[32]~Yavru Kedi

431 33 15
                                    

Aradan birkaç hafta geçmişti. Soo Min, Yoongi ile olduğu her an için kendini tuhaf hissediyordu. Kendini zorla evlenmeye ikna ettiren korsana yaklaşmak istemesi mesela? Buna rağmen Yoongi soğuk kişiliğini koruyabilen biriydi, bazı zamanlar odasına hiç gelmiyor, direk mürettebatı ile toplantılara gidiyordu ve zaman diliminin içinde Soo Min o yokken cidden sıkılıyordu. Odada yalnız olmak cidden sıkıcıydı.

Soo Min ona vermiş olduğu pembe-mavi elbiseyi giyip saçlarını taradıktan sonra aynada kendine baktı. 1 buçuk ay içinde, tamamen değişmişti sanki. Duyguları, gibiyiz tarzı, tavırları.... Kendini tanıamıyordu artık Soo Min. Derin düşünceler beynini rahat bırakmıyordu.

"Beklediğimden de güzel olmuşsun."

Arkadan gelen sesi duyduğunda, onun geldiğini anlamıştı. Tepki vermedi, sadece aynadan ona baktı. Arkasında durup ellerini kızın omuzlarına koyup okşamıştı.

"Yanlış anlama, eşsiz bir güzelliğin var hala, ama bu elbiseyle daha da dayanılmaz oluyorsun. Masum ve ürkek..."

Soo Min duyduğu sözlerle birlikte ne diyeceğini yine unutmuştu. Bu durumdan nefret ediyordu. Daha önceden olsa, onu çoktan itip yüzüne tokati yapıştırmış, ona bağırıp uzak durmasını söylemişti. Ama artık herşey farklıydı. O konuştukça içinde birşeyler hareket ediyor, onu kendinden alıyordu. Yoongi omuzlarını serbest bırakıp sağ elini tuttu kızın.

"Hadi gidelim. Bahçede biraz hava almak için bugün çok güzel."

Soo Min başıyla ve ufak bir mırıltı eşliğinde onayladığında odadan çıktıkları an arkalarından 3 hizmetçi, 3 de bekçi belirmişti. Soo Min onlara anlamazca bakarken, Yoongi kızı önüne döndürmüştü yürümesi için.

"Burda olduğun sürece bizim arkamızdan sürekli hizmetçiler ve bekçiler güvenlik nedeniyle bizimle gelecek. Ürkmene gerek yok, hepsi benim emrimde."

Soo Min yine şaşırmıştı. Yoongi nasıl oluyorda bu kadar insanı yönetebiliyordu? Nasıl oluyorda herkes ondan bu kadar ürktüğü halde emirlerine itaat ediyordu ki?

Bahçeye sonunda çıktıklarında Soo Min başını kaldırıp etrafına baktı. Bir an için cennete olduğunu düşünmeye başladı. Özenle dikilmiş çiçekler, güller, ağaçlar, bahçeye daha da güzellik katan çeşit çeşit ağaçlar, kuşların yem yiyebilmesi için yapılmış kuş yuvası ve bahçenin ferahlatıcı kokusu...

Soo Min hayatında hiç böyle güzel bir manzara görmemişti. O sadece güvertede odun toplayıp etrafın bakımıyla ilgilenmişti. Bahçeleri olmuştu ama bu kadar bakımlı olması için, 10 yıl gerekiyordu. Yoongi'nin böyle bir bahçeye sahip olabilmek için harcadıklarını düşününce dudağını ısırmamak için zor tuttu kendini.

"Bahçenin bile kendine ait bir güzelliği var."

Soo Min etrafı inceleyip önündeki güle eğilip koklarken gülümseyerek söylemişti. Yoongi onun dediğini duyduğunda gülümsemişti.

Soo Min gülü koklamayı bırak yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solarken ayağa kalktı. Yoongi kızın yüzündeki değişimi fark edince ona baktı merakla.

"Ne oldu? Beğendiğini düşünmüştüm."

Soo Min hafifçe tebessüm edip Yoongi'ye baktı.

"Hayır, çok beğendim. Hayatımda gördüğüm en güzel bahçe."

Başını bahçeye çevirdiğinde önündeki kırmızı güllere bakmıştı yeniden.

"Annem en çok kırmızı gülü severdi. Babam bir keresinde Japonya'dan papatya ve kırmızı gül getirmişti doğum günü hediyesi olarak. Annem çok sevinmişti. Birden aklıma geldi gülleri görünce."

Korsan istilası/YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin