Finalden önceki bölümü de yayınladık desenize? Son bölüme doğru acılar açığa çıkıyor. Kayıplar üzsede finale doğru giderken, bir şeylerden vaz geçmemiz gerekiyor. Umarım beğenirsiniz. Bu yolculukta benimle birlikte olan, benimle eğlenen, benimle üzülen herkese teşekkür ederim. Final konuşması gibi oldu. Finalden sonra bir kesit daha yayınlayacağım. İyi okumalar. :)
Robert Isabell'in ölümünden sonra göle bakan banka oturmuş, saatlerce Isabell'in küllerini içinde barındıran gölü izlemişti.
Isabellasına kavuşmak için çıktığı bu yolda Isabell'e, Isabella'nın başka versiyonuna aşık olmuştu. Bu normal miydi?
Gerçi onların yaşadıkları hiçbir şey normal değildi. Yıllardır çektiği acılar göğsünde bir ağırlık oluşturmuş öylece duruyordu. Isabell'in ölürken ki bakışı ve son sözleri bir taş kütlesi gibi kalbine rahatsızlık veriyordu.
"Senden başka kimsem yok. Cenazeme gelebilecek senden başkası yok." Demişti. Oysa ki cenaze yapabilmek için Isabell'den geriye hiçbir şey kalmamıştı. Robert gözünden akan yaşı sildi. Onun da artık kimsesi kalmamıştı.
Sessizce Robert'in yanına gelen Brenda elini onun omzuna koydu.
-Sonuna geldik ha?
-Isabella'ya tekrar kavuşmaktan korkuyorum. Böyle olacağını düşünmemiştim.
-Aradan asırlar geçti böyle hissetmen normal.
-Ya ne demezsin.
-Artık tamamen kendin olmak nasıl bir duygu? Brenda başını Robert'ın omzuna yasladı.
-Önceden de bir parçam hala vardı sadece şimdi yüzeye çıktı. O Robert hala içimde bir yerlerde.
-Bunların hepsi geçecek.
-Şimdi ne olacak peki. Yine Isabella'nın doğmasını mı bekleyeceğiz?
-Bunu hepbirlikte yaşayıp göreceğiz Rob.
Brenda Robert'ın yanağına bir öpücük kondurup oradan uzaklaştı. Robert'ı kendisiyle baş başa bıraktı.
***
(ZACK)
Brenda Isabell ölürken acı içinde kollarımda kıvranıyordu. Terden ıslanmış saçlarını yüzünden geriye doğru ittim ve onu kucağına yatırdım. Kasılan vücudu acı çekerken küçücük gözüküyordu gözüme.
Sonuna gelmiştik. Bunu da atlatırsak artık bizim de bir şansımız olabilirdi. Başımı kaldırıp ileriye doğru odaklandım. Isabell'de aynı Brenda gibi yerde yatıyordu. Onun devasa kanatlarını gördüğümde mest olmuştum. Ayinde asayı seçerek cadı olmuş, ölürken meleğe dönüşüp kanatlarıyla huzur bulmuştu. Aynı beden de iki hayat yaşayan kız, şimdi aynı bedende iki farklı kimlikte buluşmuştu. O ölmeden önce hem cadıydı hem de melek.
Isabell'in alevler içindeki vücudunu gördüğümde Brenda'nın kasılması geçmiş, dudaklarından ister istemez bir inilti dökülüyordu.
"Robert. Dayan..."
Duyduklarıma karşı şaşırmamayı çok önceden öğrenmiştim. Brenda Robert'ı seviyordu. Bu asırlardır bitmek bitmeyen aşkı bende kıskanmamayı öğrenmiştim. Brenda'nın Robert'ı sevdiği gibi beni sevmesi için nelerimi vermezdim? Ama yaşadığımız bunca zamanda hayatın bize her istediğimizi vermediğini anlamıştım.
Yolun sonunda büyük acıyı Brenda çekmek zorundaydı. Ben ne kadar bunu azaltmaya çalışsam da yolun sonunda bütün yük onun omuzlarındaydı. Bedeni bu acıyı kaldırmak için yeterli güce sahip olmalıydı yoksa onu kaybedebilirdim. Bunun korkusuyla onu kollarımın arasına aldım ve kokusunu içime çektim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayat
RomanceDaha önce hiç kendinizi dejavu yaşarken hissetmiş miydiniz? Rüyanızda gördüğünüz bir olayı sanki yaşamış gibi ya da yaşadığınız bir olayı rüyanızda gördüğünüzü zannettiğiniz oldu mu? Hayır mı yoksa evet mi? Isabell Wood bunu on dört yaşından beri ne...