Nefes nefes okula geldiğimde hızlıca soyunma odalarının bulunduğu yere gittim. Hızlıca üzerimi değiştirirken zilin çalmasına 30 dakika vardı. Deodorantı üstüme boca ederken içim bir duş alma isteğiyle doldu. Malesef okulda duş alamayacağım için spor salonuna oturup şarkı dinledim.
Sınıfta Max ve Adrien dışında kimse olmayınca yanaklarım şişirip ofladım. Sıkıcı bir gün olacaktı anlaşılan.
Madam Mendeliev in ortak ödevleri zaten canımı sıkarken Kim ile takım olmam çok kötü olmuştu. Kim ders çalışmazdı ki. Kim'i özetlersek; Koşucu, yüzücü, iddiacı, kibirli... Bu böyle devam ederdi. Ama bunların arasında asla ders, ödev gibi bir kelime yoktu, olamazdı. Kim sanırım ödev için yapabileceği tek çabayı göstererek okul çıkışı onu beklememi ve bize geleceğini söyledi. Başımı sıraya gömerken artık son dersin gelmesini bekledim. Görsel derslerinde genelde serbest kalırdık çünkü. Eh bugün gelecek yeni görsel hocamız umarım buna karşı gelmezdi.
Sonunda son derse girdiğimizde kapıdan içeri farklı bir yüz girdi. Siyah saçlı, siyah gözlü biri... Bu sanırım yeni görsel öğretmenimiz Madam Tina idi. Kübik çalışmalarla ilgili 10 dakikalık sıkıcı bir konuşmanın ardından Bayan Kübik dışarı çıkması gerektiğini söyledi.
15 dakika geçip de öğretmen gelmediğinde herkes ayaklanmaya başladı. Sanırım sınıf başkanı olarak hocanın nerede olduğuna bakmam gerekiyordu. Sınıfı susturup dışarı çıktım. Mr. Democles in yanına doğru ilerlerken dışarıda gördüğüm tek kişi sarı saçlı, yeşil gözlü bir bayandı. "Pardon, buralarda Madam Tina yı gördünüz mü? Kendisinin siyah; saçları ve gözleri var." Kadın gülümseyerek bana döndü. "Hayır tatlım, görürsem ona söylerim." Başımla onu onaylayıp biraz daha hocayı aradıktan sonra sınıfa döndüm.
Sınıfa geri döndükten beş dakika sonra öğretmen geri geldi. Gözüme tuhaf gelmesi sebebiyle onu inceledim. İlk on dakikada olan saati yoktu veya zincirli kolyesinin zinciri altın değil de gümüş renkliydi. Çizmelerinin topukları daha kısaydı mesela. Bunun gibi bir sürü küçük detay. Benden başka fark eden var mı diye etrafa baktığımda Adrien'in keskin gözleriyle karşılaştım. Bir süre yüzümde dolaştı yeşil gözleri. Sonra başını iki yana sallayıp önüne döndü.
Madam Tina'nın tuhaf dersi de bittiğinde Kim ile beraber eve doğru yürüyordum. Kim genelde dalgacı bir kişiliğe sahip olduğundan alt sınıflardan bir kişi gördüğünde ona sataşıyordu. Ben de ona dayanmaya çalışıyordum.
Eve vardığımızda Kim'i zorla pastaların yanında çekip odaya geçmeye ikna ettim. Merdivenleri çıktıktan sonra odaya hala dağınık mı diye bir göz attım. Kim yukarı çıktığında gözleri odamın duvarlarında gezindi. Ah, hayır! Uğur böceği ve Kara kedi posterlerini duvara asarken annem olur da ben ile Ladybug arasındaki benzerliği anlar diye sadece Chat posterlerini asmıştım ve şimdi Kim bir Chat'e bir de bana bakıyordu. Tanrım, kesinlikle yanlış anlayacaktı. Yüzünü kendine has o iğrenç sırıtış kapladığında bundan emin oldum. Yanlış anlayacaktı. Yanlış anlayacaktı. Yanlış anlayacaktı.
"Hey, yoksa sen de tüm o budala kızlar gibi Chat'e mi aşıksın?" İsmini duyunca içimde olan o tuhaf hareketlenme neye işaretti? Bu his neyin nesiydi böyle?! Ne olduğunu farkedince alt dudağımı dişledim. Kim o, o doğru anlamıştı.
Sertçe yutkundum. Kim'in yüzüme vurduğu gerçeklikle kalbim sıkışırken nefes alamıyordum. "Ha-hayır Kim. Ta-tabiki ona aşık değilim. Sadece herkes gibi ona hayranım." Kim gerçek kesit oyunculuğuma tek kaşını kaldırırken inanmış bir yüz ifadesine büründü. Derin bir nefes verirken gülümseyip ödev için gerekli kitapları çıkardım.Kim Chat konusunda bana inanmış olmalıydı ki beni daha fazla bu konuda sıkıştırmayıp ödeve çalışmış gib yapıp gitmişti. Ona verdiğim ödev kısmına baktığımda yapması gereken kısmın sadece yarısını yapmış olduğunu gördüm. Oflayıp Kim'in yarım bıraktığı ödevin başına oturdum. Tikki Kim'in gitmesiyle çantamdan çıkmıştı. Havalanmaya çalıştığındaysa yere düştü. "Tikki, sen hiç iyi görünmüyorsun. Önceki hastalandığında gittiğimiz kişiye gidebiliriz. Ha?" Tikki ağzını açtı ve geri kapadı. Konuşacak gücü bile yoktu anlaşılan. Başını salladı.
Odadan çıkmak üzereydim ki Tikki'nin zayıf sesi beni durdurdu. "Marinette, bir maske bul. O adam sıradan biri değil. Mucize koruyucusu." Tikki'nin bana daha önce hiçbir şey anlatmamasına takılmayarak siyah pantolonumu ve de ceketimi giydim. Ceketin içinde her zamanki tişörtüm kalmıştı. Parmaklarımı açıkta bırakn deri bir eldiveni ellerime geçirdikten sonra geçen yıl bir maskeli baloda taktığım siyah maskeyi taktım. Birinin benim Ladybug olduğumu anlama ihtimali oldukça az olsa da (YN: Bilirsiniz kendileri bu konularda epey mallar.) bu ihtimali daha da düşürebilmek adına saçlarımı açık bıraktım. Aynada kendime baktığımda ne Marinette'ydim ne de Ladybug.
Siyah spor ayakkabılarımı giyip evden çıktığımda Paris'in siyah beyaz sokaklarında pek de dikkat çektiğim söylenemezdi. Hatırladığım kadarıyla adamın evini buldum. Kapıyı çaldığımda gelen 'gir' sesiyle içeri girdim. Yerde oturan sarı saçlı kişinin Chat olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. Saçları beyazlamış olan yaşlı adam bana Chat'in yanındaki minderi gösterdi ve kısık ama anlaşılır sesiyle konuştu. "Bizde seni bekliyorduk Ladybug."
Merhabaa. Bir günde iki bölümle kendimi aştığım söylenebilir. Yine de önceki bölümde verdiğim sözü tutup yarın bir bölüm daha paylaşacağım. Miraculous her ne kadar bizi birbirinden güzel dört shipiyle kendisine çekse de bir fantastik kurgu olduğu gerçeği kaçınılmaz. O yüzden kitaba gerçek kurguda olmayan şeyler ekleyerek fantastikleştirmeyi düşünüyorum. Umarım böyle de seversiniz. Miraculer ve hoşça kalın. Sizi seviyorum 💕💕
Her şey dahil 788 kelime💘💘
![](https://img.wattpad.com/cover/153045657-288-k86773.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskelerin Ardında... (Ladynoir)
FanfictionO adım adım uzaklaşırken benden kalbim fısıldadı usulca gökyüzüne doğru. "Söz veriyorum bir gün buluşacağız. Maskelerin ardında, Eyfel'in tepesinde, Paris'in en güzel gününde. O gün dünyanın en mucizevi günü olduğu için buluşmayacağız. O gün biz bul...