[16]~Sen Bir Esirsin

464 39 3
                                    

Yaklaşık olarak geçen 1 hafta sonunda Soo Min'in yarası nerdeyse tamamen geçmişti. Sürülen özel merhem yaranın hızlı bir şekilde iyileşmesini sağlamıştı. Geçen süre içinde Yoongi'nin odasından çıkma ihtimali bile bulunmamıştı. Ayağa kalkmasına gerekmedikçe izin vermemiş, işleri yapmasına da bir süre için ara vermişti Yoongi. Gemideki mürettebat kızın uyanışı için kısa süreliğine de olsa bir eğlence düzenlemişti. Hoseok ve Taehyung oldukça sevinirken Namjoon ve Seokjin kızn yanına giderek nasıl olduğunu sorarken Jimin her zamanki gibi soğuk davransa da aynı zamanda kızla oldukça fazla ilgilenmişti. Jungkook ve Yoongi de kızın tedavisiyle ilgilenmişti. Soo Min düşünmüştü. Bir esirle bu kadar ilgilenilmesi normal miydi cidden?

Gözlerini açıp yatakta gerindi kısa bir süreliğine. Ardından kalkıp belini esnetti. Yarası iyileşmiş ve acısı tamamen geçmişti. Üstünü diğer odada değiştirip odaya tekrar girdiğinde içeri Yoongi'nin girmiş olduğunu görmüştü.

"Günaydın. Şimdiye kadar cidden uyumadın mı yoksa?"

Yoongi ona cevap vermeden ve istifini bozmadan beyaz gömleğinin birkaç düğmesini açarak sandalyesine masasının üzerindeki haritaya bakmaya başladı. Bu da neydi şimdi böyle? Onu umursamıyor muydu?

Soo Min anlamazca ona bakıp yanına birkaç adım atıp masa başında işe kendini vermiş adama baktı. Ciddi bakışlarla haritanın üzerindeki işaretleri izliyor, önemli yerlere çarpı koyuyor ve elindeki mürekkebe buladığı kalemle notlar alıyordu.

"Daha ne kadar orada dikilip beni izleyeceksin?"

Başını not aldığı kağıtlardan kaldırmadan konuştuğunda Soo Min başını haritadan kaldırıp kendiyle goz teması bile kurmayan yüze baktı.

"Bence artık işinin başına dönme zamanın geldi."

Soo Min sinirle ellerini yumruk yapip sıktı. Bir şekilde kendine önce alıştırıyor ardından katı davranarak bir esir olduğunu hatırlatıyordu.

"Doğru. Ben sadece gemideki işleri yapılması için ve zevkinizin giderilmesi için rehin alınmış bir esirdim, değil mi?"

Birkaç saniye ona baktığında başını iki yana sallayarak yeniden bir kaçık olduğunu kanıtlamıştı. Üstelik bay Min Yoongi yüzüne bile bakmam için kafasını kaldırmıyordu bile. Odanın kapısına yürümeden önce son kez baktı Yoongi'ye.

"Sen gerçekten bir kaçıksın. Kaçık ve gaddar bir kaptan. Sana bana yardım ettiğin için teşekkür edecektim, ama görüyorum ki sen o teşekkürü bile hak etmiyorsun. Yazık, cidden yazık."

Ardından adımlarını hızlandırarak odadan çıkmış ve gitmişti gözlerini yere sabitleyerek. Çıktığı gibi sırtını yanda duran duvara dayayıp derin nefes verdi sakin ve üzgünce. Madem esir olduğunu gözüne sokuyordu, o halde neden ona iyi davranıyordu ki? Onun bu huyunu asla anlayamayacaktı.

Daha fazla orda durarak sinirini bozmak istemediği için bedenini duvardan ayırıp güverteye doğru adımladı. Yüzüne esen ılık rüzgarla birlikte başını kaldırıp ellerini ceplerini koyarak gökyüzüne baktı. Uzun süre sonra yeniden en azından biraz da olsa özgürce hareket edebilecek olmak içini kıpır kıpır ediyordu, çok güzel bir histi onun için.

Elindeki paspası bir kenara bırakarak ayağa kalkıp gerinirken kulaklarına gelen selse birlikte sağ tarafına döndü.

"Bakıyorum da yeniden işe başlamışsın. 1 hafta boyunca izindeydin, Yoongi'nin odasında kalmak güzel bir his degil mi?"

Jungkook'a gülümseyip ellerini aşağı indirip tahta zemine oturup belini iskelenin direğine dayayıp gökyüzünü seyretmeye başladı.

"Yaran acıyor mu hala?"

Korsan istilası/YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin