Maskelerin Ardında (Bölüm 3)

4.8K 320 142
                                    

  Herkese merhaba. Bugün önceki bölümlere göre daha neşeli bir bölüm atmaya çalışacağım. Başaramazsam kusura bakmayın lütfen. Daha önce sadece dram tarzı yazdığım için istemeden de olsa hikâye depresifleşebiliyor. Şimdi yeni bölüme geçelim;

  Adrien'den

  "Çok iyiyim, Chat." dedi hıçkırarak. Geçmişe yaptığı gönderme beni gülümsetirken onu ikinci kez ağlıyor olarak görmenin şokunu henüz atlatamamıştım. İki ay önce annemin kaybolma yıl dönümüydü. Ladybug beni ağlarken gördüğünde elini omzuma koymuş ve iyi olup olmadığımı sormuştu. Burnumu çekerken "Çok iyiyim," demiştim. Hiçbir şey sormamış, yanıma oturup "Sen öyle diyorsan.." demişti. Ben de onun yaptığını tekrarlayarak yanına oturup "Sen öyle diyorsan... " dedim.

  Ağlamayı bıraktığında yavaşça ona döndüm. "Sen kimsin ve benim Leydime ne yaptın?" Hafifçe gülümsedi ben öyle deyince. "Hey Chat, okulu astın bugün ha?" dedi yüzündeki gülümseme büyürken. Alaycı bir şekilde tek kaşımı kaldırarak, "Yalnız değilim sanırsam." dedim.

  Karnımın aç olduğundan guruldadığını fark ettiğimde utanarak kollarımı karnıma sardım. "Kediciğin mama vakti gelmiş anlaşılan." dedi Ladybug. Sırıtarak ona baktım. Maskesi göz altlarının şişliğini engelleyemiyordu benimkinin aksine. Mavi gözlerinin kızarmış akı, yukarı doğru kıvrılmış dudaklarıyla acı bir tezat oluşturuyordu. Ardından sağında bir şeylere baktı ve hemen ardından bana geri döndü. Elindeki kuruvasanı gördüğümde daha önce fark etmemiş olmama şaşırdım. "Kendime almıştım ama sana nasipmiş." dedi ve hemen ardından kuruvasanı elime tutuşturdu. Ben daha ağzımı bile açamamışken "Sana afiyet olsun Chat." dedi ve yoyosunu sallayıp aşağıya atladı. Büyük ihtimalle Dupain Cheng pastanesinden alınmış kuruvasandan bir ısırık aldım. Kuruvasanın enfes tadı gözlerimi kapatmama neden olurken belimdeki sopaya elimi attım. Ardından Ladybug'a bir mesaj gönderdim.

"Kuruvasan için teşekkürler. Ve bir de günümü güzelleştirdiğin için... "

  Marinette'den

  Chat'den gelen mesajı okuduğumda gülümsedim. Cidden bu kadar kibar olmayı nasıl başarıyordu?

  Bir apartmanın içine girip kimsenin olmadığından emin olunca fısıldadım. "Tikki, benekler gitsin." Tikki beni görünce gülümsedi. "Daha iyisin ya Marinette?" Gülümseyerek onu onayladım.

  Chat, onunla olmak hep beni daha iyi hissettirirdi. Ne zaman üzgün olsam dönüşür ve Eyfel Kulesi'ne çıkardım. Çünkü bilirdim. Chat beni görecek ve yanıma gelecek. Her ne kadar kalbimi hızlandıran Adrien olsa da; Chat, o ruhumu iyileştirirdi. Sanki gece görüşüyle kalbimi görür ve nasıl davranması gerektiğini anlardı. Üzgün olduğumu fark etmezdi çoğu zaman ama öyle bir davranırdı ki aklımı okuduğundan şüphelenirdim. Öyle bir gülümserdi ki tüm acılarımı unuturdum.

  Kafamı iki yana salladım. Bu düşündüklerim, yanlıştı. Ben Adrien'a aşıktım ya da dün gece ona gerçekten veda etmiştim.

  "Marinette, çıkmayacak mıyız buradan?"
  "Ha? E-evet."
  "Okula mı gideceksin?" Saate baktığımda birinci dersin bitmesine yaklaşık on dakika kalmış olduğunu gördüm. Bulunduğum yer de okula oldukça yakındı. Binadan dışarı çıkarken Tikki çantama girip babamın daha yeni yapmış olduğu kurabiyelerden yemeye başladı. Okula yürümek yerine koşarak gittim.  Beş altı dakika içinde okula vardığımda herkes derste olduğundan okul boştu. Bende lavobaya gidip göz altlarımla ilgilenmeye karar verdim.

  Herhalde boş olduğundan lavabo gözüme tuhaf görünmüştü. Bunu takmayıp genelde ruj izleri olan ama bugün oldukça temiz olmaya karar veren aynanın karşısına geçtim. Kapatıcıyı yüzüme sürerken zil çaldı. Teneffüste burası dolacağından işimi hızlandırdım. Kapının açılmasıyla arkamı döndüm.

"Marinette?"
"İvan!"
"Kızım, burası erkekler tuvaleti. Burada ne işin var?" dedikten sonra kahkahayı patlattı. Havaya sessizce bir küfür savurdum ve apar topar tuvaletten çıktım. Kapıda karşılaştığım Max bana tuhaf bir şekilde bakarken onu takmayıp kendimi kızlar tuvaletine attım. İvan'ın kahkalarının buraya kadar geldiğini duyunca yüzümü buruşturup kapatıcıyı göz altlarıma sürmeye devam ettim.

  Sınıfa girdiğimde anlamayan bakışlar eşliğinde sırama geçtim. Alya ne oldu dermişçesine bana baktığında sırıttım, "Her zamanki ben işte. Niye şaşırdın bu kadar?"
"Yok be kızım ondan değil, son bir haftadır ölü gibi geziyordun ya ortalıkta. Mutlusun sanki bugün."
"Ha, o mu? Şeyy bir arkadaşla konuştum. O iyi geldi." Ardından Alya'nın duyamayacağı bir sesle ekledim. "Hep geldiği gibi."

  Bölümün kısa olduğunun farkındayım. Yarın bunu telafi etmeye çalışacağım. Umarım kısa da olsa sevmişsindir bu bölümü. Hepinizi seviyorumm💕💕

  Her şey dahil 610 kelime

 

 

 

Maskelerin Ardında... (Ladynoir) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin