"Yoongi çok inatçıdır, beni affettiğine hala inanamıyorum." dedi Taehyung, elleriyle Seokjin'in bacağına yuvarlaklar çizmeye devam etti. "Saatlerce oturup yemek yedik ve sana hakaret etmedi. Tamam birkaç laf sokma dışında." Kıkırdadı. "Bu hala inanılmaz geliyor ama çok mutluyum. Onu geri kazandığım için, çok mutluyum."
Seokjin elleriyle Taehyung'un ensesindeki saçları okşuyor, dizlerine yatırdığı sevgilisinin heyecan dolu konuşmasını dinliyordu.
"Bugün gelmese bile yarın gelecekti Taehyung, o seni çok seviyor."
Taehyung başını kaldırdı Seokjin'in dizinden, gözlerini ona getirdi.
"Seokjin," dedi merakla, "Onunla konuştun değil mi?"
Seokjin başıyla onayladı.
"Sadece yanlış anlaşılmayı düzelttim."
Taehyung büyük bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Bu adam nasıl biriydi ki, yaptığı her harekette, her düşüncesinde daha da aşık ediyordu kendisine? Taehyung gülümsemesini soldurmadan Seokjin'e yanaştı ve elleriyle saçlarını okşamaya başladı.
"Küçücük bir hareketin bile," dedi heyecanlı sesiyle, "Beni sana aşık ediyor sevgilim."
Seokjin gülümsedi ve Taehyung'un saçlarını okşadığı ellerinden öptü.
"Her saçımı okşadığında, kendimi çocuk gibi hissediyorum." dedi, gerçekten öyle hissediyordu. Çünkü saçları okşanmayalı çok olmuştu. Bir kez daha öptü ellerinden, "İstediğim kadar özgür olabilirmişim gibi, istediğim kadar hata yapabilirmişim gibi, sanki... Beni koruyan bir melek var ve ben hiç zarar görmezmişim gibi." Gözlerini Taehyung'a çevirdi. "Seninleyken, eksik kalan tüm yanlarımın dolduğunu hissediyorum, yaşayamadığım tüm zamanlarımı geç bile kalsam yaşayabiliyorum. Çok ilginç... Ama seninleyken, her şeyi unutabiliyorum."
Taehyung oturduğu koltukta hafifçe doğruldu ve Seokjin'in saçlarına öpücük kondurdu.
"Benimleyken çocuk gibi hissetmeni seviyorum. Yaşayamadığın tüm anları yaşamanı seviyorum, saçını okşadığımda heyecanlanıp bana bakmanı seviyorum." Elleriyle saçlarını okşamaya devam etti. "Söylediğin her kelimenin aynısını bana yaşatmanı seviyorum. Seni çok seviyorum, bu kadar sevebilir mi bir insan, aklım almıyor ama seni gerçekten çok seviyorum."
Seokjin, Taehyung'un gülümseyen dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Ona temas ettiği her an, yeniden heyecanlanıyor sanki ilk kez dokunuyor gibi kalbine söz geçiremiyordu. Onu hem ölesiye öpmek istiyor, hem de zarar görmesin diye narince dokundurmak istiyordu dudaklarını. Ne yapsa bilemiyordu, her öptüğünde, ona sahip olmak istiyor fakat masum bakışlarıyla karşılaştığı an sadece sarılmakla yetinebiliyordu. Hem delicesine arzuluyor, hem de sadece gözlerini ondan ayırmayıp sevdiğini öylece izlemek istiyordu. Bu kararsızlık Seokjin'i bazen yalpalatıyor olsa da, çoğu zaman kendisine söz geçiriyor ve sevdiğini sadece sözleriyle ifade etmeyi tercih ediyordu.
"Güzel anılarımıza tanık olacak yeni adresi buldum." dedi Seokjin, aklından geçen tüm düşünceleri bir kenara itmişti.
Taehyung heyecanla baktı ona.
"Neresi?"
"Lunapark."
Taehyung'un aklına gelen anı, tamamiyle yüzünün düşmesini sağlamıştı. Seokjin o günü hatırladığını hemen anlamıştı.
"Hayır, hayır sevgilim. Yüzünü asmak yok." Elleriyle Taehyung'un büzüşmüş dudaklarını sıktı. "Artık kötü anılar yok, artık üzülmek yok. Sadece gülümsemek var. İkimiz için bundan sonra sadece mutlu olmak var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moondust | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Gözyaşlarını kuruttuğu mektubu bıraktı ardında. İçine sığmayan sevgisini dökmek istedi satırlara. Yetmedi, yazmak istedi sayfalarca. Ne kağıt yeterdi sevgisini anlatmaya, ne de ömrü. Ona olan sevgisini ay tozlarına gömdü.