- Isabell, tatlım okula geç kalıyorsun.
Bugün lisedeki ilk günümdü. Babamın işlerinden dolayı Tenesse’den ayrılmak zorunda kalmıştık. Ve Londra’ya gelmiştik. Okul değiştirmeyi sevmiyordum ama babamın işleri yüzenden hep seyahat ediyorduk. Ve ben şimdiye kadar tam dört okul değiştirmiştim ve bugün beşinci okuluma başlayacaktım. İçime kapanık bir kızdım. Bu yüzden okula alışmakta çok zorlanıyordum. Şimdiye kadar kimseyle yakın arkadaşlık kurmamaya dikkat ediyordum. Okulda serbest saatlerde kafamı kitaplara gömüyor ders sırasındada pür dikkat öğretmeni dinliyordum. Derslerim gayet iyiydi. Kitaplardan başka da yakın arkadaşım yoktu zaten.
Okuldaki popüler ve güzellik abidesi kızlarla takılmamaya özen gösteriyordum. Çünkü onların tek derdi moda ve erkeklerdi.
Benim modayla işim yoktu. Çok salaş ve hafif gotik giyiniyordum. Birazda erkeksi denebilir. Erkeklerle çok iyi anlaşıyorum. Bunu nereden mi biliyorum? Abim TY. Ona benim iletişim içinde olduğum tek kişi denebilir. Birlikte çok fazla zaman geçiriyoruz. Örneğin bowling oynuyoruz.
TY benden üç yaş büyük. Klasik bir tarzı var. Kot pantolonlar ve bol T-shirtler onun vazgeçilmezi. Birlikte çok iyi vakit geçiriyoruz. O çok sosyal biri ama bana da zaman ayırmaya özen gösteriyor. Bu yüzden bende elimden geldiğince onun sevdiği şeyleri yapmaya çalışıyorum. Örneğin genelde futbol oynuyoruz.
Ama ablam Brenda öyle değil. Tam bir sürtük. Sık taşınmamız en çok ona yarıyor. Yeni erkekler bulmasını kolaylaştırıyor. Ondan nefret ediyorum. Ailenin en küçüğü olmak bazen çok zor olabiliyor. Bütün pislik işlerini bazen benim üstüme yığabiliyor.
Babam durumundan memnun ama annem sesini çıkarmasa da eski hayatını özlüyor. Eski arkadaşlarını. Annem de benim gibi biraz içine kapanık o yüzden komşu edinmesi zor oluyor.
Tenesse küçük bir kasaba. Her taraf yemyeşil ve sessiz… Çok fazla insan yaşamıyor ama orayı seviyorum. Şimdiye kadar taşındığımız kasabalardan en sevdiğim yer orası. Çünkü orası sakin ve huzur dolu… Şehir gürültüsünden uzak… Ve orada özgürce ata biniyor ve istediğimi yapabiliyordum. Ve şimdi Londra’dayız. Burada hiç güneş açmaz mı?
Her neyse… Aklımdaki düşüncelerden kurtulup okula gitmem gerekiyor. Hayatımdan nefret ediyorum.
***
-Ben çıkıyorum anne.
-Kahvaltı etmeyecek misin?
-Aç değilim okulda bir şeyler atıştırırım.
-Bekle baban da kahvaltısını bitirdi. Seni okula bıraksın.
-Gerek yok yürüyeceğim. (Ne kadar geç gidersem o kadar iyi.) Neyse görüşürüz.
Annemleri üzmemek için bir şey demiyorum ama artık okul değiştirmekten bıkmıştım.
Ağır ağır yürüyordum. On beş dakika sonra okulun kapısındaydım. İçeri adım atar atmaz herkesin bana baktığını hissediyordum.
Hızla bahçeyi geçtim. Okul büyük yeşil bir bahçenin içine kurulmuş eski görkemli bir yapıydı. Binaya girip müdürün odasını buldum. Çok zor olmamıştı. Kapının üzerinde büyük ışıklı bir yazıyla MÜDÜR yazıyordu. Kapıyı tıklatıp içeri girdim.
-Merhaba Bay William. Ben Isabell Wood.
-Merhaba Bayan Wood. İçeri gelin. Evraklarınız yanınızda mı?
Evrakları verip ders programımı ve okulun krokisini aldım.
-Teşekkür ederim Bay William. İzninizle.
Odadan çıktığımda derin bir nefes aldım. Adam ne kadar soğuktu. Bir kere bile gülmemişti.
‘Bayan Wood’ diye içimden geçirdim. Komikti. Kendi kendime gülümseyerek odadan çıktım.
İlk dersim biyolojiydi. Hızlı bir şekilde koridorları gezdim. Biyoloji sınıfını bulmam lazımdı. Okul o kadar büyüktü ki… Yarım saat içinde biyoloji sınıfını buldum. Dersin yarısını kaçırmıştım. Kapıyı tıklattım.
-Girin.
Kalbimin hızlıca atıyorken kapıyı açtım. Konuşurken sesimin titrememesi için dua ediyordum.
- Merhaba Bayan John. Ben Isabell. Yeni…
-Yeni öğrencisin. Biliyorum geleceğinden haberim vardı. Kitabını masamdan alabilirsin. Boş bir yere otur lütfen.
Kitabımı alıp boş bir masa bulmaya çalıştım. Üç yer boştu sadece. İkisi arkalarda biri öndeydi. Öndekini tercih ettim. Yanımda kumral renkli gözlü bir çocuk oturuyordu. Vay canına bu hayatımda gördüğüm en muhteşem çocuktu. Bayan John’un sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
- Bayan Wood. Kendinizi tanıtır mısınız?
Şuan yeni bir okula gelmenin en iğrenç zamanını yaşıyordum. Kalabalıkta konuşmayı beceremezdim.
İşte şimdi batmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayat
Roman d'amourDaha önce hiç kendinizi dejavu yaşarken hissetmiş miydiniz? Rüyanızda gördüğünüz bir olayı sanki yaşamış gibi ya da yaşadığınız bir olayı rüyanızda gördüğünüzü zannettiğiniz oldu mu? Hayır mı yoksa evet mi? Isabell Wood bunu on dört yaşından beri ne...