14.Bölüm "Onu Kaybetme."

581 75 32
                                    

Yirmi üç yıllık hayatım boyunca aşkın ne demek olduğunu düşünmüştüm. Aşka aşık biri olarak bu yaşıma kadar bu duyguyu maalesef ki hiç tatmamıştım. Neydi ki aşk? Nasıl anlardık aşık olduğumuzu? Midemizde kelebeklerin uçuşması mıydı? Yoksa kalbimizin onu görünce hızlanması mı? Bence aşk, hem onu öldürmek isteyip hem de saçının teline zarar gelse dünyayı yakacak konumda olmaktı. Ona 'seni seviyorum' demek değil de, bunu göstermekti. Kesinlikle dokunmak değildi, kilometrelerce ötende olsa da kalbinde sevgisini hissetmekti. Gözlerine bakınca gözlerinin dolmasıydı aşk. Karşındayken bile özlemekti. Önemli olan çok sevmek değil de güzel sevmekti bence. Yere göğe sığdıramayıp kalbine sığdırmaktı. Sadece yalnız kaldığın anda aklına gelmesi değil de hiç aklından çıkmayışıydı. Canının yandığını kendi canında hissetmekti. Her dakika varlığına şükredip onu gözünden bile sakınmaktı. Seyretmeye doyamamak, dokunmaya kıyamamaktı aşk. Sevdiğini söylediği kişi sırf onunla cinsel ilişki kurmadığı için ayrılan değil de sevdiği kanser diye sigarayı bırakandı aşık.

Karşımda Alaz'ın uyuyan bedenine bakarken düşüncelere dalmıştım. Ona karşı hissettiğim şeyin ne olduğunu bilmesem de ona karşı bir şey hissetmemin yanlış olduğunun farkındaydım. Gözüme girmeyen uyku sinirimi bozarken oturduğum yatakta yatar pozisyona geçtim. Alaz ile arama koyduğum yastıklara her baktığımda gülmeden edemiyordum. Ne yapayım? Aramızdaki mesafeyi korumak en iyisiydi. Başımla buluşan yastık sayesinde rahatça yatarken Alaz'ın sayıklamasıyla ona döndüm. Kabus mu görünüyordu yine? Yattığım yerde doğrulup üzerine eğildim hafifçe.

"Alaz?" Ne diye sayıkladığını duymaya çalıştım. Adımı mı sayıklıyor o? "Buradayım, geçti. Uyan hadi, kabus görüyorsun." Kaşları çatıldı.

"Derin..." Sesi acı çekiyormuş gibi geliyordu. "Seni sevmek istiyorum." Derken gözlerini daha sıkı yumdu. "Neden izin vermiyorlar?" Gözümden düşen yaş onun yanağına isabet edince benim yanağımda yarım kalan akışına Alaz'ın yanağında devam etti. Alaz'ın gözleri aralanırken bir süre nerede olduğunu sorgulayan bakışlar attı etrafa. Bilinci tamamıyla açılınca hiçbir şey demeden üzerine eğilen beni çekip göğsüne yatırdı. Aramızdaki yastıkları çekip o anın tadını çıkarmaya çalıştım. Madem bir geleceğimiz yoktu biz de anı yaşardık, değil mi?
○●○●○●○●
"Derin! Evde misin, kızım?" Annemin uzaktan gelen sesi ile gözlerimi hafifçe araladım.

"Anne beş dakika daha izin ver uyuyayım." Derken yattığım şeyin yastık değil de Alaz'ın göğsü olduğunu sonradan fark ettim. Anında yatakta doğrulurken Alaz'ı sarsarak dürtmeye başladım. "Alaz, kalk Alaz. Basıldık!" Alaz'ı dürtmem etkilemeyince tekmeledim. Ne yaptığımı biliyor muyum ben? İstesem bir santim yerinden kımıldatamayacağım Alaz'ı uykusunda tekmeleyerek yere düşürmeyi başarmıştım. Hatırlatın, bir ara buna güleyim. Alaz attığım yerden doğrulurken bana kaşlarını çatıp baktı.

"Ne yapıyorsun, Derin?" Dedi karışmış saçlarını düzeltip şekil verirken.

"Basıldık, diyorum Alaz! Annemler geldi." Alaz sakince yerinden kalktı kalkmasına ama o kalkar kalkmaz odamın kapısı açıldı. Alaz görünmez olurken annem yanıma geldi. Biri bana Alaz'ın özel güçlere sahip olduğunu sıkça hatırlatabilir mi?

"Kızım neden ses vermiyorsun? Bağırıyorum yarım saattir." Yataktan kalkıp yanına gittim.

"Yeni uyandım."Deyip boynuna sarıldım. Sarılmama karşılık verdi anında. "Ayrıca seni çok özledim." Annemle uzun süren hasret giderişimizden sonra aşağı babamın yanına indim. Babama sarıldığımda bana karşılık verdi.

"Gelir gelmez gazetede boy boy fotoğraflarınız geçti elime." Derken gazeteyi elime tutuşturmuştu. Gazetede Alaz ile benim sis bombalarıyla koşarken çekilmiş fotoğraflarımız vardı. "Bu gazeteciler de işi gücü bırakmış bizi takip ediyor."

LAVİNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin