Bu bölüme resmen aşık oldum umarım sizde beğenirsiniz uzun tuttum iyi okumalar.Hadi biraz yorum patlaması yaşayalım , votelar da sizi bekler.Seviliyosunuz :*
Lütfen kendine zarar verme.Yalvarırım.
Konuşmak isteyip de konuşamamak çok zordu.Tüm düşüncelerim sustuklarımdaydı ama ben o kadar sessizdim ki ,kendi sustuklarımın çığlıklarını duyuyordum.Kullağımı tırmalıyordu belki de deliriyordum bilmiyordum,ne kadardır ağladığımı da bilmiyordum fakat nefes almakta güçlük çektiğim ve boğazımdaki yumru gittikçe ağırlaştığı için kısa zaman olmadığı aşikardı.
Poyraz'a ne ara bu kadar bağlanmış ve ihtiyaç duymaya başlamıştım, sanki o olmayınca biri sürekli diz kapaklarıma sopayla vuruyor ve ağzı üstü yere kapalanıyordum.Dizlerim parçalanıp avuç içlerim çiziliyordu ama o gelmiyordu.Küçük ve sivri çakıl taşlarının üstüne oturup gelmesini bekliyordum o sırada dizimdeki yaranın kabuğu bağlanıyor elimdeki sıyrıklar geçiyordu her yara gibi.Yokluğuna; yaralarım gibi alıştığımı ve artık geçtiğini hissediyordum fakat yine bir sopa darbesiyle yere kapaklanıyordum bazen yine aynı yerler bazen de farklı yerler yeniden yaralanıyor ve ben yine bekliyordum çakıl taşlarının üzerinde...Yoldan geçenler oluyordu fakat hiçbiri o değildi.Bir ,iki üç, dört ,beş....altmış yedi...doksan üç...tekrar tekrar düşüyordum ,en sonunda vazgeçiyordum yaralarıma aldırmadan kalkıp yoluma devam ediyordum çünkü artık anlıyordum ;gelmeyecekti.
Yürümeye devam ederken ,ayaktayken bile aklımda olması beni şaşırtıyordu ,sanki hep bir ağacın arkasından beni izliyormuş gibi geliyordu.Yapmadıkları bile ondan geliyorsa iyi geliyordu bana .Düştüğümde yanımda olmamasını bile sanki benim için yapıyordu ;gücümü,cesaretimi anlamam için.
Beni en çok şaşırtansa Ege'nin bıraktığı derin izlerin iyileşmesine sebep oluyordu hatta hiç olmamışlar gibiydi.Bir daha asla dediğim duyguları yaşıyor olmam ilginçti.Ege beni üzdüğünde içimde kırılan ,paramparça olup kaybettiğim bazı parçalar vardı ;bir daha başkası tarafından kırılması imkansız sadece bir kişiye aitmiş gibi gelen yerler fakat bir kalbin aynı yerden kırılabildiğini öğretti bana.Bir kalbi yamayabileceğini ve paramparça edebileceğini öğretti.
Aklım karmakarışık ve duygularım artık anlamsızdı sevdiğim adama nefret ,nefret ettiğim adama sevgi besliyordum.Sevgi ve nefret.Nefret ve sevgi.Bir arada olmaları olanaksızdı;mavi bir çilek gibi.
Ağlamaktan yorgun düşen göz kapaklarım kapılarını kapatırken ben bilinçaltımı rüyalar alemine açıyordum.İyi geceler gerçek hayat.Günaydın kabuslarım,rüyalarım.
Ezgi'nin Ağzından
Yatağa gireli iki saat olmuştu uyumuş olmalıydı kafamı yavaşça aşağı indirip ayık olup olmadığına baktım.Çok ağır bir uykusu vardı bir keresinde kabus görmüş ve çığlık atmıştım karşı yatakhanedeki erkekler bile sesimi duyarken hanfendi hatırlamıyordu bile.Camış.
"Lena?"dedim ama yanıt gelmedi sessizce aşağı indim telefonunu neresine sokmuştu bu?
"Yastığının altında yastığının."dedi Zeynep yan yataktan .Allah belanı versin!Mal ödüm koptu.Baş parmağımla damağımı yukarı kaldırdım.Zeynep ve Lena'nın yatakları yan yana alt katta olduğu için birbirlerini görüyorlardı.
Elimi yavaş hareketlerle yastığın altına soktum hemen kenarda olduğu için almam kolay oldu.
Zeynep'le yatakhanenin diğer ucuna gidip duvara yaslandık.Sürekli telefonu elinde olduğu için bir ipucu bulabilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ ÇİLEK
Teen FictionSon sınıf..Ormanın ortasına kurulmuş yatılı okulumuza gelen yeni bir öğrenci... Daha önce hiç kimsede hissetmediğim şeyleri hissettim ona ilk baktığımda;hiçbir şey. Onda o masmavi gözleri dışında, her şey kapkaranlıktı. "En sevdiğin meyve ne?" ...