Taehyung ve Seokjin koltukta oturmuş film izliyordu. Fakat Taehyung sadece bakmakla yetiniyordu, çünkü aklını kurcalayan ve tüm içini sıkıntıyla kaplayan bir konu vardı; Park Jimin.
Doktor Park'ı merak ediyordu, nerede olduğunu, hangi halde olduğunu çok merak ediyordu. O güçlü biriydi, belki çok haz etmediği bir karakteri vardı fakat Taehyung ondan çok şey öğreniyordu. Ayrıca zamanının çoğunu onunla geçiriyor olduğundan ona alışmıştı. Ve şimdi onu böyle pes ederken görmeyi hiç istemiyordu. Çünkü doktorluğunu hep örnek almış başarısının sırrını inatçılığı ve kararlılığı olduğunu düşünmüştü. Fakat şimdi örnek aldığı doktor, bir hayli bitikti ve bu istemeden bile olsa Taehyung'u üzüyordu.
Sıkıntıyla ofladı ve düşüncelerini serbest bıraktı. Bunu yapmalıydı, çünkü düşündükçe daha çok üzülüyordu. Bakışlarını Seokjin'e çevirdi. Öylece televizyona bakıyordu, bir müddet gözleriyle sevdi onu, yanındayken bile böylesine özlem duyabilir miydi? Böylesine hasretle bakabilir miydi karşısındaki adama?
"Neye daldın?" diye sordu Taehyung, aklını kurcalayan bir şeyler olduğunu düşündü. Bunu hissedebiliyordu.
Seokjin bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdi.
"Hiçbir şeye," Gülümsedi ve devam etti. "Gel sen şöyle, seni özledim."
Taehyung gülümseyerek Seokjin'in açtığı kollarının altına girdi ve göğsüne yattı. Huzurun tüm tanımı buydu Taehyung için, tüm düşüncelerini yok edecek tek yer burasıydı. Onu böylesine mutlu edebilecek tek koku, Seokjin'in kokusuydu.
Seokjin ellerini Taehyung'un saçlarında gezdiriyor, hoşuna gittiğini bildiği için elleri ağrıyor olsa bile yapmaya devam ediyordu. Taehyung farketmese bile, Seokjin küçük şeylerle bile onu mutlu etmeyi çok seviyordu.
"Diyorum ki," dedi Taehyung, ellerini Seokjin'in bacağında gezdiriyor, yuvarlaklar çiziyordu. "Artık beraber yaşayalım. Hazır kaç gündür böyleyiz, evine gitme. Tüm eşyalarını buraya getir ve beraber yaşayalım."
Seokjin okşadığı saçları bıraktı. Duyduğu teklif bir hayli heyecanlandırmıştı onu.
"Sahiden mi? Gerçekten bunu istiyor musun?" Seokjin'in heyecanla çıkan sesi, Taehyung'un bakışlarının ona dönmesini sağladı.
Taehyung gülümsedi ve başını onaylarcasına salladı.
"Bu ev sana alıştı. Ben... Sana çok alıştım. Sabah seninle uyanmaya, gece seninle uyumaya, beraber kahvaltı yapmaya... Öylesine alıştım ki sana, sanki yıllardır böyleyiz gibi geliyor. Sanki yıllardır birbirimizinmişiz gibi geliyor."
Seokjin gülümsedi Taehyung'un dediklerine. Elleriyle çenesinden tuttu ve bir öpücük kondurdu dudaklarına.
Taehyung hoşuna gitmiş gibi gülümsedi.
"Bir kez daha öp."
***
Cebindeki titreşim Taehyung'u derin uykusundan uyandırmıştı. Ne olduğunu anlamadı ve bir süre uyku sersemiyle etrafına baktı. Titreşim artık öylesine büyümüştü ki, nereden geldiğini fark etti. Çıkarmayı unuttuğu telefonunu cebinden çıkarttı ve Doktor Park yazısını gördüğü an üstüne soğuk su dökülmüş gibi ayıldı.
Sevgilisinin kollarından onu rahatsız etmek istemiyormuş gibi ayrıldı ve adımlarını odanın dışına yöneltip, aramayı cevapladı.
"Alo?" Telefondan hiçbir ses gelmeyince tekrarladı. "Alo? Doktor Park?"
"Merhaba, Doktor Park şu an çok kötü bir halde ve bana sizi aramam gerektiğini söyledi."
Taehyung hızlanan kalbine aldırmadı ve konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moondust | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Gözyaşlarını kuruttuğu mektubu bıraktı ardında. İçine sığmayan sevgisini dökmek istedi satırlara. Yetmedi, yazmak istedi sayfalarca. Ne kağıt yeterdi sevgisini anlatmaya, ne de ömrü. Ona olan sevgisini ay tozlarına gömdü.