Marinette Dupain Cheng
"Oldu değil mi Tikki?"
"Daha kaç defa soracaksın?"
Sinirli bakışlarımı Tikki'ye yönelttiğimde bıkkınlıkla konuştu.
"O kadar oldu ki kafan kopmuş olsa ve ben bu kıyafetleri görsem 'Aa Marinette.' derdim."
"Yani Chat, daha doğrusu Adrien beni böyle görünce Marinette olduğumu anlayacak mı?"
Tikki onaylayan bir mırıltı çıkardığında evden çıkmak için sırt çantamı taktım.
"Marinette, belki bunu da almalısın."
Tikki'nin gösterdiği şeyi görünce kocaman gülümsedim.
"Kesinlikle."
*****
Oradaydı. Neden bilmiyorum ama konser salonuna girmeyip orada yüksek bir duvarın üzerinde öylece oturduğunu görmek ona karşı olan tüm gardımı indirmeme neden olmuştu. Garip bir şekilde oldukça hüzünlü gözüküyordu. Yavaş ve temkinli adımlarla yanına gittim. Kalbim ağzımda atıyordu. Yüzümde beyaz bir maske vardı ama olunabilecek en Marinette hâlimleydim. Beni tanıyacak mıydı?
Duvarda yanına oturduğumda ilk önce beni farketmedi. Dikkat çekmek için boğazımı temizledim. Ona bakmak yerine karşıya bakıyordum ama yüz ifadesini tam anlamıyla kafamda canlandırabiliyordum. Yeşil gözleri kocaman olmuş, dudakları aralanmıştı. Şaşkınlığı onlarca metre öteden bile görülebiliyordu muhakkak. Neredeyse duvardan düşeceğini fark ettiğimde kolundan tutarak dengesini kurmasını sağladım.
"Sakin." dedim gülümseyerek. Kısa bir süreliğine gözgöze geldiğimizde elimi ateşe değmiş gibi kolundan çektim.
"Ben-"
İkimiz de aynı anda konuştuğumuzda gülerek kafamı iki yana salladım. İlk önce sen konuş, der gibi bir hareket yaptım.
"Ben, özür dilerim. Gerçekten eğer her şey bu kadar hızlı gelişmese o gün asla öyle davranmazdım. Birkaç hafta önceki ben asla böyle bir şey yapmazdı."
Kaşlarımı kaldırarak suratına baktığımda konuşmaya devam etti.
"Hadi ama. Asla yapmazdım. Seni kırmaktan ödüm kopuyor. Bunu biliyorsun."
Biliyordum. Elbette biliyordum. Zaten onu en çok bu yüzden sevmiştim. Davranışlarındaki tüm o inceliği ve hassasiyeti yüzünden. Alerjisine rağmen kucağında duran bir kuşu okşadığını görmüş olmam yüzünden.
"Sadece her şey çok üst üste geldi. Beni bırakmak zorunda kaldığını sandığım annemin beni terk ettiğini öğrendim. Hayatımda daha fazla sır istemedim anlıyor musun? Artık tüm gerçekler açığa çıksın istedim. Seni kırmak pahasına bunu yapmamalıydım. Ben çok üzgünüm."
Duvardan indiğinde ben de ona ayak uydurup ayağa kalktım. Duvara yaslamış olduğu poşeti yerden alıp bana uzattı.
"Bu, senin için." dedi tek elini saçlarına götürerek. Utangaç tavrına gülümseyip poşeti elinden aldım. Poşetin içinden çıkan şeyi gördüğümde nefesim kesildi. Cidden, kısa bir süreliğine de olsa, nasıl değiştiğine inanmıştım ki? O hâlâ aynı kişiydi. Aşık olduğum, düşünceli ve her hareketinde ayrı bir incelik taşıyan Chat. O, oydu işte. Ve hiçbir şey yapmadan orada öylece dursaydı bile onu affedeceğimi biliyordum. Ama bu...
"Sen, beni mi çizdin?" dedim şaşkınlıkla tuvale bakarak. Büyük ihtimalle resim atölyesinde çizdiği resimdi. Çünkü çizimde yaptığım Eyfel resmine bakarak gülümsüyordum. Ben Eyfel'i çizerken o, beni çizmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskelerin Ardında... (Ladynoir)
Fiksi PenggemarO adım adım uzaklaşırken benden kalbim fısıldadı usulca gökyüzüne doğru. "Söz veriyorum bir gün buluşacağız. Maskelerin ardında, Eyfel'in tepesinde, Paris'in en güzel gününde. O gün dünyanın en mucizevi günü olduğu için buluşmayacağız. O gün biz bul...