Seokjin onu tanımıştı ama ne yapacağını bilemedi o an. Onu hatırladığını belli ederse babannesi ona mutlaka sorular soracaktı, ona gerçeği söylemediği zaman ise mutlaka yakalanacaktı. Babannesi onun yalan söylediğini hemen anlardı. Ayrıca o gence karşı mahçubiyet varken kalbinde, onu tanımamazlıktan gelmek en iyi seçim olacaktı.
"Sonunda geldiniz." dedi Seokjin, sesinin tonunu ayarlayamamıştı. Kızgındı aslında, ama gördüğü sima onu şaşkınlığa uğratmıştı. Böylece söyledikleri tam anlamıyla kızgınlığını belirtmiyordu.
Taehyung öylece kaldı. Sandı ki tanıyacaktı kendisini. Belki özür dileyecekti, belki de yeniden kızacaktı ama yine de hatırlayacaktı. Onu hiç tanımamış olmasına rağmen hatırlayamamasına alındı.
Hafifçe yutkundu, eğer o tanıdığını belli etmiyorsa kendisi de belli etmeyecekti. Gülümsedi ve başını selam vermek adına hafifçe eğdi.
"Merhaba, beklettiğim için üzgünüm."
Neden bu kadar heyecanlanmıştı? 3 ay geçmişti bile üstünden. Onun yüzünden işinden bile kavulmuştu ve buna rağmen bir teşekkür bile almamıştı ondan. Ama neden böyle heyecanlanıyordu? Neden sanki onu gördüğüne sevinmiş gibi hissediyordu? Halbuki karşısındaki genç tanımamıştı bile onu. Kırıldı buna, sanki hakkı varmış gibi kırılmaya.
"Önemli değil evladım." dedi yaşlı kadın yüzüne kondurduğu tebessümle.
Seokjin babannesine bakıp boğazını temizledi.
"Babannemin iyileşmesini istiyorum." sesi kırgın çıkmıştı. Bakışları yeniden Taehyung'a döndüğünde içindeki endişeyi belli etmemeye çalışsa da kalbindeki yoğun his buna izin vermemişti. Yutkundu Seokjin. "Ne olursa olsun, elinizden gelenin en iyisini yapmanızı istiyorum."
Taehyung'un yüreği burkuldu. Yutkundu. İlk hastasının tanıdığı biri olması onu zorluyordu.
Tanıdığı? Gerçekten tanıyor muydu ki onu?
Zihnindeki cevapsız soruları bir kenara attı. Gözleri yeniden Seokjin'le buluştuğunda, sesini toparlayarak konuştu.
"Emin olun, yapabildiğimin en iyisine ulaşmadan, elimdekinin daha fazlasını vermeden hiçbir şeyi bırakmam." ciddiyetle kurduğu bu cümleyle, tebrik etmişti kendini. "Ayrıca Doktor Park, çok iyi bir doktordur."
Seokjin başını salladı anladığını belirtircesine, gözlerini hiç ayırmadan baktı karşısındakine. Onu hiç tanıyamamıştı belki ve hatta o gün hayatını kurtardığı için ona çok kızmıştı, ama şimdi minnet doluydu ona. Hem kurtardığına, hem de hatırladığını belli etmeyerek onu selamladığına. Seokjin emindi ki, karşısındaki genç onu hatırlamıştı. Yine de bir özürden kaçmak adına kurduğu bu küçük tanımamazlık oyununda ona katılmış ve hiçbir şeyi belli etmemişti. Belki de karşısındaki genç, sadece ona iyi gelmek istemişti.
İkisi arasındaki bakışma öylece sürdü. Sanki 3 ay boyunca, birbirlerini görmek istemişler gibi, sanki birbirlerine ihtiyaçları var gibi, sanki hayatlarındaki tüm acıları bu bakışma sonlandırıyor gibi. Onlar da farkındaydı bunun tuhaf olduğunun, ama yine de anlayamıyorlardı tanıdık olmayan bu hissi.
Bir süre sonra kapı açıldı. Taehyung kırmızı saçları görünce birden rahatladı. Tecrübesi olan biri bu durumu daha iyi atlatabilir diye düşündü.
Park Jimin, içeriye girer girmez eğilerek selamladı hastaları.
"Tetkikleriniz için birkaç doktorla görüşmem gerekti. Çok beklettiysem özürlerimi iletmek isterim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moondust | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Gözyaşlarını kuruttuğu mektubu bıraktı ardında. İçine sığmayan sevgisini dökmek istedi satırlara. Yetmedi, yazmak istedi sayfalarca. Ne kağıt yeterdi sevgisini anlatmaya, ne de ömrü. Ona olan sevgisini ay tozlarına gömdü.