"Adrien, Nino, sen ve ben. Çok eğleneceğiz Marinette." Gülerek başımı salladım.
"Sen yeterince heyecanlı değilsin gibi. Bana bak bakayım." Kafamı dolabımdan çıkarıp Alya'ya çevirdim.
"Adrien." Anlamamış gibi yüzüne baktım. Bir kez daha "Adrien." dediğinde kaşlarımı çattım. Alya şakınlıkla küfretti.
"Tepki vermiyorsun. Eskiden Adrien dediğimde bile gülümserdin. İnanamıyorum." Yatağımdan kalkıp yanıma geldiğinde başımı iki yana salladım. Giyecek bir şeyler aradığımdan elimde duran açık sarı tişörtü yatağıma fırlattım.
"Unuttun mu?" Kaşlarımı mümkünmüş gibi daha fazla çattım.
"Neyi?" Alya yüksek sesle kahkaha attı.
"Bizim salak kız sonunda Adrien'i unutmuş. Fotoğrafları kaldırmandan anlamalıydım zaten. Yeni bir gün, yeni aşklar ve yeni bir Marinette. Çok güzel olacak." Hafifçe güldüm. Alya'ya kimi sevdiğimi söyleyebileceğimi biliyordum. Alya'nın hâlâ konuşup durmasına gözlerimi devirdim.
"Alya kes şunu. Hem ben zaten-" dedim ama son kelimelere doğru sesim kısılarak yok oldu.
"Zaten ne?" Kahverengi gözleri kocaman oldu. Dudaklarını araladığında gelecek olan çığlığı öngörüp elimi ağzına bastırdım.
"Sakin ol." Alya duymuyormuş gibi odanın içinde bir sağa bir sola dolanmaya başladı.
"Vay canına. Sen zaten birini seviyorsun öyle değil mi? Çok hızlısın Marinette. Ve bana söylemedin. Marinette yıllar sonra Adrien'i unuttu. Ayrıca unutmakla kalmayıp başka birine aşık oldu ve benim, bayan her şeyden haberi olan Alya'nın, bundan haberi yok öyle mi? Bana bunu nasıl söylemezsin?"
Teslim olur gibi ellerimi kaldırıp güldüm.
"Özür dilerim, özür dilerim." Gözüme çarpan kot şort tulumu üzerime tuttum.
"Bu nasıl?"
"Mükemmel." Elimle Alya'ya arkasını dönmesini belirten bir hareket yaptım Ben açık sarı tişörtümün üzerine şort tulumu geçirirken Alya hâlâ söyleniyordu.
"Marinette artık kimi sevdiğini söyleyecek misin?"
Dudak parlatıcısını dudağıma sürüp kapağını kapattım.
"Marinette?"
"Gerek yok Alya. Hem, çoktan reddedildim bile." Alya şaşkın şaşkın yüzüme bakarken kahkaha attım. Ve hızlıca merdivenlerden aşağı indim. Merdivenlerin dibinde duran yüksek tabanlı spor ayakkabılarımı ayaklarıma geçirmemin yalnızca birkaç saniye sürmesi korkudandı. Alya beni yakalarsa dövmemesi işten bile değildi.
*****
"Vay canına. Yine üçüncü teker olmayı nasıl başardım?" diye mırıldandım. Alya'yla Nino Andre'den dondurma alırlarken. Adrien'ın babası her zamanki gibi ona izin vermemişti. Sıra bana gelince Andre yüzüme baktı.
"Demek yine siz? Bugün dondurmalarımın sihrine inanıyor musunuz matmazel?" dedi elindeki cam kâseye fıstıklı ve limonlu dondurma koyarken. Elimi ağzıma götürürken güldüm.
"Önceki sefer için üzgünüm Andre. Ve evet bugün sihre inanmak için güzel bir gün." Gülümseyerek elindeki dondurma kâsesine uzandım.
"İyi günler Andre." Köprüde duran banklardan birinde oturan Alya'nın yanına gittim. Dondurmalarımızı yerken Alya'yla Nino birbirleriyle konuşuyorlardı. Tanrım, Alya tam anlamıyla beni satmıştı. Yine de suratımı asmadım.
"Hey, burada Marinette adında bir arkadaşınız var!" Alya mahcup bir ifadeyle bana döndü. Utangaç bir tebessüm çehresini kuşatmıştı.
"Kusura bakma Marinette. Film seçiyorduk." Şaşkınlıkla gözlerimi büyülttüm.
"Sinemaya mı gideceksiniz?" Nino kafasın salladı.
"Evet. Marinette adında bir arkadaşımızla birlikte." Alaylı bir ifadeyle tek kaşımı kaldırdım.
"Yanınızda bir üçüncü teker istediğinize emin misiniz?" dedim banktan kalkarken. Onlar da benimle beraber ayağa kalktılar.
"Kesinlikle." dedi Alya koluma girerken. Güldüm.
"O zaman üçüncü teker de size eşlik etmeye hazır."
*****
Sinemadan çıktığımızda hava çoktan kararmıştı. Saat yedi sularıydı.
"Hey çocuklar, ben artık eve gitsem iyi olacak."
"Hadi ama Marinette. Kafeye gidip filmin kritiğini bile yapmadık daha." Reddetmek için ağzımı açtığımda Alya'nın yalvaran bakışlarıyla karşılaştım. Neden beni de yanında istediğine anlam veremesem de kafamı salladım yenilgiyle.
"Peki, öyle olsun."
Alya bir kafeye doğru yürürken beni de peşinden sürüklüyordu. Kabul ettiğime pişman olmuştum ama sözümden de dönmek istemiyordum. Beni kafeye soktuklarında bir anda bana gülümseyerk bakan onlarca yüzle karşılaştım.
"İyi ki doğdun Marinette." Birkaç konfeti patladı. Mutluluktan ne yapacağımı bilemeyerek yanımda duran Alya'ya sarıldım.
"Bugünün 9 temmuz olduğuna inanamıyorum. Tamamen unutmuştum."
"İyi ki senin kadar unutkan değilim." dedi Alya saçlarını geriye atarak. Güldüm.
"İyi ki." Ardından Max'in sesi duyuldu.
"Tamam, tamam. Şimdi ışıkları kapatın. Pasta geliyor." Birisi elinde herkese yetecek kadar büyük bir pastayla içeri girdi. Mumların aydınlattığı yüzü görünce sanki mümkünmüş gibi daha fazla gülümsedim. Nino'nun sesini duydum.
"Adrien, dostum gelmişsin." Adrien pastayı kafenin ortasında duran büyük masaya bıraktı.
"Elbette geleceğim. İyi ki doğdun Marinette." Alya beni pastaya doğru itekledi. Alya sayesinde pastanın yanına hızlıca ulaştığımda herkes başımda toplanmıştı.
Uğur böceklerininkiler olmasa da doğum günü dilekleri hep kabul olurmuş.
Gözleri her gözlerime değdiğinde gözlerinin içinde mutluluk parıltılarını görmek istiyorum. O huzuru, güveni ve tüm şefkati. Herkesi kurtarabileceğine olan inancı. Beni Ladybug olabileceğime inandıran sesini duymak istiyorum. Ve, ve gözlerinin içinde sevgiyi seçebilmek istiyorum.
Mumlara üfledim. Dileğim alevin dumanıyla birlikte havaya karıştı.
Art arda yazdığım romantik bölümlerden sonra biraz daha normal bir bölüm yazmak istedim. Biliyorum pek güzel olmadı. Epey sıradan ve sade cümlelerden oluşan bir bölümdü. Hadi bölümü biraz neşelendirelim.
Bu satırda bana istediğiniz tüm soruları sorabilirsiniz. Hepsini cevaplayacağıma söz veriyorum.
Sizleri seviyorum. Bir sonraki bölüme kadar hoşça ve miraculer kalın.
Her şey dahil 753 kelime🖤🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskelerin Ardında... (Ladynoir)
FanficO adım adım uzaklaşırken benden kalbim fısıldadı usulca gökyüzüne doğru. "Söz veriyorum bir gün buluşacağız. Maskelerin ardında, Eyfel'in tepesinde, Paris'in en güzel gününde. O gün dünyanın en mucizevi günü olduğu için buluşmayacağız. O gün biz bul...