Maskelerin Ardında... (Bölüm 2)

5.6K 357 258
                                    

  Herkese yeniden merhaba. Yeni bölüm ile karşınızdayım. Henüz kimse okumadığı için kimsenin karşısında değilim gerçi ama fjdldjsös. Her neyse. Şimdi bölüme geçelim 💘

  Marinette'den
  Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken kimsenin ağladığımı görmesini istemediğim için saçlarımı bağladığım kırmızı kurdeleleri açtım. Tikki omzuma konup beni teselli etmeye çalışsa da çantamdaki kurabiyeyi ona vererek onu susturdum. Şu an belli etmemeye çalışsa da aç olduğunu biliyordum.

  Hayat acımasızdı. Siz başkası için geceler boyu gözyaşı dökerdiniz ve o başkası da bir başkası için gecenin bir yarısı ağlardı.

  Pastaneye vardığımda doğal olarak kepenklerin indirilmiş olduğunu gördüm. Tabi saat gece yarısı olunca pastanenin açık olmasını bekleyemezdiniz. Elimi cebime atıp anahtarı aradığımdaysa aradığımdaysa onu bulamadım. Tikki'ye baktığımda enerjim daha dolmadı dermişçesine kafasını salladı. Ben Ladybug'tım. Maskeli ya da maskesiz. Yavaşça pastanenin etrafında dolandım. En uygun yeri bulduğumdaysa yukarı doğru tırmanmaya başladım. Tikki'nin 'Dikkat et' lerini duymazdan gelirken aklımdaki tek şey Adrien'dı.

  Nihayet odama girdiğimde ışığı açtım. Odamın her yerinde Adrien'in fotoğraflarını görünce kalbim sızladı ve dakikalardır tuttuğum hıçkırıklardan biri ağzımdan kaçtı.

  Bir hıçkırık iki dudak ararasından çıktığı zaman her zaman ikincisi için bir yol açardı. Öyle de oldu. O gece hıçkıra hıçkıra, burnumu çeke çeke ve gözyaşları içerisinde Adrien'in fotoğraflarını topladım. Tanrım,her yerdeydiler. Nihayet hepsini toplayabildiğimde elimde yüze yakın fotoğraf vardı. Hepsini günlüğümü koyduğum kutuya koydum. Bakışlarım odamın köşesindeki Gabriel's reklam afişine kaydı. Üzerinde Adrien'in bir pozu vardı. İçindeki beyaz tişörtün üzerine siyah bir gömlek geçirmiş, altına siyah dar kesim bir kot pantolon giymiş ve beyaz spor ayakkabılarıyla kombinini tamamlamıştı. Oldukça klişe olan bu kombinin içinde bile öylesine güzeldi ki...

  Onu oradan çıkaramadım.o fotoğrafı ona ilk aşık olduğum akşam asmıştım. Arkasında bana şemsiyeyi uzatır bir vaziyette durduğumuz çizimim vardı. O çizime bakmaya bile cesaret edemezdim. Dudaklarımızdaki gülümseme canımı yakardı çünkü, biliyordum.

  Son olarak bilgisayardaki fotoğrafları sildiğimde elimde ona dair kalan tek şey o afiş ve siyah bir şemsiyeydi. Aşağı kata inip bir çekiç ve bir çivi aldım. Afişin sol çaprazına fazla ses çıkarmamaya dikkat ederek çiviyi çaktım. Ardından da şemsiyeyi ipinden çiviyle astım. Kırık bir aşkın, kırık köşesi oldu orası.

  Odamın çok boş olduğunu fark ettiğimde duvarlara bir kaç tasarımımı, Jagged Stones posterlerimi ve Ladybug ve Chat Noir fotoğraflarını astım. Artık aşık değil de sıradan bir genç kızın odasına sahiptim. Sıradan olma fikriyle buruk bir tebessüm kapladı dudaklarımı. Gözyaşlarım halâ akarken başımı yastığıma koyup hıçkırarak uyumaya çalıştım.

  Adrien'den

  Aşk her şeyden çok acı verir derlerdi insanlar. Ben ise bu düşünceye inanmaya çok uzaktım. Güzel olan şey nasıl acı verirdi ki? Mutluluğun acı verdiğini görmemiştim hiç. Ya da bir insanın çok sevildiği için ağladığını... Ama şimdi inanmıştım. Aşk her şeyden, herkesten çok daha fazla acı verirmiş.

  Ladybug beni ağlarken gördüğünde evrenin acı şakası yüzümde buruk bir gülümsemeye neden oldu. Beni teselli etmeye gelmiş olmalıydı. Ya da merak etmişti gecenin bir yarısı ağlayan bu çocuğu. Akumalanmamı engellemeye gelmiş de olabilirdi. Fakat hiç düşünmemiştim benimle birlikte ağlayacağını. Düşünmemiştim onun da duygularının olduğunu. Ve ne yazık, yine düşünmemiştim onun da imkânsız bir aşka sahip olduğunu.

  Omzumda camambertini yiyen Plagg le birlikte eve doğru yürürken onu kimin sevmediğini merak ettim. Gece mavisi saçları, ve bakınca insanı içine çeken boncuk mavisi gözleri vardı. Güzel, elle yapılmış gibi duran bir burnu; hemen altında da küçük, pembe, dolgun dudakları vardı. Ve kalbine gelince, her ne kadar biraz soğuk ve resmi olsa da iyi bir kalbi vardı. İnsanlara değer verir, herkese yardımcı olmaya çalışırdı. Çoğu erkeğin hayalindeki kızken kim onu sevmiyordu ki? İşte bunu merak ettim.

  Eve vardığımda babamın dikkatini çekmemek için Chat Noir'e dönüştüm. Ardından sopamı kullanarak açık olan camdan içeri girdim. "Plagg, pençeler gitsin." Tekrar yalnız çocuğa döndüğümde kendimi yatağa attım ve yarın sabah okulda altı şişmiş gözlerimi nasıl gizleyeceğimi düşündüm.

  Marinette'den

  Sabah kalktığımda saat altıydı. Genelde sekiz buçukta uyanan benim için bu bir mucizeydi. Acı insanı değiştirirdi, bunu öğreneli çok değil, yalnızca bir hafta olmuştu.

  ~Flashback~

  Alya yine benle Adrien'i birleştirmek için çeşitli planlar kurmuştu. Ama galiba planını gerçekleştirmek için Nino'ya ihtiyacı vardı. Çünkü iki saattir beni Nino'nun ağzından sır çıkmayacağına inandırmaya çalışıyordu. Sonunda pes edip, "Peki dediğin gibi olsun. Ama Adrien'in öğrendiğine dair en ufak bir şüphe duyarsam, sevgilini elimden alamazsın." dedim.
  
  Alya bana gülümsedi ve, "Bak gör, bu planın sonunda kendini Adrien'in sevgilisi olarak bulacaksın." dedi.

  İki gün sonra

  Nino yanıma geldiğinde ben Alya'nın söylediği şeye kahkahalarla gülüyorum. Nino beni kolumdan dürtüyor ve yanına çağırıyor. Ne söyleyeceğini merak ederek onun peşinden gidiyorum.

"Üzgünüm Marinette. Adrien sanırım başkasını seviyor." Kalbimin kırılma seslerini duymazdan geliyorum. Gözlerim dolarken kendimi zorlayarak çatlak sesimle konuşuyorum, "Kimi?" "Ben, ben bilmiyorum. Ama galiba s-sen değilsin."

  ~Flashback Sonu~
  
  Göz altı kapatıcısını yüzüme sürerken göz altı kapatıcısını rağmen halâ gözlerimin şiş olduğunu fark ettim. Bir gün okula gitmesem kimin haberi olurdu ki? Bu fikir mantıklı gelince ailemin yüzümü görmemesi gerektiğini düşündüm. Bir post-it e hızlı bir not yazıp fısıldadım; "Tikki, benekler."

  Eyfel Kulesi'nde Paris'i izlerken zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim bile. Kendime bugün ağlamayacağım diye söz vermiştim. O yüzden gözlerim yanıyor fakat bir damla yaş düşmüyordu.

  Arkamdan gelen bir sesle irkildim, "Leydim iyi misin?" Özür dilerim. Sanırım bugün sözümü tutamayacağım diye fısıldadım dakikalardır direndiği gözyaşımın düşmesine izi verirken. Hıçkırırken cevap verdim. "Çok iyiyim Chat,"

  Umarım bölümü beğenmişsinizdir. İki bölümdür biraz fazla dramatik ilerlediğini farkındayım. Bir kaç bölüm daha sabredin lütfen. Kitap daha sonra güzelleşmeye başlayacak. Hepiniz seviyorum💕💕

Her şey dahil 864 kelime

Maskelerin Ardında... (Ladynoir) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin