Resimde Brenda var. İyi okumalar.
O gün okul normal geçmişti. Her zaman yaptığım gibi teneffüslerde kafamı kitaplara gömmüştüm. O yakışıklı gençle tanışma fırsatım olmamıştı ve adını da öğrenememiştim. Bu ilk defa oluyordu. Bir genci tanımak istiyordum.
Her derste kendimi kısaca tanıttım. ‘Ben Isabell Wood. Buraya Tennesse’den geldim. Babamın işi yüzünden sık sık seyahat etmek zorundayız falan filan.
Tanışma faslarından o kadar çok bunalmıştım ki…
İnsanlar seni izlerken konuşmak çok zor. Hepsi sana odaklanmış her hareketini takip ediyor. Bu çok rahatsız edici.
Teneffüslerde birkaç kişinin benim hakkımda konuştuklarını duydum. Benimle tanışmak istiyorlardı ama ben kitaplarla o kadar meşguldüm ki buna pek fırsatları olmamıştı.
Son ders çok zor geçti. Sanki o son dakikalar hiç bitmeyecekti.
İçimden saymaya başlamıştım. 3-2-1…
Ve zil çaldı.
Kitaplarımı topladığım gibi sınıftan çıktım. Biran önce okuldan çıkmak istiyordum.
Hafif yağmur başlamıştı. Hırkamın kapüşonunu kafama geçirip yürümeye devam ettim. Tennesse’de havalar genelde iyi olurdu. Ama ben yağmurlu havaları daha çok severdim. Londra bu konuda daima sevdiğim bir yer olmuştur.
Okuldan epeyce uzaklaştıktan sonra hırkamı çıkardım. Üzerimde kot pantolon ve kısa kollu bluz vardı. Yağmurun kollarıma çarpması ve ıslatması hoşuma gidiyordu. Sıkıcı bir günden sonra rahatlatıcıydı. Ağır ağır eve doğru yürümeye başladım.
***
Eve vardığımda sırılsıklam olmuştum. Bir havlu uydurup saçlarımı kuruladım. Üzerimi değiştirip yatağıma uzandım. Bir saat kadar uyumak istiyordum.
O gün kendimi o kadar çok kasmıştım ki yorulmuştum. Uyumam zor olmadı yavaş yavaş uykunun ellerine teslim oldum.
Cep telefonumun çalmasıyla uyandım. Arayan babamdı. Annemi aramış ama ulaşamayınca beni aramış. Bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını soruyordu.
-Hayır baba bir şeye ihtiyacımız yok. Annem bahçeyi toparlayacaktı. Telefonunu yanına almamıştır. Neyse telefonla konuşmayı sevmediğimi biliyorsun. Kapatmam lazım. Görüşürüz.
Telefonu kapatıp saate baktım. Yaklaşık iki buçuk saattir uyuyordum. Kalkıp yüzümü yıkadım. Bu kadar uyumama şaşmamalı. Akşamları değişik rüyalar gördüğümden dinlenemiyordum. Ama
gündüz saatleri öyle değildi. Hiçbir rüya görmüyordum. Bu yüzden fırsat buldukça gündüzleri uyuyordum.
Uykumun açılmasını bekledikten sonra kitaplarımı alıp ev ödevlerime başladım. İlk günden ödev verilmişti.
Ödevlerim azalınca biraz kitap okudum. Annem akşam yemeğini hazırlıyordu. Abim odasında müzik dinliyordu. Brenda’nın hangi cehennemde olduğunu bilmiyorum.
Babam geldiği gibi yemek masasına oturduk. Herkes günümün nasıl geçtiğini öğrenmeye çalışıyordu. Ama bu konuda pek başarılı olamadılar. Yemeğimi bitirip odama çıktım.
“Sevgili Günlük;
Okul değiştirmekten nefret ediyorum. Kendimi Uzaylı gibi hissediyorum. Herkes sürekli beni izliyor. Bundan hoşlanmıyorum. Artık başka yere de taşınmak istemiyorum. Yoruldum taşınmalardan.
Eski okulumu özlüyorum tam alıştım derken şimdi de buradayız. Kendimi yalnız hissediyorum. Yalnız demişken bugün biyoloji sınıfında bir çocukla tanıştım. Tanıştım dersem yalan olur onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Adını bile. Sadece biyoloji dersinde aynı sınıftayız.
Çok değişik bir çocuk. Oda benim gibi içine kapanık tiplerden. Ama onda beni çeken bir şeyler var. Çok yakışıklı birine benziyor. Gözleri renkliydi sanırım. Kumral saçlı. Kısaca sempatik biriydi. Ama onda sempatiklik dışında bir şey var sanki benimle bağlantı kurmak istiyordu. Emin değilim ama onunla tanışmak istediğimi biliyorum.
Her neyse.
Biraz daha ödevim var ondan sonrada yatarım herhalde.
Sana şimdiden İyi Geceler.”
Günlüğünü komidinin çekmecesine koyduktan sonra ödevimi yapmaya başladım. Tam o sırada kapı çaldı. Aşağıdaki bağırışları duyunca meraklanıp bende aşağı indim. Brenda eve sarhoş gelmişti. Annem onu o halde görünce küplere binmişti. Babamda kızmıştı ama o sırada Brenda’yı odasına çıkarmakla meşguldü. Döndüğünde annem sakinleştirmeye çalıştı.
-Bu kız beni deli edecek. Daha geleli kaç gün oldu. Tanrım sen bana sabır ver.
-Anna (kendisi annem olur) sakin ol hayatım. Biraz içmiş o kadar. Tamam haklısın ama ne yapabilirim tasma takıp eve mi kapatayım.
-Jack(babam oluyor) hep onun tarafındasın. Ne halde olduğunu görmüyor musun? Yakında hap almaya başlarsa ne yapacaksın? Gözlerimizin önünde eriyip gidiyor.
-Hap kullanmasına müsaade etmem. Sadece alkol almış bunu bu kadar büyütme.
-Sana inanamıyorum. Benden bu kadar. Brenda ile artık sen uğraş sinirlerim kaldırmıyor artık.
Annem hızlıca yatak odasına gitti. Kapıyı o kadar sert kapadı ki yerimden sıçramama sebep oldu. Zaten bizim evde kavgalar hep Brenda yüzünden çıkmıştı. Brenda on dokuz yaşındaydı. Bekaretini on altı yaşında kaybetmişti. Ailemizin ün kaynağıydı o. Ailemizin adını mahveden ün kaynağı.
Abim bir ara Brenda’ya yasaklar koyuyordu ama oda artık pes etmişti. Aile kavgalarına karışmıyor duymazdan geliyordu.
Oturduğum köşeden kalktım ve odama gittim. Ödevlerime kaldığım yerden devam ettim.
Ödevlerimi bitirir bitirmez mutfaktan bir bardak su alıp yatağıma girdim. Bir süre yatakta dönüp durdum. Uyumaya çalıştım.
***
-Bana dokunma lanet yaratık. Bana sakın dokunma. Benim kim olduğumu biliyor musun? Ben IsaBella Wood’um. Bana yanlış yapmak istemezsin.
Kadın bu sözleri söylerken yaratık kadının üzerine atlamıştı.
Isabell çığlıklar içinde uyandı. Terlemişti ve elleri titriyordu. Masasındaki bardağa uzandı. Biraz su içip kendine geldi.
Yine o kâbuslar. Bunlar hiç bitmeyecek miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayat
RomantikDaha önce hiç kendinizi dejavu yaşarken hissetmiş miydiniz? Rüyanızda gördüğünüz bir olayı sanki yaşamış gibi ya da yaşadığınız bir olayı rüyanızda gördüğünüzü zannettiğiniz oldu mu? Hayır mı yoksa evet mi? Isabell Wood bunu on dört yaşından beri ne...