
Asil e dışarıyı gösterdim. Camdan bakınca tepkisi bi tuhaf oldu. Yan koltuk boştu. Çantamı oraya koyup. Muzun ambalajını açtım elimdekini koklamaya başladı. Sonra kabını da soydum ve çeyreğini bölüp Asil in ağzına uzattım ilk bi on saniye yaladı, sonra yemeye başladı bende diğer elimle muzu yine ambalaja sarıp çantama koydum. Bu arada böldüğüm parçanın nerdeyse yarısıda bitmişti. Yüzüme bakarak yiyordu ve çok sevimli gözüküyordu. Bende diğer elimle başını okşalıyordum. Muz bitince çantamdan ıslak mendil çıkarıp elimi silmeye başladım. Sonra onunkini de sevdim. Geri pernenin arkasına götürmektense su şişesini alıp kapağını açtım. Yavaş yavaş suyu içirmeye başladım zaten içtikten bi kaç dk sonra başını kaşıyarak uyudu bende alıp yatağına koydum. Saatime baktığımda daha inmemize beş buçuk saat olduğunu gördüm. En son sorduğumda tam altı saat vardı. Sadece yarım saat azalmıştı. O sırada telefonumu aldım ve:
Kuzey=36 cevapsız arama.
Uzay=26 cevapsız arama
Yaptığını gördüm. Artık anlaşılan Uzay ında haberi vardı olmadığımdan. Fakat kazanan mavi gözleriyle Kuzey. (En fazla aramada) İyice saçmaladım. Kazanan ne ya. Kumsal kendine gel. Nasıl yaptım bilmiyorum ama tam bi buçuk saat boyunca pencereden bakıp bulutları izleyerek oraya gidince neler yspcağımı düşündüm. Ama iyi oldu beş buçuk saatten sadece dört saat kalmışt. Asil uyanmış kucağıma alıp;
-İnince ilk olarak taksimiz gelene kadar dolaşmak olucak. Biliyorum sıkıldın ve ayakların ağrıdı ama son dört saat dediğim gibi inince taksimiz gelene kadar dolaşcaz söz.
Dedim.
O sırada beklemediğim bişey oldu. Sevinmiş gibi yüzümü yaladı.
-Manyak.
Yüzümü hostesin ara yemekleri verirken verdiği peçeteyle sildim.
-Sen tabi toksun ama ben acıktım.
Önceden doldurduğum bardakta ki kanı bitirdim. Biraz daha iyi geldi de bu sadece susuzluk için ben açım!
2 Saat Sonra;
Asil ile konuşurken, müzik dinlerken, badem yerken ve bulutları izlerken iki saat daha geçmişti.
-Son iki saat oğlum.
Asil havlamaya başlamıştı. En son üç buçuk saat önce yemek yemişti. Tam yanımda duran köpek yatağının önünde köpekler ve kediler için tuvalet varmış yere bıraktım. Tam ayağımın beş karış yanındaydı. Tuvaletini yapınca bana doğru geldi. Kucağıma alıp yatırdım.
Bi iki Saat Sonra;
-Dikkat dikkat uçağımız inişe geçmiştir.
Asil bu ses ile sıçradı. Güldüm. O sıçrayınca bi korkmadım değil. Ona sımsıkı sarıldım. İniş biraz sarsıntılı oldu ana indik. Sırayla kapıdan çıkıyorlardı. Belimdeki kemeri çözüp Asil'i kucağıma aldım sonrada da çantamı taktım tüm eşyalarını toplayıp aşağıya doğru inmeye başladık.
Aşağı inince Asil çıldırmış gibiydi. Her tarafa koşuyordu. Taksi çağırmıştım. Bi on beş dk ya felan gelecekti. Çantamdan topunu çıkardım. Daha atmadan koşarak gelip önüme oturdu. Topu attım. Yakalayıp ısırmaya çalıştı. Bende o sırada gizlice bi bardak daha kan doldurup içmeye başladım.
Bardağı bitirmeye yakın taksi geldi. Hızlı bir şekilde Asil e yürüyüş tasmasını takıp arabaya koydum. Arkaya da valizi mi koyup bindim.
Otele doğru ilerlemeye başladık. Zaten rezervasyon yaptırmıştım...



Okuldaki Vampir Kız! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin