-25-

1.5K 188 65
                                    

Taehyung, sevdiğinin yaslandığı göğsünden hafifçe kaldırdı başını ve gözlerini Seokjin'e çevirdi.

"Gerçekten emin olup olmadığını bilmek istiyorum."

Seokjin ellerini Taehyung'un saçlarına getirip okşadı.

"Eminim veya değilim. Artık bu konuda konuşmak istemiyorum, çünkü her an vazgeçebilecek gibiyim."

Taehyung başını hafifçe salladı. Gitmesini çok istiyordu, böylece annesiyle yüzleşecek ve içi rahatlayacaktı, ama aynı zamanda çok korkuyordu. Annesini görünce hissedeceklerinden, tüm o kötü günlerin zihninde yeniden canlanmasından ve en çok... Annesinin ağzından çıkacak olan sözlerden.

Endişeliydi Taehyung, çünkü annesinin durumu çok iyi değildi. Ruh hali çok çabuk değişiyor, çevresindeki insanlara da zarar verebiliyordu... Seokjin oraya gidince mutlaka eski konular açılacaktı ve bu annesinin hiç hoşuna gitmeyecekti.

Seokjin, Taehyung'un derin düşüncelere daldığını görünce, onu bu derinlikten kurtarmak istedi. Elleriyle omzundan ittirdi ve yatağa yatmasını sağladı. Bacaklarını üstünden attı ve kasıklarına doğru oturdu.

"Ne düşünüyorsun?"

Taehyung büyümüş gözleriyle Seokjin'e baktı ve sevdiğinin asla yapmadığı bu hareketin verdiği şaşkınlığı tamamiyle belirtti.

"Hiç, hiçbir şey düşünmüyorum." Ellerini Seokjin'in omzunun üstünden kelepçeledi ve kendisine doğru çekti. Aralarındaki mesafe neredeyse yok sayılabilirdi, her ikisi de göz göze bakmayı bırakmışlardı, tüm dikkatleri dudaklarındaydı. Gülümsedi. "Peki sen, üstümde ne arıyorsun?"

Seokjin yüzüne yerleştirdiği küçük tebessümün ardından, Taehyung'un kulağına doğru eğildi ve fısıldadı.

"Ne aradığımı bilmek ister misin?" Dudaklarını fısıldadığı kulağa hafifçe sürttü. "Ama bu, seni biraz pişman edebilir."

Taehyung hızlanan kalbinin sebebini anlayamasa da, kulakları onun en hassas bölgelerinden biriydi. Seokjin'in nefesi kulağına çarptıkça, dudakları kulağına sürtündükçe tüm bedeni kaskatı kesilmişti.

Seokjin geri çekildi ve Taehyung'la göz kontağı kurmaya başladı. Taehyung'un dudakları konuşmak için aralandığında, Seokjin onu öpmek için eğildi. İkilinin dudakları birbirine değdikçe öpüşmeleri daha çok derinleşiyordu. Dilleri birbirleriyle buluşunca, odada yankılanan ses her ikisinin de kulağına doluyordu.

Seokjin ayrıldığı dudaklardan, boynuna doğru derin öpücükler bırakmaya başladı. Ellerini Taehyung'un tişörtünün altından geçirdi ve tenini okşamaya başladı. Ellerinin sıcaklığı, sevdiğinin buz tutmuş bedeninde gezindikçe, dokunduğu her yerin buzu çözülüyordu sanki.

Bu hissin tarifi nasıl edilebilirdi ki? Hangi kelimeleri bir araya getirmeli ve hangi cümleyi kurmalı? Hiçbir şey bu anı anlatmaya yetemezdi, bu öylesine eşsizdi.

Elleriyle sıyırdığı tişörtü yere attı ve dudaklarının Taehyung'un bedeninde gezinmesine izin verdi.

"Yarın..." dedi Taehyung, Seokjin'in dudaklarıyla tenine bıraktığı sıcaklığın etkisiyle bir hayli titrek çıkmıştı sesi. "Yarın seninle birlikte-" Seokjin'in ani hareketi, Taehyung'un cümlesini tamamlamasına engel olmuştu. Kıvrılan beli, tüm benliği kendini zevke bırakmıştı Taehyung'un... Fakat cümlesini tamamlamak için hala çaba sarfediyordu. "Geleceğim... Yarın seninle beraber geleceğim."

***

"Taehyung." dedi Seokjin, sevdiğinin ellerini sımsıkı tutmuştu.

İkisinin de gözleri, büyük beyaz binadaydı. Hastanenin bahçesinde duruyorlar, gözlerini koca binadan ayıramıyorlardı.

moondust | taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin