-16-

1.8K 215 72
                                    

Seokjin'in söylediği şey üzerine Taehyung sahilde kalmayı kabul etmişti. İkili şimdi yeşil çimlerin üzerinde yatıyor, gökyüzü ve deniz uyumunun güzelliğini izliyorlardı. Beraber olmak güzeldi onlar için, nefes almak gibiydi. İnsan nefes almadan yaşayabilir miydi? Sanki şimdi ikisinden birisi gitse, ikisi de nefes alamayacaktı.

Seokjin yattığı çimlerde yana doğru döndü ve yastık yaptığı koluna yasladı başını. Şimdi kendisi için en güzel manzara olan Taehyung'u izliyordu.

Denizin ve gökyüzünün eşsiz buluşmasına, güneşin batışı da eklenmişti. Masmavi olan gökyüzü, güneşin batarken ardında bıraktığı kırmızılıkları sarmalıyor gibiydi. Herkesi cezbeden bu güzellik, Seokjin'inin ilgisini çekmiyordu şu an. Çünkü yanı başında yatan adam, tüm manzaralardan çok daha güzeldi onun için.

Öpmeye doyamadığı ince dudakları, tüm masumiyetini gösterdiği büyük gözleri, özenle konulmuş uzun kirpikleri... Her bir noktası eşsiz güzellikteydi ve Taehyung'da buluşmuştu. Bu kadar güzel olmasına inanamadı, o güzelliğin kalbinde yer edinebilmesi imkansız gibi geliyordu. Ona sahip olmak, hala bir rüyadaymış gibi hissettiriyordu. Sanki bir anda uyanacak, korktuğu o kabusla karşılacaktı. Korktu, tam olarak şimdi onu kaybetmekten fazlasıyla korktu. İstedi ki, o yüzü hiçbir zaman unutmak zorunda kalmasın. Gözleri o yüzden hiç eksik kalmasın. Seokjin istedi ki, onun yüreğinden hiç çıkmasın.

Hafif bir rüzgar esti, tenleri o rüzgarla irkildi. Taehyung'un saçları dökülünce gözlerine, Seokjin o tutamları elleriyle geriye attı.

"Çok güzelsin." Seokjin boşta kalan elini Taehyung'un üstüne yerleştirdi ve sarıldı. "Söylemekten asla bıkmayacağım, sen çok güzelsin."

Taehyung kulağına dolan ses üzerine gülümsedi. Fakat öyle hızlanmıştı ki kalbi, sanki sonsuza dek ondan duyacağı her güzel cümlede hissedecekti bunu. Bedenini Seokjin'e doğru döndürdü, ona da büyğk bir gülümseme sundu. Bakışlarını hiç ayırmadan baktı ona, en çok bunu seviyordu; ona tek kelime dahi etmeden bakışlarıyla çok şey anlatabilmeyi, ve bunu seviyordu; bakışlarıyla anlattığı her şey Seokjin tarafından anlaşılabiliyordu. Seokjin'e doğru attı kolunu, sarıldığı bedenin sırtında küçük daireler çiziyordu.

"Nasıl kalbimin böyle hızlı atmasını sağlayabilirsin?" dedi Taehyung gülümseyerek, "Hem de her kelimende."

İkisinin de gözleri birbirlerinden ayrılmıyordu. Nasıl böylesine derin anlamlar yüklenirdi bakışlara bilinmez, ama bu iki adam sadece bakışlarıyla birbirlerine çok şey anlatabiliyordu.

Gülümsedi Seokjin ve kaşlarını kaldırarak konuştu.

"Çünkü bana aşıksın."

Taehyung güldü, gözlerini onaylarcasına kapattı.

"Evet, sana aşığım."

Seokjin uzanıp öptü Taehyung'un dudaklarından ve geri çekildiğinde konuştu.

"Seni bir yere götürmek istiyorum."

***

Yürüdükleri yokuşun etkisiyle nefes nefese kalmış bedenleri, Seokjin'in durdurmasıyla rahatlamıştı.

"İşte burası."

Taehyung, uzun, eski binaya baktığında neresi olduğunu anlamaya çalıştı. Üstünde gezdirdiği gözleri, kütüphane yazısını görünce şaşırdı.

"Kütüphane mi?"

Taehyung'un bakışları Seokjin'e döndüğünde, gözlerini ayırmadan büyük binaya baktığını gördü. Buraya neden büyük bir özlemle bakıyordu pek anlamadı.

moondust | taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin