Bir yolculuğun sonuna geldik. Kısa bir final yazmak istedim. Uzun yazıp sizi sıkmak istemedim. Nasıl başladıysa öyle bitti. Okuyunca anlayacaksınız. Umarım sizde beğenirsiniz. Tüm bu yolculuk boyunca bana destek olan, hikayemi okuyan o küçük ama sadık İKİ HAYAT AİLESİNE teşekkür ederim. İyiki varsınız. Umarım desteklerinizi yeni hikayem "Aşktan Kaçamazsın" dan esirgemezsiniz. Seviliyorsunuz.
100 yıl sonra
Yıllar yılları kovalarken her şey olduğu gibi devam ediyordu. Zack yanımda yavaş yavaş nefes alıp veriyordu. Onu uyandırmamaya çalışarak yavaşça yüzünü okşadım. Öyle masum, öyle mutlu görünüyordu ki. Onu mutlu edebildiğim için bende mutluydum. Aradan geçen onca yıl, yaşanan onca olay, çekilen onca acı bana artık eskisi kadar Robert'ı hatırlatmıyordu. Onu artık hayatımdan çıkarmıştım. Buna onun ölümü neden olmuştu ama bazen "Böylesi daha iyi oldu." demeden edemiyordum. Sonra bunu söylediğim için kendime kızıyordum ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. O artık hayatımdan çıkmış ve üzerinden bir asır geçmişti. Yanımda Zack uyuyordu. Yüzyıllardır yanımda olan Zack. Bana destek olan, çektiğim acıyı benimle paylaşan Zack.
Yavaşça gözlerini araladığında bana gülümsedi.
-Günaydın sevgilim.
-Günaydın, eğilip dudaklarına bir öpücük kondurdum.
-Erken kalkmışsın.
-Şaşırdın mı?
Uyku semesi tırtıklı sesiyle kahkaha attı.
-Hayır. Geçen sürede seni o kadar iyi tanıdım ki.
Gülümseyip yataktan kalktım. Kahvaltı hazırlamaya gidiyordum.
-Yumurtamı rafadan isterim.
Zack'in arkamdan seslenmesiyle ona dönüp gülümsedim. Beni bu kadar iyi tanıması harikaydı.
-Kahvaltı hazırlamaya değil tuvalete gidiyorum bayım.
Tekrar kahkaha attı.
-Tuvalete gittiğini sanıyordum. Yaklaşık on beş dakika önce.
-Sen... ne?
-Uyanıktım. Senin beni izlemen hoşuma gitti. Nefesini yüzümde hissetmek f... Sandalyenin üzerindeki yastığı alıp yüzüne fırlattığımdan cümlesi yarım kalmıştı. Gülme sırası bendeydi. Kahkahalarımın eşliğinde mutfağa gidip dolaptan kahvaltılıkları çıkarmaya başladım. Sosisleri kızartırken Zack arkamdan belime sarılmış ve sabahlığımdan açıkta kalan boynuma küçük bir öpücük bırakmıştı.
-Tekrar günaydın meleğim.
Yanağımı öpüp elimdeki tavaya uzandı.
-Gerisini ben hallederim. Neden üzerini değiştirmiyorsun?
Onun çoktan üzerini giydiğini fark ettim. Bende onun yanağını öptüm ve hızla yatak odamıza gidip dolabı açtım. Gözümün önüne serilen rengârenk, fırfırlı elbiseler arasında kalmış siyah, düz elbiseyi aldım. Onu üzerime geçirdim ve sadece rimel ve pembe tonlarında bir ruj sürerek hazırlığımı tamamladım. Mutfağa girdiğimde Zack baştan aşağı beni süzüp hiçbir şey söylemedi. Birlikte sessizce kahvaltı ettik. Hatta zaman zaman birbirimizden bakışlarımızı kaçırdık.
Kahvaltı bittikten sonra yine aynı şekilde sessizce masayı toparladık. Etrafta sadece çatal bıçakların birbirine değmesinden oluşan ses vardı.
-Çıkalım mı artık? Kalanını gelince toplarım.
Başımı sessizce salladım ve yine sessizce, ikimizde tek kelime etmeden evden çıktık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayat
RomanceDaha önce hiç kendinizi dejavu yaşarken hissetmiş miydiniz? Rüyanızda gördüğünüz bir olayı sanki yaşamış gibi ya da yaşadığınız bir olayı rüyanızda gördüğünüzü zannettiğiniz oldu mu? Hayır mı yoksa evet mi? Isabell Wood bunu on dört yaşından beri ne...