SPOR

686 72 20
                                    

    Elimdeki kağıdın ne olduğunu anlayınca hemen cebime koydum.Yatakhaneye çıktıktan sonra üstümü değiştirdim.Altıma ispanyol paça tayt üstüme bordo bir kapişonlu geçirip saçımı ev topuzu yaptım.Telefonum,kulaklığımı, test kitabım ve kalem kutumu alıp etüt odasına geçtim sonuçta önümde üniversite sınavı vardı ve başarısız olmayı düşündüğüm söylenemezdi.

  

    Arkalarda bir masaya yerleşip dinamik çözmeye başladım.Fiziği bana sevdiren dokuzuncu sınıf hocama gerçekten minnettardım.Bir iki test bitirdikten sonra etüt odası dolmaya başladı bunun üzerine kulaklığımı takıp müzikle insanların sesini bastırmaya karar verdim.Debussy -claire  de lune.Sözsüz ve de büyüleyici.Beş test bitirdikten sonra yanlışlarıma geri dönüp yeniden çözmeyi denedim.Birkaçını halletsemde üç sorum kalmıştı sonra birine sormak için renkli ayraçlardan birini ucu açıkta kalacak şekilde kağıda yapıştırdım.

   Yanıma biri oturdu yer olmadığından dolayı oraya yerleştiğini düşünmüştüm.Sorulara odaklanıp çözmeye devam ettim altlarını çizerek çözerdim belki dışardan karalama gibi görünebilirdi ilk seçeneği çizip eledikten sonra ikinci seçeneğide eledim üçüncüsü doğru cevaptı ama diğer ikisini de kontrol ettim ne olur ne olmaz.

    Sıradaki soruyu çözemeyince daire içine alıp diğerine geçicektim ki yanımda ki kişi test kitabımı önüne çekip az önce yapamadığım soruyu çözüp önüme geri itti.Soruya bakmaya devam ederek

    "Cevabı merak etseydim arkadan da bakabilirdim."

   Tekarar önüne çekerek "Bak küçük ilk önce cisme etki eden kuvvetleri ayırıyorsun son-"diye anlatmaya başlayınca elimi sorunun üstüne kapattım ve dik dik ne oluyor dercesine Ayaz'ın suratına baktım.O da bana sanki normal bir şeymiş gibi bakmaya devam etti.Çocukla beni azarlaması dışında tek kelime etmişliğimiz hatta aynı ortamda bulunmuşluğumuz bile yoktu.Neyin samimiyetiydi bu?

    "Soruyu anlamak istiyor musun?"Elbette ama daha önce anlamam gereken başka soru işaretleri vardı.

    "Hayır."

    "Sen bilirsin."dedi ve kalkıp etüt odasından çıktı.

Neyin ukalalığı bu anlamadım ama bütün konsantrasyonumu yerle bir ettiği bir gerçekti.

  Yerimde oturup hevesimin yeniden gelmesini bekledim.Karnımdan gelen gurultu ve ağzımdaki kuruluk açlık hissimin benim için bir uyarısıydı.Kitaplarımı da alıp yemekhanenin yolunu tuttum.Merdivenlerden inerken Zeynep'e mesaj attım.

     Yemekhaneye iniyorum nerdesiniz?

   Bir dakika geçmeden cevap geldi.

     Sıradayoz,başlarda.

Adımlarımı sıklaştırıp sıranın direk başına yöneldim Baran'ın yardımıyla demirin üstünden atlayıp kaynak yaptım.Arkamdaki homurtulara rağmen bana direk bir şey söyleyen olmamıştı sonuçta son sınıftım ve hepsinden büyüktüm.Yemekte;yeşil fasulye,pirinç pilavı, salata ve ayran vardı.Sanırım okul isterse Fizan'da olsun hatta en uçuk okul olsun aşçınızın bir Türk olması heryerden belli oluyordu.Sırayla tepsileri alıp dışarıdaki masalardan birine kurulduk.Açlıkdan ölebilirdim.Hasretine dayanamayacağım bir şey varsa o da yemektir.Elime çatalı alıp etleri ayıkladım sebze yemeğinde etten nefret ederdim.Ağzımı doldurunca gözlerimi kapattıp tadına iyice vardım.

   

     "Hayır ben gerçekten anlamıyorum bir insan her seferinde nasıl aynı aşkla yer hemde her yemeği?"Bende her yemekte Kaya'nın bana çatışını anlamıyordum ama susup cevabımı bir çatal daha alıp dişlerime  vurarak ona bakıp ağzıma atarak verdim.

MAVİ ÇİLEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin