Chat'in yanındaki mindere oturduğumda gerildiğimi fark ettim. "Kwamilerinizi bana verin." Adamın göze pek de normal gözükmeyen davranışları kaşlarımı çatmama neden oldu. Chat kulağıma eğildi, "Böcüşüm, bu adama güvenebileceğimizden emin misin?" Çantamın içindeki Tikki'ye baktığımda başını salladı. "Kwamim öyle diyor." Tikki'yi yavaşça çantadan çıkarıp adama uzattım. Adam (hala ismini bilmiyorum.) ayağa kalkıp arkasındaki masadan bir şişe aldı. Bana bir şey istiyormuşçasına bakınca şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. "Kurabiye, kızım." Başımı sallayıp (YN: Önceki bölümde Mari'nin kıyafetlerini yazarken çantayı eklemeyi unutmuşum siyah bir sırt çantası taktı.) çantamdan bir kurabiye çıkardım ve adama uzattım. Chat'in gözünün çantamda kaldığını fark edince gülümsedim. Çantamdan üç tane daha kurabiye çıkardım ve Chat'e uzattım. "Afiyet olsun."
Adam kurabiyenin içine şırıngayla şişedeki sıvıyı enjekte etti. Kurabiyeyi Tikki'ye verdiğimde acıkmış olacak ki her zamankinin aksine bir hamlede yedi. "İsmi ne?" Beynim dün farkına varmış olduğum Chat'i seviyor olmamın gerçekliğiyle aydınlanınca bir an her diyeceğimi şaşırdım."Tikki." Hayır,tabiki tek bir kelimeyi düzgün söylediğim için sevinç dansını yapmak istemiyordum. "Sen?" Chat anlamamış gibi yüzüme baktı. Tabi sen diyerek kwamisinin ismini sorduğumu anlaması biraz zordu. "Ya-yani senin kwaminin ismi?" O sırada adam peynir istediğini söyledi. Chat çantasının içinden bir peynir çıkardı. Peynirin pek de hoş olmayan kokusu odayı doldurduğunda bunun bir entlebuch biyosfer peyniri olduğunu fark ettim. Adrien'e verdiğimden. (YN: Hadi Mari, hadi kızım. Bunu başarabilirsin. Anlaman için ayakkabı numaran kadar IQ un olması yeterli.) Kokusundan dolayı çoğu yerde satılmazdı. Ben bunu düşünürken adamın öncekinin aksine kısık çıkmayan sesi duyuldu. "Bu arada ben Fu, son mucize koru-" Fu'nun sesi tiz nereden geldiği belli olmayan bir sesle kesildi. "Usta, usta titreşimler! Ben sanırım dayanamıyorum!" Fu'nun sakin gözüken yüzünü bir telaş kaplarken konuştu, "Wayzz, dayan. Sadece şunu öğrenmeni istiyorum. Titreşimler hangi kwamiden?" Küçük bir kaplumbağaya benzeyen kwaminin antenleri titreşti. Sonra titreşimler tüm vücudunu sardı. Yere düşmeden önceki son kelimleriydi, "Cherry, Peocock'un kwamisi."
Fu'nun yanından ayrıldığmızda Tikki oldukça enerjkdi. Ben ise aklımda binlerce soruyla çıkmıştım o tuhaf binadan. Yüzümü saçlarımla biraz daha kamufle ederken birden bire soğuyan havayla deri ceketinin fermuarını çeneme kadar çektim. Arkamdaki birinin gölgesi önüme düştüğünde sırıtıp arkamı döndüm. "Bu sefer beni korkutamayacaksın Chat." O iki elini havaya kaldırıp "Yakalandım," dediğinde ne giydiğine hiç bakmadığımı fark ettim. Aslında hemen hemen aynı giyinmiştik. Siyahlar içerisinde Chat'in kimliğinden çok uzaklaştığı söylenemezdi. "Ah, evet böyle de çok yakışıklıyım. Biliyorum, biliyorum." Omzuna hafif bir yumruk atıp gülümsedim.
Gözleri gözlerime değdiğinde mucizesini kullanmadığı için farklı gözüken gözleri tuhaf hissetmeme neden olurken öylece donup kaldım. Yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş solarken, ne zaman bu kadar yakınlaştığımızı merak ettim. Gözlerim, gözlerinde kitlenirken kalbimde kalbinde kitlendi. Atmamasının daha güzel bir açıklaması olamazdı. Eğer aşk kalbinin kitlenmesiyse onun gözlerine her baktığımda ölecek miydim? Eğer öyleyse ölümün soğukluğu bedenimi sararken görüp görebileceğim en güzel manzaraya bakıyor olacaktım. Kesinlikle en güzel ölüm benimki olacaktı. Kalbimi tekrar hissetmeye başladığımda bu sefer atışlarını kulaklarımda duydum. Tam da bu sesten başka, bu müzikten başka bir şey duymak istemediğimi düşündüğüm sırada onun sesi doldurdu kulaklarımı ve vazgeçtim. "Mucizenin sihirli gücü yok şimdi aramızda. Gözlerinden gözlerime sadece iki maske var. Bir gün buluşacağız maskelerin ardında ve o gün hayatımın en mucizevi günü olacak." Ben anın tuhaflığıyla gözlerimi kırpıştırıken o arkasını dönüp uzaklaştı. Ve o an Tanrı şahidim olsun konuşan ben değildim. Yemin ederim ağzımı bile açmadım. O adım adım uzaklaşırken benden, kalbim fısıldadı usulca gökyüzüne doğru. "Söz veriyorum bir gün buluşacağız. Maskelerin ardında, Eyfel'in tepesinde Paris'in en güzel gününde. O gün dünyanın en mucizevi günü olduğu için buluşmayacağız. O gün biz buluştuğumuz için dünyanın en mucizevi günü olacak."
Selaam, bölümü söz verdiğim gün atamadığım için çok üzgünüm (yine). Bu bölümde kısa oldu ama yine de sevdiğinizi umuyorum. Söz veremem ama yarın yeni bölüm atmaya çalışacağım. Miraculer ve hoşça kalın! Sizi seviyorumm💕💕
Her şey dahil 611 kelime 💘💘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskelerin Ardında... (Ladynoir)
Fiksi PenggemarO adım adım uzaklaşırken benden kalbim fısıldadı usulca gökyüzüne doğru. "Söz veriyorum bir gün buluşacağız. Maskelerin ardında, Eyfel'in tepesinde, Paris'in en güzel gününde. O gün dünyanın en mucizevi günü olduğu için buluşmayacağız. O gün biz bul...