Maskelerin Ardında...(Bölüm 36)

1.7K 126 63
                                    

Yorumlarınızı bekliyorumm <3

"Marinette çok güzel oldun, ağlayacağım şimdi."

"Anne, abartma istersen."

Koyu kırmızı bir elbise giymiştim. Askıları omuzlarımdan aşağıdaydı. Dizlerimin bir karış üstünde bitmesi ve dantel detayları bana balo gecesi giydiğim mavi elbisemi hatırlatıyordu. Saçlarım tepeden bir at kuyruğuydu. Hiçbir takı takmamış ve makyaj yapmamıştım. Zarif görünüyordum.

"Anne, çıkıyorum ben."

"Tamam, dikkat et kendine."

Evden çıkıp kapı önünde bekleyen taksiye bindim. Ladybug ve Chat Noir'in zaferinin şerefine bir balo düzenleniyordu. Tüm Paris halkı davetliydi. Bizim ise orada olduğumuz umulacak ve konuşmalar yapılacaktı. Olay buydu. Ben Ladybug olarak orada olacaktım ama Chat gelmeyecekti. Yolu izledim bir süre. Belli belirsiz önümden geçip giden ağaçlara baktım. Akıp giden zamanın farkına vardım o an. Neler olduğunu sanki daha yeni yeni idrak ediyordum. Chat'le ben, biz eskiyorduk.

Aşkın ve huzurun tadı damağımdaydı ama biz eskimiştik. İnanılır gibi değildi.

Salona geldiğimizde taksiciye para verip takisden indim. Telefondan Alya'yı ararken salona doğru ilerliyordum.

"Alo, Alya ben geldim. Neredesiniz?"

Bana el sallayan Alya'yı gördüğüm zaman ona doğru yürümeye başladım. Yanına vardığımda yarım bir tebessüm ettim.

"Çok güzel olmuşsun." dediğimde gülümsemesini büyültüp koyu yeşil elbisesinin eteklerini düzeltti.

"Teşekkür ederim kuşum. O senin güzelliğin."

Kim'le Alix de yanımıza geldiğinde dudaklarımı büktüm. Üçüncü teker Marinette sahalara geri dönüyordu anlaşılan. Nino'nun getirdiği kokteyllerden birini yudumlamaya başladım. Alkol oranı düşük olduğundan beni sarhoş etmeyeceğini bilsem de içten içe sarhoş olmak isteyerek bitirdim kadehi. Neden, diye bağırdım orada olmayan birilerine. Oysa çok mutlu olabilirdik.

Yavaş bir müzik çalmaya başladığında derin bir nefes aldım. Müziğin notaları kalbimi sızlattı. Giverny Balosu'ndaki müzikti. Hani hiç dans edemediğimiz. Çiftler dans etmeye başladı. Gülmek istedim. Gözlerim gözlerini aradı. Birkaç dakika geçti aradan. Belki saatler, belki aylar. Belki de asırlar geçti üzerimden o an. Bilmiyorum. Tek bildiğim bir şarkının iki notası arasında eskidiğimdi.

"Leydim?"

Sonra, sonra daha önce hiç iyileşmediğim kadar hızlı iyileştim. Eskidiğim kadar çocuklaştım. Büyüdüğüm kadar küçüldüm ve yok oldum. Oturduğum tabureden ayağı kalkıp arkamı döndüm. Gözlerim gözlerini buldu.

Elimden tutup beni dans pistine sürüklediğinde itiraz etmedim. Dedim ya, yok olmuştum. Dans denir mi bilmem, ama birbirini tamamlayan adımlarla hareket etmeye başladığımızda gözlerinin içine baktım. Bir zamanlar bir şiirde bahsini geçirdiğim yeşil gözlerine. Gözlerinin yaşlarla parladığını gördüm. Çoktan affedilmiş birinin, asla affedilmeme korkusunu gördüm.

"Neden geldin?" derken sesimin titreyeceğini sandım ama titremedi. Neden gittin, demek istemiştim oysa. Bağırmak istemiştim. Beceremedim.

"Sen bu kadar güzelken nasıl gelmezdim." Sesi söylediklerini taşıyacak kadar iddialı değildi. Kırık döküktü. Kalbimi acıtacak cinsdendi.

"Ya ya." dedim alaycı bir sesle. Gözlerim dolmaz sanmıştım ama sesimin hüznü birkaç damla olup göz pınarlarıma dokundu.

"Nasıl terkettiysen öyle gelmezdin."

Maskelerin Ardında... (Ladynoir) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin