Maskelerin Ardında...(Bölüm 32)

2.3K 165 280
                                    

Seelam. Ben geldim. Sıradan bir bölümle birlikte. Medyayla bölüm alakasız bu arada djskjsd. Yorum yapmayı unutmayınn.

Marinette Dupain Cheng

El yordamıyla alarmımı kapatırken neden alarm kurduğumu hatırlamaya
çalışıyordum.

"Marinette okulun ilk gününden geç kalacaksın. Yine."

Tabi ya. Okullar açılıyordu. Hızlıca ayağa kalktığımda gözlerim karardı. Şunu yapmaya bir son vermeliydim. Yalpalayarak banyoya girdim. Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalarken konser gecesini düşünüyordum. Sırıttım. Ne olmuştu öyle?

Banyodan çıkıp dolabımın karşısına dikildim.

"Sadece okula gidiyorsun Marinette. Randevuya değil. Saçmalama ve o elbiseyi elinden bırak." dedim elimdeki mor elbiseyi askına geri asarken. Sarı sweatshirtimi ve siyah kotumu elime alarak gelişigüzel bir kombin yaptım ve giyindim. Tepeden bir at kuyruğu yapmak adına saçlarımı tek elimle birleştirdim.

"Tikki, tokamı gördün mü?"

Tikki cevap vermeyince sağ bileğimde takılı olduğunu fark ettiğim tokayla saçımı bağladım ve ince bir tarakla kahküllerimi taradım. Her zaman kullandığım parfümümü sıkıp çantamı taktım.

"Tikki çantamda da kurabiye var. Oradakileri yemeyi bırak ve çantama gir, çıkıyoruz."

*****

"Ne?" Alya çığlık attığında ellerimi kulaklarıma bastırdım. Bunu yapmayı bırakmalıydı.

"Ne demek sonra seni öptü? Bütün bunlar ne zaman oldu? İnanamıyorum. Adrien ve sen. Yani, evet sen uzun zamandır Adrien'i seviyorsun ama çok hızlısınız, vay canına."

Başıma öne eğip ellerimle oynamaya başladım. Alya'ya her şeyi, tabi ki kimliğim dışında her şeyi, söylemek yaptığım en büyük hatalardan biriydi.

"Peki, nasıldı?" Anlamayarak ona baktığımda yüzündeki imalı sırıtış anlamama yardımcı olmuştu. Kafamı hızla iki yana salladım.

"İyiydi, yani sanırım. Bilmiyorum... Bu nasıl soru Alya?" dedim yüzümü buruşturarak.

"Ona mı sormak lazım?"

Alya'nın utanç verici detaylara takılmasından sıkıldığım için oturduğum sırada arkamı döndüm. Gördüğüm suratla gülümseyerek geri Alya'ya baktım. Hayal görüyor olmalıydım. Alya bunu bana yapmış olamazdı.

"Günaydın Adrien." Alya'nın sesiyle alt dudağımı dişledim. Yüzümün kıpkırmızı kesildiği gerçeğini gözardı edip bir daha arkamı döndüğümde Adrien'in ilk defa gözüme hoş gelmeyen sırıtmasıyla bana baktığını gördüm. Gözünü benden ayırmadan konuştu.

"Sana da günaydın Alya."

"Ve günaydın Marinette." Duymuştu işte. Ağlamak istiyordum. Bir şey demeden gözlerine bakmaya devam ettim. Sağ kolumdaki sızı ile kolumu ovuştururken Alya'ya döndüm.

"Ne yapıyorsun?" dedim fısıldayarak. Gözüyle Adrien'i işaret etti. İlk başta ne demek istediğini anlamadım. Kaş göz yapmaya devam edince nihayet ampuller benim için de yandı.

"Ne, ha evet. Günaydın Adrien." dedim cılız bir sesle. Sabah mesaj attığında günaydınlaşmıştık zaten, ne gerek vardı?
Adrien önümüzdeki sıraya oturduğunda Alya kahkaha attı.

"Morardın." Alya konuşunca Adrien'in neden buna gerek duyduğunu anlamıştım. Beni utandırmaya bayılıyordu. Önüme dönüp gözlerimi kıstım ve sarı saçlarını karıştırma isteğimi bastırdım. Tam o sırada Kim'le Alix'in aynı anda geçmeye çalıştıkları için sınıf kapısına sıkıştıklarını gördüm. Gülümseyerek ne yaptıklarını anlamaya çalıştığımda Kim nihayet sınıfa girdi. Alix de sınıfa girerken ellerini havaya kaldırıp bağırdı.

"Ben kazandım. Bana yeni bir koşu ayakkabısı borçlusun."

Kim, Alix'in kafasındaki şapkayı alıp kendi kafasına taktığında Alix'in gülümsememek için kendisini kastığını gördüm. Her ne kadar donuk bir suratla Kim'e bakmayı başardıysa da Kim işaret parmağıyla onu omzundan dürttüğünde ifadesini bozup güldü. Ben de gülümsedim. Demek barışmışlardı.

Madam Bustier içeri girip yeni bir eğitim öğretim yılı konuşmasını yapmaya başlayınca yanaklarımı şişirdim. Yine de önümdeki sarı saçlara bakınca bu yılın o kadar da sıkıcı olmayacağını farkettim.

*****

Okul kapısının önünde elimdeki şemisyeyi açıp dışarı çıktım. Gözlerimi kısarak bulutların depresyonda olup olmadığını sorguladım. Bu kadar gözyaşı niyeydi? O sırada arkamdan biri boğazığını temizlediğinde arkamı döndüm.

"Hey, burada ne yapıyorsun?"

Koşar adımlarla yanına gidip onu da şemsiyenin altına aldım. Gözleri gözlerime değdiğinde tek kaşımı kaldırdım.

"Seni bekliyordum, belki bana kuruvasan ısmarlamak konusunda heveslisindir diye."

"Aa evet." dedim anın tanıdıklığıyla gülümserken.

"Kesinlikle hevesliyim." Şemsiyenin altında beraber yürürken korumasının nerede olduğunu merak etsem de sormadım. Kafasının ikide bir şemsiyeye çarptığını görünce utanarak kolumu biraz daha kaldırdım.

"Şey, belki ben taşısam daha iyi olur." Homurdanarak şemsiyeyi ona uzattım.

"Alınmıyorsun değil mi?" Sessizliğimi sürdürdüğümde omzumu dürttü.

"Pişt." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdıysam da dayanamayıp gülümsedim.

"Tanıdın mı?" diye sorduğumda kaşlarını çattı.

"Ne, neyi?"

Elimle şemsiyeyi işaret ettim.

"Hayır tanımam mı gere-" cümlesini bitirmeden gözlerinden bir parıltı geçti. Gözlerini şemsiyeden ayırıp bana baktı. Kaşlarını hafifçe kaldırmıştı.

"Ciddi olamazsın." Başımı sağ omzuma yatırıp gülümsedim.

"Bu o şemsiye mi?" Yürümeye devam ederken eğlenerek konuştum.

"Hangi şemsiye?"

*****

Yaşlı adam şemsiyesini hafifçe kaldırıp gülüşerek ilerleyen çifte baktı. Yanında uçuşup duran yeşil kwamisi sessizliği bozdu.

"Harika seçim Usta Fu."

Fu hafifçe gülümsedi. Gözlerini yeni doğmuş olan dolunaya dikti.

"Evet, onlar birbirleri için yaratılmışlar."

*****

Selam. Yani, biliyorum siz pek sevmiyorsunuz ama Alix ve Kim'i Adrien ve Marinette'den daha çok seviyorum galiba jdpsjdpd. Luka'yı da pek sevmem ama medya çok hojj.

Bu arada finale 3 veya 4 bölüm kaldı kesin olarak. Daha fazla uzatıp ne hikâyenin tadını kaçırmak ne de sizi sıkmak istemiyorum.

Finalden önce olaysız bir bölüm olsun istedim. Beğendiniz mi?

Bir dahaki bölüme kadar hoşça ve miraculer kalın.

Her şey dahil 763 kelime🖤🖤

Maskelerin Ardında... (Ladynoir) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin