Taehyung yağmurun yağmasıyla adımlarını hızlandırmıştı. İçinden siktir, bir bu eksikti diye geçirdi. Geçen tüm taksilere öfkeyle baktı, bir tane bile boş taksi yoktu. Neden insanlar evlerinde oturmazlardı ki? dedi yeniden. Bu sorunun saçma olduğunun o da farkındaydı, ama geç kaldığı işi onu endişelendirdiğinden ne söylediğinin şu an için mantıklı olup olmadığını pek umursamıyordu.
Koşar adım işine giderken, gözü bomboş sahildeki çocuğa çarptı. Öylece duruyor, yağmur altında ıslanıyordu. Bir şeyleri bekliyor gibi duruyordu. Ve Tanrı bilirdi ki, paraya ihtiyacı olmasa, asla bu yağmurda dışarıda olmak istemezdi. Şimdi o gencin öylece yağmur altında beklemesi, tamamen anlayamadığı bir şeydi.
"Deli mi bu?" diye mırıldandı kendi kendine.
Sorusunun üstüne genç kendini denize bıraktığında, gözleri kocaman açıldı. Taehyung şaşkın şaşkın bakakaldı düşen gencin ardından. Olan şeyleri idrak edebilmesi saniyelerini alsa da, en sonunda kendine geldi. Ne yapması gerektiğini pek bilemese de, o genci dalgalanan denizden çekip almak istedi. Düşündüğü tek şey o canın kurtulmasıydı, çünkü Taehyung'un hayatının odak noktası insanları yaşatmaktı.
Bilmiyordu ki, genç kendini zaten öldürmek istiyordu.
Koştu, oraya vardığında ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu. Hızlıca kendini suya bıraktı. Buz gibi su bedeninin irkilmesine sebep olmuştu. Ama endişesi bunu ona hissettirmiyordu. Kendini bırakmış bedene yöneldi hemen, kollarını beline sardığı an genç adam kendini tamamen ona bıraktı.
Yavaş yavaş kıyıya ulaştı ve zeminin üzerine koymaya çalıştı genç adamı. Taehyung zorlanıyordu büyük bedeni taşırken, ama uzun uğraşlar sonucunda başarıyla tamamladı. Eline geçirdiği telefonla hemen ambulansı aradı ve başında beklemeye başladı.
***
Bedeni tir tir titriyordu hala Seokjin'in. Ne olduğunu anlayamadı, hala acıyı hissediyor oluşu onu şaşırttı. Çünkü en son gülümsediğini hatırlıyordu son nefesini verirken, şimdi acıyı hissediyor oluşu yaşadığını belirtmiyor muydu? Gözlerini zorla açmaya çalıştı ve beyaz bir tavanla karşı karşıya gelince kaşlarını çattı.
"Neredeyim ben?"
Gözlerini odada dolaştırdı, sadece beyaz rengin hakimiyet kurduğu bu odada, perdelerinin hala çekilmediği o camdan içeriye giren karanlık tamamen hapsetmişti beyazlığı.
Sağ tarafa çevirdi gözlerini bu sefer. Battaniyeye sıkıca sarılmış ve yanı başında sandalyede oturan bir genç vardı. Tanıyamadı, çünkü bu genci ilk kez görmüştü. Tanıdığı biri olmadığı belliydi, zaten çok fazla tanıdığı olmadığından bunu anlayabilmek zor değildi. Hatırlamaya çalıştı beynini zorlarcasına. Ama hiçbir şey gelmiyordu aklına. O sadece kendini bıraktığını hatırlıyordu, derin sulara.
Yüzünü buruşturdu sinirle, hala yaşıyor olduğu gerçeği tüm umudunu kırmıştı. "Ölmeyi bile beceremedim." diye mırıldandı.
Yanı başında duran genç gözlerini açmaya başladığında, ona bakmaya devam etti. Aslında kendini gizlemek isterdi şimdi, yorulana kadar taşıdığı o tuğlalarla ördüğü kalın duvarların arkasına sığınmak isterdi. Ama bu sefer yapmadı, bu sefer kendini gizleme ihtiyacı duymadı. Zaten artık bakışları da birbirleriyle buluşmuştu.
Gencin gözlerine bakmaya devam etti, hiçbir şey söylemeden öylece baktı. Büyük gözler de aynı şekilde ona bakakalmıştı. Ya ikisinin de konuşmaya cesareti yoktu, ya da ikisi de bu bakışmanın kendileri için daha kolay olacağını biliyorlardı. Çünkü ne Taehyung ona neden atladığını sormak istiyordu, ne de Seokjin ona neden ölemediğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moondust | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Gözyaşlarını kuruttuğu mektubu bıraktı ardında. İçine sığmayan sevgisini dökmek istedi satırlara. Yetmedi, yazmak istedi sayfalarca. Ne kağıt yeterdi sevgisini anlatmaya, ne de ömrü. Ona olan sevgisini ay tozlarına gömdü.