Taehyung yerden aldığı tişörtü giyerek kapıyı açmaya yöneldi. Kapı ısrarla çalıyor, Taehyung'un hızlanmış nefesinin kontrolünü eline almaya çalışmasına engel oluyordu. Kapıyı açtığında, karşısında gördüğü kişi sendelemesine yol açtı.
Yoongi ellerindeki içki dolu poşetlerle karşısında duruyordu. Taehyung'un birbirine karışmış saçları ve boynundaki kızarmış izler dikkatini çekse de ses etmedi.
"Biraz içelim dedim, buna ihtiyacım var."
Taehyung elleriyle içeriye girmesi için işaret etti.
"Girsene."
Yoongi boşta kalan eliyle Taehyung'un boynunu gösterdi.
"Bu halin ne senin?"
Yoongi'nin sorusu Taehyung'un elini ayağına dolaştırmıştı. Karşısındaki meraklı gözlerden kaçırdığı bakışlarını nereye çevirse bilemiyordu. Ellerini ensesine koydu ve karıştırdı. Buna nasıl bir cevap verilirdi ki? Seokjin yaptı diyemezdi, sevgilim yaptı diyemezdi. Kapıya çarptım, hiç diyemezdi.
"Tamam cevap istemiyorum, beynim zaten fazlasıyla bulanık. Sadece artık o kapıyı rahat bırak." Yoongi'nin elleriyle gösterdiği dış kapı, Taehyung'un gözlerini devirmesine neden oldu.
"Dalmışım." Gülümsedi ve kapıyı ayağıyla iterek kapattı.
Aklını meşgul eden şey, salondaki koltukta oturan Seokjin'di. Yoongi'ye aralarındaki ilişkiyi hala söylememişti Taehyung. Ya fırsatı olmamıştı buna ya da çekiniyordu ondan. Çünkü Yoongi, Seokjin'den pek haz etmiyordu. Şimdi öğrendiğinde ne tepki vereceğini merak ediyordu. Avuç içlerinin terlemesine engel olamadı. Yoongi'yi kırmak isteyeceği son şey bile değildi fakat, şimdi öğrenecekleri onu bir hayli kıracak ve üzecekti. Bundan çokça emindi.
Seokjin oturduğu koltukta doğruldu ve elleriyle saçlarını taradı. Duyduğu sesin tanıdıklığı, kalbindeki heyecanı bir miktar daha artmasını sağlamıştı.
Yoongi salona girdiğinde, şaşkınlıkla açılan gözlerini Seokjin'e dikti.
"Senin burada ne işin var?"
Seokjin kaşlarını çattı ve Yoongi'nin sorusuna anlam verememiş gibi baktı.
"Sevgilimin evine gelebilmek için, bir işim olmasına mı ihtiyacım var?"
İkisinin arasında esen soğuk ve sert rüzgarlar, adeta Taehyung'u üşütüyor, bedeninin buz kesilmesine neden oluyordu.
"Sevgilin mi?" Yoongi gözlerini Taehyung'a çevirdi. Kalbinin kırıldığı, gözlerinden kolayca okunuyordu. "Siz sevgili misiniz?"
Taehyung gözlerini sımsıkı kapattı, kendini suçlu hissetti. O en yakın arkadaşıydı, her zaman yanında olan, koruyan, gerçekten değer veren en yakın arkadaşıydı. Ona bunu söyleyememiş olması, mutlaka kalbini kıracaktı. Ve Taehyung, o kalbi kırmaktan dolayı fazladıyla suçlu hissediyordu.
"Bak, aslında sana söylemek çok istedim." Taehyung ellerine çevirdiği gözlerini yeniden Yoongi'ye çevirdi. "Fakat bir türlü doğru zamanı bulamadım."
Yoongi afallamış gibi arkasındaki koltuğa oturdu, elindeki poşeti yere bıraktı. Sustu, bir süre odada sadece sessizlik hakim oldu. Öyle ki, belli bir süreden sonra bu sessizlik her birini rahatsız eden bir gürültüye dönüştü.
"Ne zamandır?" Yoongi bakışlarını Taehyung'a çevirdi. "Ne zamandır doğru zamanı bulamadın?"
Taehyung yutkundu. Söylediği bir bahane miydi? Kendisi bile bilmiyordu. Neden söylemediği hakkında bir fikri yoktu. Bu konuyu neden bu kadar ertelediği hakkında bir fikri yoktu. Bu sorunun cevabı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moondust | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Gözyaşlarını kuruttuğu mektubu bıraktı ardında. İçine sığmayan sevgisini dökmek istedi satırlara. Yetmedi, yazmak istedi sayfalarca. Ne kağıt yeterdi sevgisini anlatmaya, ne de ömrü. Ona olan sevgisini ay tozlarına gömdü.