"Ama ben annemi bırakmak istemiyorum." dedi küçük çocuk, Taehyung onun ağlamaklı sesinden nasıl hissettiğini anlayabiliyordu. Sandalyesini geriye doğru ittirip kalktı ve ayakta duran küçük çocuğun yanına geldi. Onunla aynı hizaya gelebilmek için eğildi ve elleriyle alnındaki saçları geriye doğru attı.
"Annen de seni bırakmak istemiyor." dedi Taehyung, "O ameliyatı, seni bırakmak istemediği için olmak istiyor."
Küçük çocuk dolan gözlerini Taehyung'a getirdi.
"Ama insanlar bırakmak istemediklerini de bırakabiliyor bazen." küçük çocuk, elleriyle dolan gözlerini sildi. "Babam öldüğü zaman, annem bana öyle demişti."
Taehyung'un boğazında oluşan düğüm konuşmasına izin vermedi bir süre. Seokjin'in gidişinin ardından üç ay geçmişti geçmesine ama acısını hala en derinden hissedebiliyordu.
"Elbette." dedi Taehyung, ellerini çocuğun omuzlarına getirip tuttu. "Bazen bizi bırakmak istemeseler bile, bırakmak durumunda kalırlar." Derin bir nefes aldı. "Ama bırakırken bile, geride kalan sevdiklerini düşünür öyle bırakırlar. Ayrıca..." Gözlerini koltukta oturan kadına getirdi. "Annenin seni bırakmayacağına inanmalısın, tam olarak buradan." Ellerini küçücük çocuğun kalbine getirdi. "Tam olarak buradan seni bırakmayacağına inanırsan, o zaman seni asla bırakmazlar."
Çocuk kaşlarını masumca yukarıya doğru kaldırdı.
"Ama eğer ya bırakırsa?" Yanaklarından süzülen yaşı kollarıyla sildi. "Ben buna kocaman inansam bile, o beni bırakırsa ne yapacağım?"
Taehyung baş parmağıyla, çocuğun yanaklarındaki yaşı sildi.
"Eğer seni bırakmayacağına inanırsan, o senin yanında olmasa bile onu hissedebilirsin." Acıyla gülümsedi ve ellerini küçük çocuğun kalbine yeniden getirdi. "Tam olarak buradan, onun her zaman yanında kalacağını hissedebilirsin."
***
"Kahve yaptım." dedi Yoongi, balkonun kapısından dikkatlice geçmiş, kahveleri dökmemek için yavaş hareket ediyordu. Elindeki kupalardan birini Taehyung'a uzattı. "Al bakalım."
Taehyung teşekkür edercesine gülümsedi ve elindeki kupayı aldı. Bir süre sessizlik oluştu, fakat bu sessizliği Taehyung bozdu.
"Yoongi," dedi Taehyung, bakışlarını elindeki kahveden çekip yanındaki arkadaşına getirdi. "Seokjin gideli üç ay oldu, sadece üç ay... Ama neden onun sıcaklığını artık hatırlayamıyorum?"
Yoongi gergince yutkundu, buna verebilecek bir cevap yoktu. Hiçbir kelime birleşip bu sorunun cevabını oluşturamazdı.
"Şurası." dedi tek eliyle kalbini gösterdi. "Kızgın bir ateşe atılmış gibi, hiç geçmiyor." Acıyla gülümsedi. "Alışılacak bir şey olduğunu biliyorum ama... Ama alışmak istemiyorum. Gidişini kabullenmek, ona veda etmek istemiyorum. Acısını yüreğimde yaşamak istiyorum, o acıyı kaybetmek istemiyorum." Dolan gözlerini önündeki kahve bardağına getirdi. Etrafı bulanık görüyordu, fakat nasıl gördüğü umrunda dahi değildi. "Onunla ilgili her şeyi hatırlamak istiyorum, anılarımızı hatırlamak istiyorum, dokunuşlarını hatırlamak istiyorum, sıcaklığını hatırlamak istiyorum." Sustu, her geçen gün kalbinde çoğalan o acının çığlıkları dökülüyordu dudaklarından. Direndi, boğazında canını yakarcasına oluşan hıçkırığa karşı direndi. "Onu unutmak istemiyorum ama zaman geçtikçe aklımdan siliniyor... Sıcaklığını unuttum, bana olan dokunuşlarını, bakışlarını... Gideli çok olmadı Yoongi, ama ben asırlar geçmiş gibi hissediyorum. Gideli çok olmadı ama sıcaklığını unutuyorum, ben unutmak istemesem bile..." Eliyle kafasına hafifçe vurdu. "Burası unutuyor onu. Sesini hatırlayamıyorum, sesini hatırlayamıyorum Yoongi. Halbuki en sevdiğim ses onun sesiydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moondust | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Gözyaşlarını kuruttuğu mektubu bıraktı ardında. İçine sığmayan sevgisini dökmek istedi satırlara. Yetmedi, yazmak istedi sayfalarca. Ne kağıt yeterdi sevgisini anlatmaya, ne de ömrü. Ona olan sevgisini ay tozlarına gömdü.