-4-

2.4K 258 115
                                    

Seokjin ayağa kalktı, diyecek hiçbir şeyi yoktu artık. Elinden geleni yapmaya çalışıyordu aslında, ama çok fazla zorlanıyordu. Yine de eskisine göre çok yol kat etmiş gibi hissetmişti. Şimdi duydukları tüm umudunu kırmıştı.

Gözlerinin doluşunu engelleyemedi Seokjin, ağlamak onun için çok zor bir şeydi fakat öyle acımıştı ki canı, söylenilenler öyle ağırdı ki, belki de o an hıçkıra hıçkıra ağlamak istedi. Kalktı ve Taehyung'a bakmadan ayrıldı oradan.

Neden hayat böyleydi? Neden hep bir şeyler yapmaya kalkıştığında umudunu kırıyordu? Neden yaşama tutunduğu ellerine darbeler vuruyordu? Halbuki o darbelere bile direnmeye çalışıyordu, aldığı her hasarda yeniden kalkmak istiyordu, ama olmuyordu. Kalkamıyordu ayağa, ellerine vurulan her darbeyle birlikte yeniden tutunamıyordu umutlarına.

Bir süre yürüdü ve hiçbir köşesini bilmediği bu şehirde, hiç bilmediği bir sokağa giriş yaptı. Bomboş bir sokaktı, belki de doğru bir sokağa adım atmıştı. Daha fazla dayanamadı Seokjin, gücünün tükendiğini hissetti ve kendini kaldırıma doğru bıraktı.

Elleriyle şapkasını çıkardı kafasından ve ardından saçını geriye savurdu.

Geçmiş sanki daha dün yaşanmış gibi gözünün önünden geçiyordu. Kardeşinin kanlar içinde yerde yatışı, annesinin çığlık çığlığa ortalıkta koşuşu ve babasının intiharı...

Her biri zihninde yer alıyordu yeniden. Zaten hiç çıkmamıştı aklından. Kendini suçluyordu. Sosyal fobisi yüzünden kardeşiyle hiç vakit geçiremediği için, annesine sarılamadığı; onunla ağlayamadığı için, babasına engel olamadığı için...

Tüm her şey için kendini suçluyordu. Çok zorlanıyordu, yapamıyordu artık. Nefesi kesilecek gibi oluyordu. Sanki kafasında bir sürü insan vardı ve her birinden farklı şeyler çıkıyordu. Beynindeki konuşan milyon tane kişiliği susturamıyordu.

Yumruk yaptığı elleriyle vurdu kafasına defalarca.

"Sus artık sus! Sus, sus!!" sesi boş olan sokakta yankılanırken ağlamasına engel olamadı.

Seokjin yıllar sonra ilk defa ağlıyordu, tam olarak şimdi. İçindekileri haykırıyormuş gibi, beynindekileri dışa vuruyormuş gibi, sanki rahatlıyormuş gibi ağlıyordu. Hıçkırıkları tüm sokağı inletirken, o daha fazla ağlıyordu.

***

Taehyung kalktı masadan, pişmanlığı tüm bedenini ele geçirmişti çoktan. Neden yaptığını anlamamıştı bunu. Gerçekten çok kızgındı kendine. Neden ona yardım etmeye çalışırken her defasında elini yüzüne bulaştırıyordu ki sanki...

Bakışları etrafta dolaşıyordu öylece, adımlarını öylesine savuruyor, nereye gitse bilemiyordu. Söyledikleri beyninde tekrar tekrar yankılanıyordu.

Derin bir nefes verdi ve durdu. Gözlerini gökyüzüne çevirdi ve bir süre baktı öylece. Şimdi nasıl toplayacağım yaptıklarımı diye düşündü içinden. Fakat bu sorusunun cevabını bir türlü bulamadı, gerçi bulamaması da onca laftan sonra çok normaldi.

Sadece ona iyi gelmek istiyordu, kafasına koyduğu şey buydu. Ayrıca bedeni de, kalbi de, aklı da tamamen o genci merak ediyordu. Neydi o genci kendisine bu kadar çeken bilmiyordu, fakat onun kalbinde kötü bir şekilde yer edinmek istemiyordu. Ona iyi gelmek istiyordu. İkinci kez hastanede karşılaşmalarının ardından karar vermişti buna. İnsanların hayatlarında birçok yenilik ve neşe getiren bu genç, bir tek Seokjin'de başarısız olmuştu. Ama asla pes etmeyecekti, ne olursa olsun devam edecekti, kafasına koyduğu şeyi gerçekleştirmek için.

Evine doğru yürümeye başladı ve sokağına girdi. Gözlerini sokakta gezdirdiğinde, gördüğü bedenle şaşırmıştı.

"Ne yapıyor burada?" diye mırıldandı kendi kendine.

moondust | taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin