Maskelerin Ardında...(Bölüm 28)

2K 165 70
                                    

Selam bebekler. Ben geldim. Düşünceleri belirtmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Bölüm sonunda görüşürüüüz^^

*****

Marinette Dupain Cheng

"Her şey bir anda başına yıkıldı sanki. Chat mahvolmuştur Tikki. Yanında olmam gerekiyor ama korkuyorum." dedim ellerimi saçlarımın arasından geçirirken.

"Ne? Neyden korkuyorsun?"

"Onu üzgün görmekten. O hep çok mutlu. Enerjisi yüksek. En kötü zamanlarımızda bile espriler yapmaktan çekinmez. Omzuna nasıl bir yük bindiğini düşünüyorum da. Ya o aşık olduğum enerjisi sönmüşse? Ya sırıtık dediğim suratı asılmışsa? Çok korkuyorum."

Adrien'in posterine baktım. Çekim yapmaktan memnun olmadığı her halinden belli olan duruşuna, soğuk yüz ifadesine, dudaklarındaki zoraki gülümsemesine.

"Öte yandan Adrien hep daha hüzünlü. Hatta öyle ki gözyaşları kirpik ucunda bekliyor gibi geliyor bazen. Kirpik ucunda dediğim gözyaşları yanaklarını boyuyordur şimdi. Bense burada oturmuş boş boş konuşuyorum. Ama bundan başka ne yapabileceğimi de bilmiyorum Tikki. Sadece... korkuyorum. Belki de ne olursa olsun yanına gitmeliyim. Olmadı beraber ağlarız."

"Ama Marinette enerjim daha dolmadı. Şanslı Tılsımı kullanmadan bile geri dönüşebilirsin."

"Dikkatli olurum Tikki, söz veriyorum. Saat daha sekiz suları. Birkaç saat dayanabiliriz eminim. Tikki benekler."

Annemler evde olmadığından içim rahat bir şekilde evden çıktım. Agrestelerin malikânesine doğru giderken kendimi çok tuhaf hissediyordum. Adrien ve Chat aynı kişi. Adrien ve Chat aynı kişi. Tanrım. Adrien ve Chat aynı kişi. Adrien'den hoşlanırken Chat'i onlarca kez reddedip mutlu sonumuzu bu kadar geciktirdiğime inanamıyordum. Ben gerçek bir aptaldım.

Nihayet Agreste malikânesine geldiğimde Adrien'in camı açık olduğu için şükrettim. Hızlı ama sessiz bir şekilde Adrien'in odasına girdiğimde içeride olduğunu gördüm. Piyano çalıyordu. Suratındaki ifade donuktu. Ne çok üzgün görünüyordu ne de neşenin kırıntıları vardı yüzünde. Gözlerimi kapatıp çaldığı tanıdık parçaya odaklandım. Beethoven 5. senfoni. Parçanın inişli çıkışlı notalarını Adrien'den dinlemek çok güzel hissettiriyordu. Adrien'in parçayı bitirmesiyle bir rüyanın daha sonuna geldik. Çok fazla ses çıkartmayarak onu alkışladım.

"Ladybug? Burada ne işin var?"

İlk önce ne diyeceğimi bilemeyip 'ben' diye kekelesem de sonra düzgün birkaç cümle kurabildim.

"Güzel parça. Ve sen de çok iyi çaldın."

Uzun piyano koltuğuna, yani Adrien'in yanına, oturduğumda o, şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Çalabildiğin kadar iyi misin Agreste?"

Adrien'in yeşil gözlerini kırpıştırarak alık alık suratıma bakmasını izledim bir süre. Sonra suratındaki şaşkınlık izleri silindi, donuk bir yüz ifadesine büründü. Yeşil gözlerindeki tatlı pırıltıdan eser kalmamıştı.

"İyiyim, neden iyi olmayacakmışım ki?"

Yüzümü buruşturdum. Bu buz kesen sesi duymak istemiyordum.

"Yapma kedi." diye fısıldadım zar zor duyulur bir sesle. Duymamıştı büyük ihtimal. Duymasındı.

"Lütfen, seni ağlarken görmeye dayanamam sanıyordum ama böyle donuk donuk bakma bana."

"Anlamıyorum Ladybug. Neden geldin?"

Soğuk mizacı bana Gabriel Agreste'yi hatırlatırken neredeyse ağlayacağımı farkettim. Yüzüne taktığı o soğuk maskeden nefret etmiştim.

"Kedi," dedim tek elimi yüzüne götürerek. Bir an için yanağını avuç içime yaslayıp gözlerini kapasa da sonra irkildi. Gözleri büyürken konuşmaya devam ettim.

"Neden ulaşamıyorum sana? Yüzüne taktığın bu Gabriel Agreste kılığı da ne böyle?  Hem söz vermiştin. 'Maskelerin ardında buluşacağız.' demiştin. Şimdi benim yüzümde hiç maske yok. Ama sen maskenin ardındasın. Yine."

Nefesinin kesildiğini hissedebiliyordum. Yüzündeki elimi kucağıma indirdim. Gözlerini sıkıca kapatıp açtı.

"Nasıl? Sen, nereden öğrendin?"

"Gerçekten mi? Nereden öğrendiğimin ne önemi var? Önemli olan senin iyi olup olmadığın. İyi misin?"

"İyiyim dedim ya."

Sert çıkan sesiyle kaşlarımı çattım. Oturduğu yerden kalkıp odanın içinde dolaşmaya başladı. Yüzü sıkıntılıydı. Yumruklarımı sıkıp konuştum.

"Ne var biliyor musun? Üzgün olduğunu düşünmüştüm. Yanında olmam gerektiğini. Ama görüyorum ki sen gayet iyisin. O hâlde bana gerek yok. Gidiyorum ben."

Hızlı adımlarla camın önüne gidip belime sardığım yoyoyu elime aldım. Dengemi sağlamak için biraz bekledikten sonra yoyomu ilerdeki bir binanın bacasına sarmıştım.

"Gitme." Zar zor duyulan sesiyle duraksadım ama arkamı dönmedim.

"Ben anlamıyorum. İki saat bile olmadı daha. Nasıl bu kadar hissizleşebilirsin? Nasıl yüzüne bu kadar maske takabilirsin?"

Sesimi kısıp yumuşak bi tonda konuşmaya devam ettim.

"Bu kadar maske fazla kedi. Duydun mu? Bu kadar maske bize bile fazla."

Hiçbir şey söylemediğinde dudaklarımı birbirine bastırıp yoyomu geri çektim. Onu burada yalnız bırakıp gideceğim falan yoktu. Sadece blöf yapıyordum. Arkamı dönüp başını öne eğmiş Adrien'e baktım. Derin bir nefes alıp piyanonun başına gittim.

"Bana piyano çal."

"Ne?"

Piyano koltuğuna oturup birkaç notaya bastım.

"Duydun işte. Bana piyano çal."

Yanıma oturduğunda ellerimi piyanonun üzerinden çektim. Gözlerimi kapatıp başımı omzuna koydum.

"Böyle çalabilir misin?"

Bir şey demedi. Ben de bir demesini beklememiştim zaten. Bu sefer bilmediğim bir parça çalmaya başladığında bunu 'evet' olarak algılamıştım. Daha sakin bir parçaydı. İnsanı rahatlatıyordu ve bir peri masalındaymış gibi hissetmeme neden oluyordu. Korkutucu derecede güzel bir parçaydı. Çalmayı bitirdiğinde başımı omzundan kaldırmadan konuşmaya başladım.

"Okul dışında eskrim, Çince ve piyano dersleri görüyorsun. Eskrim ve Çince'yi de seviyorsun. Ama onlar daha çok zorunluluk gibi. Oysa piyano öyle değil, değil mi? Piyano çalmayı çok farklı bir yere koyuyorsun. Anneni gördüğünde piyano çalmanın bir nedeni var."

Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Bir damla gözyaşı yanağından aşağı süzülüyordu.

"Piyano çaldığında akan gözyaşlarının bir nedeni var."

Gözgöze geldiğimizde yeşil gözlerinin yaşlarla dolu olduğunu görmek içimi burksa da sonunda maskelerinden kurtulduğunu görmek iyi hissettirmişti.

"Annem de piyano çalardı. Sonra çekip gitti. Ondan geriye kalan tek şey notalar oldu. Ben de piyano çalmayı öğrendim. Onu unutmayayım diye şarkılar çalıp durdum yıllarca. Ama şimdi şarkılarını da alıp gidecek. Bana bıraktığı tek şeyi de alıp yine kaybolacak. Notalar parmaklarımın arasından akıp gidiyor. Hissediyor musun?"

*****

İçim burkuldu yazarken. Ağlayacağım. Adri, bebişim üzülme sen...

Alix ve Kim'den bahsedip bahsetmeme konusunda kararsız kaldım. Ben şipe aşırı düşüyorum ve yazmak da istiyorum ama siz istiyor musunuz? Lütfen, lütfen düşüncelerinizi söyleyin.

Bölümü nasıl buldunuz? Umarım beğenmişsinizdir. Ben gidiyorum. Bir dahaki bölüme kadar hoşça ve miraculer kalın.

Her şey dahi 891 kelime🖤🖤

Maskelerin Ardında... (Ladynoir) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin