Eve gelene kadar resim aklımdan çıkmamıştı. Bana ne oluyordu? Bu çocuğu gördüğümden beri hep onu düşünüyordum. Deliriyordum sanırım.
Akşam yemeğinde hiç konuşmamam annemi endişelendirmişti.
-Neyin var tatlım? İyi misin? Hasta mı oldun?
Annemin eli doğrudan alnıma gitmişti. Ateşimi ölçüyordu.
-Hayır, anne bir şeyim yok.
Hızla elini ittim.
-Sadece dalmışım. Neyse ben zaten tokum odama çıkıyorum. İyi geceler.
-İyi geceler kızım.
Babam arkamdan sevimli bir şekilde bana iyi geceler dilerken, annemin endişeli endişeli arkamdan baktığını hissedebiliyordum.
Odama çıkıp kendimi duşa attım. Vücudumu elmalı duş jeli ile yıkarken rahatladığımı hissediyordum. Banyomu ağır bir elma kokusu ve buhar kaplamıştı. Banyodan çıkıp bornozumu giydim. Buhar tutmuş aynada kendime baktım. Daha doğrusu bakmaya çalıştım. Buhar yüzünden silik iğrenç bir görüntü oluşmuştu. İşaret parmağımla aynaya ‘Robert’ yazdım. Sonra birinin görme ihtimaline karşın yazının üstüne kocaman bir çizik attım.
Banyodan çıkıp gardırobumun önünde durdum. Yatarken giyebileceğim bir şeyler bakındım. Mini turuncu şortumu üzerine de büyük bol beyaz bir T-shirt giydim. Saçlarımı tarayıp kuruttum. Yatağıma yattım örtüyü başımın üzerine kadar çektim. Bir an önce uyumalıydım. Ne kadar çabuk uyursam o kadar az rüya görürdüm.
Ama maalesef bu hiçbir zaman böyle olmamıştır.
Uykumun olduğunu hissediyordum. Vücudumda yorulmuştu. Ama bir türlü uyuyamıyordum. Rahat uyuyabilmek için banyo bile yapmıştım ama nafile.
Uzun bir süre yatakta bir o tarafa bir bu tarafa dönüp durdum.
Perdeden sızan güneş ışığının gözümü rahatsız etmesiyle uyandım.
Sabah mı olmuştu?
Telefonumu elime alıp saate baktım 7:43 gibi bir şey yazıyordu. Kalkıp yüzümü yıkadım. Bütün gece gözümü kırpmamıştım ve okula gitmem gerekiyordu.
***
Bugün okul su gibi geçmişti. Ve son dersin bitmesine sadece on dakika vardı. İngilizce dersindeydik ve Bay Paul bizi erken bıraktı.
Bugün stratejik bir plan uygulamaya karar vermiştim. Ama Amy’ye yakalanmamalıydım yoksa eve kadar benimle yürürdü ve planım yolunda gitmezdi.
Hızlı bir şekilde okul bahçesinden dışarı çıktım ve yolun başına doğru ilerledim. Orada biraz beklemeliydim. Duvara dayandım ve yoldan geçenleri izlemeye koyuldum. Bir süre sonra Robert beklediğim gibi önümden geçti.
-Bir dakikan var mı?
-Bana mı dedin?
-Şey… Aslında evet. Bir şey konuşmalıyım.
-Üzgünüm acelem var.
Ne kadar da kabaydı.
-Sadece bir dakika…

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayat
RomansaDaha önce hiç kendinizi dejavu yaşarken hissetmiş miydiniz? Rüyanızda gördüğünüz bir olayı sanki yaşamış gibi ya da yaşadığınız bir olayı rüyanızda gördüğünüzü zannettiğiniz oldu mu? Hayır mı yoksa evet mi? Isabell Wood bunu on dört yaşından beri ne...